21 HAZİRAN, ÇARŞAMBA, 2017

Lou Andreas-Salome’nin Arayışlar’ında Sanat Ve Hayat

Lou Andreas-Salome’nin 1898’de yayımlanan Arayışlar adlı novellası, bir kadının birey oluşundaki sancıları işlerken hayattaki arayışlarına dair geniş bir değerlendirme yapıyor. Okuyucusunu "insan hayatta neyi arar?" sorusuyla baş başa bırakan Arayışlar üzerine bir inceleme.

Lou Andreas-Salome’nin Arayışlar’ında Sanat Ve Hayat

Lou Andreas-Salome’nin 1898’de yayımlanan Arayışlar adlı novellası, yayımlandıktan 118 yıl sonra İlknur İgan’ın çevirisiyle İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. Kitap üzerine bir inceleme.

​Salome, kadınların birey olmalarına dair çağının ilerisinde fikirler barındıran, bugün de eskimemiş metinler kaleme alan bir yazar. Arayışlar, bir kadının birey oluşundaki sancıları işlerken hayattaki arayışlara dair derinlikli değerlendirmeler içermekte. İnsan hayatta neyi arar? Çoğunluk mutluluğu; bazıları aşkı, sevgiyi, tutkuyu; kimileri benliğini; kimileri de amacı olan bir yaşam sürmeyi. Salome bunlara da değindiği metninde özellikle kadın-erkek ilişkileri odağından hayata bakıp bu ilişkiyi tarih boyunca erkeğin kadına açık veya örtük tahakkümü, kadınınsa gönüllü katlanması olarak tarif eder.

Arayışlar’ın kadın anlatıcısı Adine, yedi yıl arayla iki erkek tarafından terk edilmiştir. Paris’te tek başına sanat eğitimini tamamlamış, bir büstüyle ödül kazanmış, bir yıl önce kendine ait atölyesini bir kutlamayla açmış başarılı bir ressam olan Adine’i arayışa sürükleyen şey, kendisini en çok anlayan ve seven erkeğin onu  “eksiksiz bir biçimde sevme yeteneğini” yitirdiği gerekçesiyle terk etmesidir. Adine’in meslektaşı ve sevgilisi olan bu kişiye olan duyguları da sevgilinin kendisine kolunu sakatladığı dönemde palet tutan, fedakâr atölye komşusu Tomassi olup olmadığı da belirsizdir. Ancak bu terk edilme, onu “ışıklı” atölyesinde neşe içinde resim yapacakken masasında iki büklüm yazı yazmaya mecbur bırakmıştır. Kendisini terk eden kişiye hitaben, ‘sen’e seslenerek yazmaya başladığı itiraflar metni, bir süre sonra o ‘sen’i unutur; anlatıcı, kendine dair gerçeklerle karşılaşır. Ayrılıklarının üzerinden altı yıl geçtikten sonra geçen yıl hesaplaştığı ilk gençlik aşkına dair analizlerde epeyce eşelenir. Oradan “çoktan ölüp gitmiş kadınlardan kalan kölelik ruhu”na varıp onu bütün hemcinslerine bağlayan, kadının ikincilliğine vesile olmuş sebeplere geçer. Bu noktada metin aşk ya da terk edilme acısı çeken kişinin iç çekişleri olmaktan çıkıp belki de tüm kadınlar adına arayışın sesi olur. 

Metin, kadın-erkek ilişkilerinin erkeğin kadına açık veya örtük tahakkümü, kadınınsa gönüllü katlanmasından ibaret olduğu tezini işlerken biri mevcut, diğer ikisi kurmaca üç sanat eserinin görselleştirici gücünden yararlanır: Adine’e ilk sanatsal başarısını getiren bir tutuklu büstü, Max Klinger’in Zaman ve Ün adlı gravürü ve yine Adine tarafından bu arayış sürecinde yapılan “mutluluğun resmi”.

Adine, ilk gençliğinde  tutkulu bir aşkla bağlandığı kuzeni Benno ile nişanlıdır. Babası, ölmeden önce annesiyle kendisini Benno’nun hâmiliğine bırakır. Benno’nun onların hayatına getirdiği ilk değişiklik, Brzeg’de merkezî konumdaki evlerini çalıştığı tımarhanenin karşısındaki basık lojmana taşımak olur. İki kadın da bu kapatılmadan derhal kurtulmayı arzulayınca Benno, Adine’i kollarına alıp gelecekleri için tam da orada tutunmayı dilediğinden söz eder. Adine bu ilişkide ilk kez içine bir dehşet duygusu çökse de hemen onun arzularına teslim olur. Benno böyle bir isteği dillendirmediği halde yaşamından sanatı çıkarır. Evliliklerine hizmet etsin diye dikiş ve mutfak işlerinde uzmanlaşmaya çalışır. Ancak sanattan ve kendi ideallerinden bu denli uzaklaşınca, Adine’de gittikçe artan bir solgunlaşma ve hastalık baş gösterir. Artık Benno’nun sevgisine çocukça güven duyamaz. Sonunda Benno nişanı bozar. Adine kendisini paramparça hissetmesine rağmen sonradan sanatını yaşayabilme mutluluğu onda ağır basar; sanat aşkının gençlik aşkından daha güçlü olduğu anlaşılır.

Adine, bir yıl önce tam da atölyesinin açılışında Benno’dan bir mektup alır. Benno, “fazlasıyla özgür yaşam biçimi hakkında ortalıkta dolaşan dedikodulardan rahatsız olmuş, [onu] kara çalmalardan hatta kendisinden koruma sorumluluğuyla” yazmıştır. Adine nasıl olur da kendisini sevmeyip uzaklaştıran bu adamın onu denetleme hakkını kendinde bulabildiğine şaşar. O anda atölyesindeki bir dosyayı karıştıran biri, Klinger’in gravürüne bakmaktadır. “Yüzünde sabırsız, küstah bir güçlülük ifadesiyle, önünde yere serilmiş yatan kadının böğrüne gaddarca basan zırhlı delikanlı”yı birden onu onurunu çiğneyerek terk eden Benno gibi düşünür. Gravürün yarattığı etkiyle Noel tatili için Brzeg’e gitmeye karar verir.

Altı yılın ardından Benno’ya karşı neredeyse kardeşçe bir sevgi besleyen Adine, terk edilmesinin kendi iyiliği için annesi ve Benno tarafından birlikte kararlaştırıldığını öğrenir. Benno, kıskançlıkla ona Tomassi’yi sorunca Adine, bunun Benno’nun katı ahlakçılığından değil, aşkından kaynaklandığını anlar. Adine’i kaybetmiş olmak bu yıllar içinde Benno’yu çok değiştirmiştir. Sadece bir doktor olarak değil, sakat bir hastasını felsefe, edebiyat ve tarih öğreterek ruhen iyileştirecek kadar kendini geliştirmiş, hep Adine’in seviyesine yükselmeye uğraşmıştır. Şimdi de Adine’in aşkını dilemektedir. Onun istemi karşısında daha önce olduğu gibi yenik düşme tehlikesini hisseden Adine, kendisine sarılmak üzere gelen Benno’yu, Klinger’in gravüründeki gürzüyle onu devirmek için gelen zırhlı adam olarak görür.

Yıllar önce Benno’nun arzusuyla taşındıkları tımarhanenin karşısındaki evlerinin önünden her sabah zincirlere bağlanmış bir biçimde sırayla götürülen hastaları takıntılı bir halde seyretmesinin, sonraki yaratımında etkili olduğu, yaptığı tutuklu büstünün gücünü o günlerin tortusundan aldığı açıklığa kavuşmuştur artık. Adine, içten içe duyumsadığı gibi neredeyse zorla tutulduğu o sevimsiz evde, tutkuyla sevilmeyi beklediği Benno’nun tutuklusu gibi değil midir? Hatta tutkulu bir aşkla bir erkeğe bağlı bütün kadınlar…

Metnin son resmi, yine anlatı zamanından bir yıl önce, Adine’in Brzeg’deki başka bir aydınlanma anından hemen sonra çiziktirdiği “mutluluğun resmi”dir. Benno’nun gerçekleri kabullenmesini sağlayarak mutlu olmayı öğrettiği on dokuz yaşındaki sakat Barones Daniella,  Benno’ya beklentisizce âşıktır. Sadece ders saatleri için yaşamak ona yeter görünmektedir. Aşk nesnesini yücelten, kendisini alçakgönüllülükle Benno’dan çok aşağıda tutabilen ve hayalindeki durumu hiçbir zaman değiştirmesi gerekmeyen bu kadın, aşk dolu bakışlarıyla parlamaktadır. Adine, bunun mutluluk olduğunu teşhis ettiği, mutluluğun hayata tam da bu gözlerle baktığını kavradığı anda onun resmini kıskançlıkla çizer. Çünkü yüceltme ya da aşağılamaların olmadığı eşit bir sevgi özlemi, geleneksel mutluluk yollarına sırtına çevirmiş, bambaşka mutluluk olanakları aramaktadır. Bulacağının garantisi olmasa da.

Adine, Benno’nun aşkından kurtulmak için bir yol ararken aklına Benno’nun mektubundaki şüpheler gelir. Kendisini aşağılatacak bir yol olsa da, henüz gerçekleşmediği halde, bekâretini kaybettiğine dair bir imaya sarılır. Ancak bu imadan annesinin haberdar olmasının önüne geçmek zorunluluğu sevincini baltalar. Annesini Benno’ya karşı uyarmasından sonra metnin seslendiği kişi bir erkek olmaktan çıkar; kitap Adine’in annesine fısıldadığı sözlerle kapanır.

Salome’nin Paris’teki atölyesinde bir masada, terk edilmesini yazarak sorgulayan kadın anlatıcısının, metnin kapanışını zaman olarak bir yıl öncesinde, mekân olarak Brzeg’de annesinin evinde bırakması, metnin sesini kısarak kızın anneye fısıltıyla sözlediği sözlerle bitirmesi düşündürücüdür. Salome, metnin tamamlanmadan bırakılmış görünümüyle acaba bir mesaj mı vermektedir? Kadın cinselliğini denetim altında tutan erkek egemen düzen, kadın nesilleri arasındaki kadınlık aktarımını da baltalamaktadır. Salome, fısıltılar, mırıldanmalar ve beden diliyle kurulan, verili dile alternatif, dişil bir dille kadınların birbirleriyle başka türlü bir iletişimlerinin gereksinimine işaret ediyor gibidir.  

Görseller Lou Andreas-Salomé isimli filmden alınmıştır.

0
17263
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage