Uluslararası Yayıncılar Birliği Başkanı Karine Pansa ile bu yıl 40’ıncı kez gerçekleşen İstanbul Kitap Fuarı’na dair izlenimlerini, yayıncılık ekosistemine dair görüşlerini, Türkiye’de yayıncılığın durumunu konuştuk.
İstanbul Kitap Fuarı 40. yılında önemli bir misafiri ağırladı. Uluslararası Yayıncılar Birliği Başkanı, Brezilyalı, çocuk kitapları yayıncısı Karine Pansa dört günlük İstanbul programında açılış konuşması yaptı, panel ve söyleşiler gerçekleştirdi, ödüller takdim etti, pek çok görüşme yaptı. Pansa’nın Türkiye’deki yayıncılara da önemli mesajları oldu. Karine Pansa ile fuarda bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bir yayıncı, okur ve gezgin olarak Türkiye sizin için ne ifade ediyor?
Bu benim Türkiye’ye ilk ziyaretim ve şu ana kadar harika geçiyor. Türkiye Yayıncılar Birliği'nden meslektaşlarımla uzun süredir çalışıyorum ve nihayet buraya gelip Türk yayıncılığını tüm çeşitliliğiyle keşfedebildiğim için mutluyum. Türkiye'nin benim için ne ifade ettiğini söylemek için çok erken doğrusu... Brezilya'dan bu derece farklı, bu kadar zengin bir tarihe ve kültüre sahip bir ülkenin bende bir yayıncı, bir okur ve bir gezgin olarak derin ve uzun sürecek bir etki bırakacağından eminim. Şimdiden söyleyebileceklerim ise, bir yayıncı olarak Türkiye'nin dinamik ve zengin bir pazarı temsil ettiğini görüyorum. Bir okur olarak hissettiğim şu: Ülkeniz zengin kültürel mirasa dair büyüleyici hikâyeleri cömertçe sunan bir kaynak. Bir gezgin olaraksa Türkiye benim için tarihi harikalar, doğal güzellikler ve keşfedilmeyi bekleyen birbirinden canlı şehirlerin karışımını sunan bir destinasyon.
Uluslararası Yayıncılar Birliği başkanlığınız için bir kez daha tebrikler... Geriye dönüp baktığınızda başkanlığınızın ilk sekiz ayında karşılaştığınız en büyük zorluklar neler oldu? Aynı şekilde küresel yayıncılık sektöründeki fırsatları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim! Odaklandığımız birkaç önemli konu var. Bunlardan biri sektörümüzle ilgili veriler ve yayıncılığın gerçek bir küresel resmini oluşturmaya çalışmak. IPA bu konudaki durumu iyileştirmek için Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü ve Nielsen ile birlikte çalışıyor. İkincisi, ulusal ve bölgesel düzeylerde mevzuat yoluyla telif haklarına yönelik çeşitli tehditler var ve IPA'nın üye ağının bunlar hakkında bilgi alışverişinde bulunması hayati önem taşıyor, böylece bunlara etkili bir şekilde karşı koymak için dayanışmayla hep birlikte çalışabiliyoruz. Ayrıca yapay zeka ile ilgili yeni bir senaryo ile karşı karşıyayız ve telif haklarına saygı ve hakların güçlendirilmesi için tetikte olmalıyız. Ve son temel konumuz, yayınlama özgürlüğü. Eğer yayınlama özgürlüğümüz yoksa telif hakkı ne işe yarar ki? Tam da bunun için bu konuyu önemli buluyoruz. Riskler kadar fırsatlar da karşımızda, dünyada pek çok ülkede yayıncılığın geliştiğini görüyoruz ve sürekli olarak yeni teknolojilere adapte oluyoruz. Pandemi sonrası sessizlik ve sakinlikten sonra kitap fuarları çok daha güçlü bir şekilde geri döndü. Bunlar önemli ve güzel gelişmeler.
Dünyanın pek çok yerinde sansür ve özgürlüklerle ilgili zorluklar yaşanıyor. Yayıncılık üzerindeki kısıtlamalardan şikayetçi pek çok ülke var. IPA bu noktada nerede duruyor?
Yazarların ve yayıncıların yaratıcı işlerini tam bağımsız şekilde üretme ve paylaşma hakkını savunuyoruz. Sektörümüzdeki özgürlükler üçlüsü -ifade özgürlüğü, yayınlama özgürlüğü ve okuma özgürlüğü- bizler için hayati önem taşımakta ve çalışmalarımızın temel unsurlarını kapsamakta. Ancak bu özgürlükler, ticaret, eğitim ve STM (Bilim, Teknoloji ve Tıp) gibi birçok alanı etkileyen, hem iç hem de dış kaynaklı çeşitli tehditlerle karşı karşıya. Bu tehditler, hükümet tarafından uygulanan sansür, yayıncılara kitapları kaldırmaları için baskı yapan çıkar gruplarının baskısı ve hatta SLAPP'lar (Halkın katılımına karşı stratejik davalar) gibi, muhalefeti ve eleştiriyi bastırmak için kullanılan haksız davalar olan yasal taktiklerin uygulanması şeklinde ortaya çıkabiliyor.
Dünyanın her yerinde zorluklar olduğunu ve bunların farklı şekil ve boyutlarda olduğunu söyleyebilirim. IPA'nın dünyanın dört bir yanından gelen davaları izleyen ve her birinde nasıl yardımcı olabileceğini değerlendiren özel bir yayımlama özgürlüğü komisyonu var. Ayrıca en cesur yayıncılarımıza Prix Voltaire adlı uluslararası ödülümüzü veriyoruz. Türkiye bu ödülü en çok alan ülke.
IPA dünyanın dört bir yanından yayıncıları temsil ediyor ve Türkiye de bu ülkelerden biri. En eski ve en büyük kitap fuarına katılımınız çok önemli bu anlamda. İstanbul Kitap Fuarı ile ilgili izlenimlerinizi paylaşır mısınız?
Türk yayıncılar, uluslararası yayıncılık camiasıyla yakından bağlantıdalar ve Türkiye Yayıncılar Birliği'nin üyemiz olmasından gurur duyuyoruz. Ben kitap fuarını ziyaret eden ve hayran kalan üçüncü IPA başkanıyım. İstanbul Kitap Fuarı'ndan çok etkilendim. Buradaki enerji müthiş. Yayın kalitesi son derece yüksek ve okuyucularda gerçek bir okuma iştahı var gibi görünüyor.
Peki fuarların geleceğine ilişkin görüşlerinizi paylaşır mısınız?
Kitap fuarlarının sektörümüzde hayati bir rol oynadığını düşünüyorum. Elbette artık çevrim içi olarak yapabileceğimiz bazı şeyler var ve kitap fuarları da bu dünyaya uyum sağlamak zorunda kalabilir ancak ister profesyoneller için ister okurlar için olsun, kitap fuarları yayıncılık dünyasına açılan en muhteşem pencereler. Her fuar daha fazla enerji ve daha fazla kitap demek!
Ve son soru... Tüm yayıncılar için daha iyi bir yayıncılık ekosisteminin şekillenmesinde Türkiye'nin rolünü nasıl görüyorsunuz?
Yayıncılık ekosisteminin, zincirin tüm parçalarının ödüllendirildiği erdemli bir döngü olmasını sağlamak için her ülkenin oynayacağı bir rol var. Örneğin yazarları korumak için etkili bir şekilde uygulanabilecek güçlü telif hakkı yasalarıyla örnek olmak. Ya da yayıncıların üretimlerini yapabilmeleri için yayımlama özgürlüğünü güvence altına almak için mücadele etmek. Sadece bu iki alan bile hayati önem taşıyor ve zincirin tüm parçalarını etkiliyor.