18 ARALIK, CUMA, 2015

Kedileriyle Güzel Bir Alışkanlıktır Kaktüs

Âşıklar İçin Buluşma Yerleri 3…

Kediler için küçük bir cennet. Kuşkusuz kediciler için de iyi bir tercih nedeni! Duvarlardaki çok sayıdaki kedi deseni, mekânın dekorunda öne çıkanlardan. Cihangir Kaktüs, açıldığından beri kedilere konukseverliğini gösteriyor. Kediler özgürce girip çıkabilir, müşterilerden daha ayrıcalıklıdır, eh bu da güzel ve anlamlıdır doğrusu!

Kedileriyle Güzel Bir Alışkanlıktır Kaktüs

Levent Öztürk’ün anısına sevgiyle...

İstiklâl Caddesi’ndeki ve çevresindeki mekânlar çok sık el değiştirir; bir kısmı da kapanır, yenisi açılır. İşletmecisi kararlı da olsa, birden o binanın yıkılması, yenilenmesi ve satılması gerekmiştir! Ya da kiralar inanılmaz yükselmiştir. Birkaç yıl önce sigara ve masa yasağı peş peşe geldi. Sigarayı anladık da dışarıdaki masa yasağını anlayamadık! Kuşkusuz her yere masa konmaz; konacak yer var, konmayacak yer var. Örneğin kaldırımı pek olmayan İstanbul’un birçok kaldırımına masa konuyor! O kaldırıma da kaldırım denir mi? Hani on-on beş metre olur da anlarım. Biz zavallı yayalar nereden geçeceğiz! Masa yoksa araba var zaten!

Çocukluğumda, özellikle de gençliğimde bazı yabancı filmlerdeki dışarıda oturmalı sahnelere hep özenmişimdir, niye İstanbul böyle değil diye. Yâni hiç itirazım yok kaldırıma masa konmasına; ancak o kaldırım biraz ferah olmalı! Bir de şu “masa izinleri”nde çok net gözlemlediğim bir mesele var. Bir yandan –az da olsa– esnafın kötüye kullanması, öte yandan belediyenin çifte standardı. Neyse tehlikeli sulara girmeyelim ama şunu da ekleyelim, özellikle İstiklâl Caddesi’nde son zamanlarda, hiç de olumlamadığım bir “kültür” değişimi var! Alışkanlık edindiğimiz, sevdiğimiz mekânlar, kitapçılar, tiyatro salonları yavaş yavaş yok oluyor! Bir İstanbullu olarak bunları sorgulamak hakkımız değil mi? 

©Korhan Karaoysal

Komşu semttir, yakındır ama aslında çok gittiğim bir yer değildir Cihangir ve Cihangir Caddesi’ndeki Kaktüs! Zaman zaman uğrayıp bir şeyler içerim; bazen biriyle orada buluşurum; çoğunlukla da o birileri beni çağırmıştır. İstiklâl Caddesi İmam Adnan Sokak’taki aynı adlı kafenin yıllarca ikinci adresimiz oluşundan dolayı, yâni aklımız orada kaldı, burası bir anlamda alışkanlığımızın izdüşümüdür! Bir anlamda da “şubesi”dir. Ne var ki asıl Kaktüs, uzunca yıl, sanırım yirmi yılı bulmuştur, hizmet verdikten sonra, nasıl diyelim, Beyoğlu’nda yaşanan tuhaflıkların sonucu olarak, şu sigara, masa meselesinden dolayı da veda etti bizlere! O bizim alışkanlığımızdı, şu ân adını anımsamadığım bir şairin “insan alışkanlıklarını da sever” dediği gibi, severek gittiğimiz bir mekândı. Bir tekdüzelik değil de kendini bildik bir yerde duyumsama, rahat etme vb. Buluşmalarımın çoğu orada olurdu.

Sıfır noktasına dönüş yok, zaman geriye doğru işlemiyor, bunları biliyoruz ve biz Cihangir’e dönelim, konumuz buluşma olduğuna göre. Cihangir Kaktüs semtin gözdelerinden ve buluşma için çok uygun bir yer; mekân da inceliklidir mimarî açıdan, estetik açıdan. Öte yandan acaba burasının en güzel buluşma saati ne zaman? Kuşkusuz tercihler farklı olabilir! Ancak insan bazı durumlarda “sâkinlik” istemez mi? Sanki hafta arası öğleden sonra üç-dört civarı, yaygın deyimle ikindi, o saatlerde iyice sâkindir.  Tabiî ki hafta arası sabah saatleri çok daha sâkindir ama ikindinin de bir havası vardır, hele de bir sonbaharsa! Ben sâkinliği seviyorum ama bu sâkinlik de bir “olanak” değil mi, hem de en elverişlisi? Biriyle, özel biri olmalı bu, baş başa kalarak, söylenmek istenenlerin söylenmesi için. Kim bilir o söylenecekler ne kadar çok geçmiştir zihinden! Bu sâkinlik, bir şeyler anlatmanın hem zamanı hem olanağı işte; bir aşk merdiveninin ilk basamaklardır, belki o ânlar.

©Korhan Karaoysal

Küçüklüğümde zaman zaman gelirdik Cihangir’e, annemin baba tarafından bir akrabası otururdu; yanılmıyorsam Kaktüs’ün denize doğru olan sırasında, biraz ilerisindeydi, hani Cadde’nin bitimine doğru. Büyük bir salonları vardı, parkeydi, ağbimle o parkelerde kayardık. Erkek çocuklar evlenip evden ayrılmış, iki kız kalmıştı, iki abla, büyüğü yıllar sonra yengem olmuştu, büyük amcamın ikinci evliliğiydi. O iki abla da bizi çok severdi, hatta şımartırdı; anne ile babayı yaşlı olarak anımsıyorum ama çok yumuşak, güleryüzlü, sevecen insanlardı, belleğimde böyle yer etmiş, ağbim durmadan bir şeyler anlatıp onları güldürürdü, ben çok konuşmazdım, küçüktüm, dört-beş olmalı. Cihangir denilince hep o ev, iki yaşlı karı-koca ve iki kızları geliyor aklıma, o eve gitmeyi severdim. Ne var ki çok değişti Cihangir de İstanbul da! Ahmet Muhip Dıranas’ın “Yağma” şiiri anımsanan şimdi, iki dörtlük öncelikle:

Mutluluklar şehri bir İstanbul'du,

Şiirler, buluşmalar, aşklar... şimdi

Akşam olan bir gün gibi son buldu;

Ne şiir kaldı, ne aşk, ne beklenti.


Tığ gibi minareleriyle, kendi

Kendisinde güzel, tek, yüce, kutlu

Bir ölümsüzlükler, zaferler kenti

Bu gün yenilgilerle, yasla dolu.

©Korhan Karaoysal

Cihangir Kaktüs’ün en önemli özelliklerinden biri de kedileridir; temizliğinin, pazar kahvaltılarının yanı sıra. Kedilere gelmeden önce özellikle belirtmek gerekir, “merkez”deki yâni İstiklal Caddesi’ndeki ilk Kaktüs’ün barmeni, bu adın ve de işletmenin yâni Kaktüs’ün vazgeçilmezi olan yılların barmeni Vâhit, öteki kapandıktan sonra Cihangir’dedir artık. 2010’da yayınlanan İstanbul’da Âşıklar İçin Buluşma Yerleri adlı kitabımda, “İstiklâl Caddesi’nin en ünlü ve en eski kafe-barlarından biridir. Yazarların, sanatçıların, gazetecilerin çok sık gittiği bir yerdir. Âdeta doğal bir buluşma yeridir” diye betimlediğim İmam Adnan’daki Kaktüs de vardı tabiî ki; ve şunları da yazmışım:

“Kaktüs her şeyden önce barmeniyle ünlüdür; Vâhit güleryüzü ve kibarlığıyla hemen hemen her müşterisi tarafından sevilir. Gerçek bir barmen de budur zaten.”

Şimdi o sayfaları çevirirken, “geçmiş”teki, yıllar öncesinde yaşanan bazı ânlar, anılar tek tek gözlerimin önünden geçiyor; ki biri de yazının sonudur:

“SR ile buluşuyorum Kaktüs’te. Aslında bu belki de bir ‘şeyler olur’un buluşması; ama olmuyor, olmadı. Oysa aklının aydınlığı, kafasının içi, düşünme biçimi, zihinsel süreçleri hayranlık uyandıracak düzeyde. Üstelik bir zamanlar, öğrencilik yıllarında, genç kızken bir Anadolu şehrinin unutulmuşluğunda benim ilk şiir kitabımı almış. Dahası, öylesine dolaşırken, sanki kitap kendini aldırmış, eli rafa gitmiş ve: Aşk Bir Kadının Bedeniyle Başlar. Bu gizemli durumu öğrendiğim gece sabaha kadar gözüme uyku girmiyor.

“Kaktüs’teki güzel bir buluşma olmuştu; ama gerisi olmadı, niye? Hayat böyledir işte! Kaktüs caddenin özel bir mekânı ve benim de son yıllarda en çok gittiğim kafe; bir çeşit ikinci adres.”

©Korhan Karaoysal

Kediler dedik. Mekânın içinde gezinen epeyce bir kedi var. Kendi yuvaları gibi bellemişler orayı. Bu doğal kedi tavrıdır ama ev sahibinin de payı çoktur. Bazıları kendini sevdir, bazıları hiç yüz vermez, hatta sizin varlığınıza tuhaf tuhaf bakıp bıyık oynatır. Rahatlıkla, bunlar işletmenin himayesi altındadır, diyebiliriz. Kediler için küçük bir cennet sizin anlayacağınız. Kuşkusuz kediciler için de iyi bir tercih nedeni! Zaten duvarlardaki çok sayıdaki kedi deseni, mekânın dekorunda öne çıkanlardan. Açıldığından beri kedilere konukseverliğini gösteriyor. Kağan, Nebahat, Bilal, Pastel, Çelebi, Neriman, Masal, Leylâ, Roberto. Anımsadıklarım. Bildiğim birkaç tane daha var gidip gelen, nasiplenen, korunan. Kediler özgürce girip çıkabilir, müşterilerden daha ayrıcalıklıdır, eh bu da güzel ve anlamlıdır doğrusu! Ancak zaman geçiyor Bilal artık bu dünyada değil; Masal da alıp başını gitmiş, adının imgesi gibi uçuvermiş. Ne var ki içlerinde en kahraman da Kağan! Yâni esas oğlan odur! Bu kadar kedilerden söz edince, Behçet Necatigil’in de kapısını çalalım; “Kediler” şiiri şöyle:

Evlerde hapis kediler

Yalnız nedir söyledikleri

Okşarsınız

Bir kenara çekilirler.

Kıvrıldıkları köşede

Gene sizde gözleri

Yerinizden kalksanız

Peşinizden gelirler.

Sizken tek sahipleri

Kalabalık isterler

Belki hepsi sizin gibi

Yalnız kediler.

Belirtmek gerekir Kaktüs’ün bir de asma katı var, aslında asma katlar güzeldir, çoğunlukla mekân kalabalık değilse oraya çıkılmaz, bu da bazı buluşmalar için birebirdir. Belki daha az ilgilenilir sizinle, sık sık bakılmaz ama bu da zaten buluşma için bir tercih değil mi? Ahşap ağırlıklı bir mekândır; doğrusu biçime, düzenlemeye ahşap çok yakışıyor, çıkılan merdiven de Yeşilçam’ı anımsatan bir türden. Bu asma katın da özel müdavimleri vardır ama sanırım bunların başında artık Kağan geliyor!

Son zamanlara Kağan yeni âdetler çıkarmış. Mekân kapanırken şu ahşap merdivenle çıkılan asma katın oralarda falan gizleniyormuş, sonrasında da alarmı çalıştırıyormuş! Alarmlar artık kedi, kuş gibi hayvanlara göre ayarlanıyor ama Kaktüs’ün alarmı böyle değilmiş. Olsa bile Kağan’a ne yazar, kim durdurabilir onu! Aslında kediler de ahşaba çok yakışıyor. Ayrıca kediler bazı tanışmalar için önemli bir figür olabilir, olmuştur da; çünkü buluşmaların yanı sıra bir de tanışmalar vardır ki o tanışmalar da kim bilir hangi fırtınanın ilk rüzgârıdır.

0
6177
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage