19 ARALIK, SALI, 2017

“Müttefikiniz Sizi Eleştirebilen Biridir”

Deneyimli isimlerin yer aldığı bir ekiple yayıncılık dünyamıza yeni bir soluk getiren hep kitap’ın geçirdiği bir yıla, dikkatimizi çeken “Atölye” serisine ve gelecek planlarına dair hep kitap Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yüce Başarır’la bir söyleşi gerçekleştirdik.

“Müttefikiniz Sizi Eleştirebilen Biridir”

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında tanıştık hep kitap’la. Tanıştığımız günden bugüne her ay birbirinden özel kitapları raflarımızda yerini aldı. 10 farklı başlık altında yüzlerce kitap yayımladılar. Geçen bir yılda neler olduğunu, kitapları, özellikle “Atölye” başlıklı seriyi ve gelecek günlerde neler olacağını hep kitap Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yüce Başarır’la konuştuk. 

İlk olarak hep kitap’ın ilk yılından bahsedelim isterim. Geçtiğimiz yılın Kasım ayında yayın hayatına başlayan hep kitap bir yaşını doldurdu. Yayıneviniz açısından geçen bu bir yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yayınevimiz aslında Mayıs 2016’da kuruldu ama ilk kitaplarımız Kasım 2016’da İstanbul Kitap Fuarı’nda okurlarla buluştu. O zaman 12 kitabımız vardı, bu yılki fuarda 138 kitaptık ve bu aykilerle birlikte yılı 145 kitapla kapatacağız. Buradan da anlaşılacağı üzere bayağı yoğun bir yıldı. Çocuk kitapları ağırlıkta sayılabilir. Benim açımdan çok güzel bir yıl geçti; çünkü sıfırdan bir şey yapmak ve bir yayınevinin taşlarını teker teker üzerine koyma deneyimi yaşamak çok güzeldi. Yıllardır yayıncılık yapıyorum, evet ama sıfırdan bir şey yaratmanın da keyfini yaşamış oldum. Güzel bir çizgi tutturduğumuzu düşünüyorum. Okurların ilgisi çok güzel ve yerinde oldu. Aynı zamanda basından da çok güzel bir ilgi gördük. Sonuç olarak Idefix’in ilk 50 kitabında daha bir yaşındaki yayınevinin iki tane kitabının olması bizim için çok değerli. Mesela bu yıl okunması gereken kitaplarda hep kitap’larımız bulunuyor. Aslında her şeyden en önemlisi geldiğimiz noktadan ve yayımladığımız şeylerden biz mutluyuz. Sevdiğimiz şeyleri yayımlama şansına eriştik bu bir yılda. 

©Nazlı Erdemirel

10 farklı başlık altında birbirinden ayrı türde kitabı okuruyla buluşturdunuz buna devam da ediyorsunuz. Yayın programınızı belirlerken neleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Yola çıkarken kurguladığınız hep kitap'ın tür açısından sınırları neler oldu?

Ben ve arkadaşlarım her şeyi bir anda yapmamak gerektiğini; parçaları bir lego gibi üst üste koymanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bazda aslında dünya edebiyatı, çocuk edebiyatı ve sanat duruyordu. Yerli edebiyat daha yavaş yavaş geliyor ama çok sevdiğimiz isimlerle çalışma fırsatı yakaladık. Dünya edebiyatında da dünyanın çeşitli coğrafyalarından, çeşitli sesleri Türkçeye kazandırmak ve aslında hepimizin hikâyelerinin birbiriyle nasıl çakıştığını, birbirine yakın olduğunu göstermek istedik. Gerek bu ülke gerekse tüm dünya bence ağır şartlar altında, zor günlerden geçiyor ve sığınılacak tek yer sanat, sinema, tiyatro vs. kimin neye yatkınlığı varsa. Ama edebiyat tek başına da yapılabilen, tek başına da sığınılabilecek bir yer ve dolayısıyla böyle dönemlerde edebiyatın gücü ortaya çıkıyor. Biz de çizgimizi edebiyat üzerinden inşa ettik ama kurgu dışı kitaplar da yavaş yavaş raflarda yerini alıyor. Mesela felsefe kitabı yaptık, psikoloji, nörobilim kitabı yaptık ki Ergen Beyni diye bir kitap yaptık bence ergenlik çağımızın önemli sorunlarından biri. Çağımızda insanlık halleri diyebileceğimiz Ve Sonra Ateş Etmeye Başladılar gibi kurgu dışı kitaplar da çoğalacak. Çizgimizi kısaca şöyle tanımlamak mümkün: Dünyanın çeşitli coğrafyalarından sesleri birleştirmek; Türkiye’den yeni ve yetkin sesleri toplamak -yeni derken ilk kitaptan bahsetmiyorum, yeniyi yakalayan seslerden bahsediyorum- sanatı ulaşılabilir kılmak; çocuk kitaplarında da “çocuk edebiyatı” yapmak ve çocukları küçümsemeden onların gerçek birer okur olduğu gerçeğini yadsımadan kaliteli ve güzel kitaplar sunmak. 

hep kitap’ın en dikkatimi çeken yanı ki siz de çokça üstünde durdunuz çocuk ve gençlik edebiyatına verdiği önem. Her ay yayımladığınız kitaplar arasında illa ki onlar için de bir şeyler oluyor. Hatta öyle ki 100. kitabınız çocuk edebiyatında bir klasik olan Judith Kerr’in Çaya Gelen Kaplan adlı eseri. Oldukça incelikli bir alan olan çocuk edebiyatının sizin için öneminden bahseder misiniz? Yayın için seçtiğiniz çocuk ve ergen kitaplarının kriterleri neler oluyor?

Çocuk kitaplarında edebiyat ağırlıklı gidiyoruz. Gerçekten hem metin hem de çizgisel anlamda dünyada ses getiren işleri toplamaya çalışıyoruz. O anlamda sevgili editör arkadaşımız Ebru Aktaş Kuseyri de çok sıkı çalışıyor. Yerli yazarlarımızdan da yavaş yavaş isimler artacak. Ece Erdoğuş Levi gibi daha ilk çocuk kitabını yazan biri de var, Mavisel Yener gibi yılların çocuk kitabı yazarı da. Aynı çizgi sürecek. Hem yetkin isimleri hem de genç ve yeni yazarlar lanse etmeyi sürdüreceğiz. Genç yetişkinse dünyada zaten young adult diye bir tür var. Young adult denen tür sadece gençlere hitap eden bir tür değil artık. Hunger Games (Açlık Oyunları) gibi aslında gençler için yazılmış ama sonra tüm dünyayı kasıp kavuran birtakım trend olan kitaplar var. Biz de orada gençlere bir şey söyleyebilen ama aynı zamanda yaş sınırı tanımayanları seçmeye çalışıyoruz. İçinde fantezi de var, duygusal gerçekçi olanlar da var, romantik olanlar da var. Orada da bir çeşitlilik var, tek bir tip söylenemez.

Çeviri edebiyatın yanı sıra yerli edebiyatta da belirli bir sayıya ulaştınız. Tanınan yazarlar ve ilk kitaplarını yayımladığınız yazarların kitapları yan yana duruyor. Yerli edebiyat dosyalarının değerlendirilme süreci nasıl işliyor? Nedir hep kitap'ın 21. yüzyıl Türk edebiyatından geleceğe bırakmak istediği?

Süreçten bahsedeyim öncelikle. Yeni dosyalarıyla web sitemizde de yer alan kriterlerimize göre bize başvuran tüm dosyaları inceliyoruz. Önce o dosyaları eliyoruz, sonra da kendi kriterlerimize göre kayda değer bulduklarımızı yayın kurulunda konuşuyoruz. Orada yeni bir şeyleri yeni bir ses olarak söyleyebilmek önemli. Türk edebiyatına yeni sesler kazandırmak ya da kazandırılmış sesleri bu bünyeye katmak. Sonuç olarak farklı, alışılmışın dışında bir şey varsa ya da belli bir kalem yetkinliğinin üstündeyse tercih ediyoruz. Yeni bir yazar lanse etmek çok da kolay bir iş değil. Dolayısıyla o konuda biraz seçici davrandığımızı söyleyebilirim. Bu seçicilik “seçmediklerimiz kötüdür” anlamında değil, bizim çizgimize yatkın olanları daha çok tercih ediyoruz. 

©Nazlı Erdemirel

Atölye, kelime olarak zanaatçıların veya sanatçıların eserlerini meydana getirdikleri yerdir. Siz de edebiyat dünyasında alanında başarılı olan isimlerin yazarlık üzerine notlarını paylaştığı kitapları yayımlayarak görece acemi yazarlara ve hatta ustalara bir nevi atölye imkânı sunmuşsunuz? Nedir tam olarak serinin çıkış noktası?

Bu seri benim hayalimdi; çünkü çevremizde birçok insan yazmak istiyor ya da iyi okur olmak istiyor. Birçok atölye açılıyor, insanlar o atölyelere gidiyor ve kendilerini geliştirmeye çalışıyorlar. Okumak ve yazmak aynı zamanda içe de kapanık bir iş yani tek başına da yapılabilen bir iş. Bu alandaki literatürün de Türkçeye kazandırılması ve artması gerekir. Dolayısıyla bu kitapları doğru başlık altında toplarsak hem iyi okur, hem de iyi yazar olmak isteyenlerin ilgisini çekecektir hem böyle bir kütüphane gelişecektir hem de faydalı olacaktır, diye düşündüm. Ursula K. Le Guin'in Dümeni Yaratıcılığa Kırmak kitabının haklarının alınmadığını gördüğümde çok sevindim. Böyle kitaplarla ilgili listelere baktığınızda ilk 10’da muhakkak olan kitaplardan biri bu kitap. Bir Kuştan Öbürüne de öyle. Gerçekten en çok okunan ve araştırılan kitaplardan ikisiyle başlamak çok güzel oldu. Böyle böyle seri devam edecek ama sadece roman ya da kurgu yazarlığı olarak sürmeyecek mesela senaryo da gelecek. Üzerine başka alanlardan katılım olacak. Serinin adını da sadece atölye olarak koyduk; çünkü yaratıcılıkla ilgili herhangi bir kitap bu seriye girebilir.

Son kitabımız Uydurmanın İnceliklerinden de söz etmek isterim. O da başka bir hayalimdi. Atölye serisinde sevdiğimiz yazarları bir kitapta toplamak ve onların yazmakla ilgili ipuçlarını, biraz kendi anlayışlarını biraz da okura onların alt metinlerini vermek istedim. İyi bir okur buradan yazarlarla ilgili çok şey çıkarabilir. Hakan Bıçakcı’ya gittim konuyla ilgili ve o da bizi kırmadı. Hakan da hem atölye veriyor hem de iyi bir yazar. Aynı zamanda çok yönlü, sinema açısından da bakıyor, edebiyat açısından da bakıyor, teorisiyle de ilgileniyor ve bence çok güzel bir kitap oldu. Soruları ve cevapları arka arkaya dizdik. Bir yazar öyle diyor, diğeri böyle diyor. Bir yazarın ak dediğine diğerinin kara dediğini, yazdıklarında bambaşka dünyalar yaratan iki insanın yazarken aynı şekilde yola çıktığını ya da tam tersi birbirine yakınmış gibi gördüğümüz yazarların bambaşka yerlerden beslenip, bambaşka çıkış yolları olduğunu görüyorsunuz. Herkes bir yere toplanmış da sohbet ediyormuş gibi bir hava doğdu. Ben okurken çok keyif aldım umarım okurlar da okurken keyif alıyordur.

Hakan Bıçakçı'nın hazırladığı Uydurmanın İncelikleri: Kurmaca Üzerine Kişisel Yaklaşımlar diğer üç kitaba göre daha yerel bir içerik diyebiliriz. Tanıdığımız, okuduğumuz aynı kültürü paylaştığımız günümüz yazarlarının masalarına oturuyoruz. Bıçakcı, kitabın önsözünde “en çok sorulan ve merak edilen sorulardan” yararlandığını söylüyor. Kitapta yer alan soruların kurgulanması nasıl oldu?

Soruları temelde Hakan Bıçakcı hazırladı, sonra editörümüz Ümran’la birlikte üçümüz toplantılar yaptık. Bazı sorular ekledik, bazılarını çıkardık. Soru cevapların sonunda yazmakla ilgili, dünyadan birtakım alıntılar ekledik ama temelde atölyelerde konuşulan, sorulan sorularından yola çıkan, Hakan’ın hazırladığı bir kitap bu.

Bahsettiğimiz seride yer alan dört kitap da yazarlık üzerine yöntem farklılıklarının ön plana çıktığı kitaplar. Bunların peki okurluk açısından katkıları neler sizce?

Bence çok büyük katkısı var. İlk olarak okuduğumuz şeyleri anlamlandırmak ve altındakileri görmek açısından yazarların bakış açısını yakalamak çok önemli. Ursula K. Le Guin bana bir editör olarak da büyük bir bakış açısı kazandırdı. Bazen elinize bir metin gelir ve o metinde bir şeylerin olmadığı hissine kapılırsınız ama bunu açıklamak ve bunun neden kaynaklandığını çözmek için biraz daha teorik bilgiye ihtiyacınız vardır. Bir editör için de çok güzel bir kitap Dümeni Yaratıcılığa Kırmak. Bir virgülün yeri bile aslında bir cümlenin bütün anlamını değiştirebilir; bir paragrafın yeri bütün hikâyenin gidişatını değiştirebilir. Biraz daha bilinçli, yukardan, gözlemci gibi bakıp, hemhal olmaktan çıkıp teorisiyle bakmanın çok faydası oluyor. Bu Ursula K. Le Guin’in kitabı için geçerli.

​Anne Lamott’un Bir Kuştan Öbürüne kitabında da benim en sevdiğim şey kitabın özü. O da şunu diyor: “Yayımlatmayı falan bırakın. Yazmaksa sizin dileğiniz, yazın.” Ben buna çok rastlıyorum: “Bir şey yazdım, çok tutacak.” Tutacak olması değil ki, önemli olan yazmış olmak. Biraz önce de sordunuz “nasıl kitaplar seçiyorsunuz?” diye, ben mesela bir yazarda metni kadar sohbet ettiğinizde yakaladığınız yazıya ve yazmaya bakışını da önemsiyorum. Yazmak onun hayatının bir parçasıysa, yazmadan duramıyorsa ve yazmak onun için şöhret olma yolu değil yazmak için yazmaksa benim için daha kıymetli oluyor. Bir Kuştan Öbürüne’de kendi hikâyesinden yola çıkıp yeni yazılar yazmanın keyfine varmayı öğreten; çok sıcak ve samimi bir kitap gerçekten.

©Nazlı Erdemirel

Bu konuda size katılıyorum Lamott’un kitabı bir günlük okuyormuş samimiyeti veriyor. Bir diğer kitap Sen de Kendi Hikâyenin Kahramısın ise daha başka bunlardan.

Evet, Kendra Levin bir yazar koçu. Kişisel gelişime de yatkın bir kitap aslında Sen de Kendi Hikayenin Kahramanısın. Daha çok yazma motivasyonunu arttırıcı bir kitap diyebilirim. Oradan benim aklımda en çok kalanlardan biri “yazarken bir müttefiğiniz olsun” fikri. Müteffik gerçekten çok önemli. Ben de bir yazar müttefiki adlettiğim için kendimi… O müttefik sizi eleştiren ama onun eleştirilerinin iyi niyetli olduğuna emin olduğunuz biridir. Yani iyi niyetli bir eleştirmendir müttefik. Hayatta da böyledir. Sizin müttefikiniz sizi eleştirebilen biridir. Bence iyi niyetli bir muhalefet çok kıymetli bir şeydir. Dolayısıyla yazmakta da hayatta da bir kurumu yönetirken de değeri bilinmesi gereken bir şeydir. Bence bu da onu söyleyen kitaplardan biri. 

Okurlarınızdan aldığınız geri bildirimler nasıl oluyor? Etkileşim kurma açısından oldukça uygun bir seri? Nasıl bir yol izliyorsunuz sorular karşısında?

Sosyal medya malum bu konu karşısında bize yol gösterir oldu. Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Biz hep kitap olarak sosyal medyamızı daha kitaplar başlamadan başlattık; çünkü orası gerçekten iletişim ve etkileşim alanı. Samimi bir etkileşimimiz var sosyal medyada. Okurlar özellikle bu kitapları çok sevdi. Bu etkileşimleri daha çok sosyal medyada ve fuarlarda alıyoruz. 

Atölye serisini hangi doğrultuda genişletmeyi planlıyorsunuz biraz bahseder misiniz? 

Şimdiden bunları söylemeyeyim ama önümüzdeki yıl bahar aylarında Fuat Sevimay’ın hazırladığı çevirmenlikle ilgili bir atölye kitabı gelecek. Ursula K. Le Guin’in başka bir kitabı daha gelecek:  Words are my matter. Bu yıl okurlarla buluşacak bir diğer atölye kitabı da, dünyadan çok tanıdığımız yazarları birleştiren, How to read a novelist. Seri yavaş yavaş gelişecek.

Yayınlarınızın tasarımsal olarak görsel yanı çok güçlü. Kitaplarınızda alıp arşiv oluşturma isteği yaratan bir durum var. Bu görsel yapıyı oluşturma alanında nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

Görsel yönetmenimiz Yetkin Başarır’ın çok çok büyük bir rolü var bu konuda. Yetkin, gerçekten bütünlüklü düşünen bir adam. Sıfırdan bir yayınevi oluştururken, onun marka yaratmak konusundaki yeteneği ve bakış açısı bize çok yardımcı oldu. Daha logodan başlayarak tam bir hep kitap çizgisi oluşturduk. İşte serisinin de bizim görselliğimize bir katkısı oldu. Ama onu seçerken de tarzımızı gözetmiştik elbette. Birçok ressam kitabı, sanatçı kitabı var ama o kitaplar o ressamlar için özel olarak üretilmiş illüstrasyonlar barındırıyor. Aynı zamanda kağıdın, kapağın dokusuyla da yeni bir şey söylüyorlar. Biz o çizgiyi bütün kitaplarda sürdürmeyi düşünüyoruz. Biraz önce çocuk kitaplarıyla ilgili konuşurken de söyledim illüstrasyonlar çok önemli. Onlar da yeni bir şey söylüyorlar. Ama görsel anlamda genel yapıyı kuran tabii ki Yetkin Başarır’dır. Ona teşekkür borçluyuz böyle bir etki yarattığı için. 

©Nazlı Erdemirel

Yayımladığınız sanat kitapları da İşte serisi olsun, Kedi, Köpek, Kuş olsun oldukça dikkat çekici ve farklılık yaratan bir tür olarak ilerliyor hep kitap’ta.

Ulaşılabilir sanat oluşturuyoruz. Ressamları hepimiz çok seviyoruz ama üstüne bir şey koymak, biraz daha çağın görselini getirmek… Ulaşılabilirlik öyle bir şey aslında. Sonuç olarak bir sürü ressam kitabı var ama bu farklı bir şey söylüyor. Bir tasarım nesnesi. Evet içerik çok önemli, yadsınamaz, ama kitap bir nesnedir. Alıp hepsini yan yana koyma ihtiyacı doğurmalıdır kitap. Kitap aslında her zaman bir nesneydi. Görselliğin bu kadar ön planda olmadığı dönemlerde de nesneydi. Kütüphane dediğin şey senin görsel zevkinin tamamlandığı yerlerden biridir. Kütüphanesiz ev düşünemiyorum mesela ben. Ama nesne oluşu içeriğin önüne de geçmemeli, ikisi eşit bir yerde durmalı.

Sosyal medya hesapları oldukça aktif olan yayınevlerinden birisiniz. Burada özel günlerde yayımlamış olduğunuz çalışmalar, şiir okumalarınız oluyor. Buradan yola çıkarak çok sık sanal etkileşimin olduğu günümüzde sosyal medyanın yayıncılıktaki yerine dair görüşlerinizi öğrenmek isterim.

Ben sosyal medyanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çağın gerçeklerinden kaçamazsınız. Eğer yaptığınız işi birilerine ulaştırmak istiyorsanız çağın gerçeklerini yaptığınız işe yakışır şekilde kullanmanız lazım. “Yaptığınız işe yakışır” çizgisi çok önemli. Orada bir sınır var ve samimiyet çok önemli. Mesela ben kendim çıkıp şiir okuyorum ama bu şiirleri başka yayınevlerinden ve çoğunlukla eski kitaplardan okuyorum. Orada da mesaj hem o şairleri, yazarları anmak ama hem de “şurada bir avuç insanız kitap üreten, amacımız rekabet değil genel olarak kitapları ön plana çıkarmak olmalı” diyebilmek. Zaman zaman da olsa. Önemli olan o dizeler, kelimeler, metinler… Gerisi boş. Birileri o metinleri dinlemek istiyorsa onları tekrar hatırlamak istiyorsa haydi gelin hep beraber hatırlayalım gibi bir şey… Sosyal medya böyle bir amaçla kullanıldığında aslında güzel ve anlamlı diye düşünüyorum. Sadece kendi reklamını yapan bir sosyal medyamız olsun istemedik hiçbir zaman. Zevkleri ve ilgi alanları kesişen insanların buluştuğu bir yer olsun istedik. O şiirler de bayağı paylaşılıyor; çünkü şiir güzel bir şey. 

Bu yılı hangi kitaplarla tamamlayacaksınız? Ve 2017 biterken hep kitap baştaki hedeflerinin ne kadarını tamamlamış olarak 2018 yılına geçecek?

Aralık ayında Bosna’daki savaşın çocuklarının psikolojisine odaklanan Ve Sonra Ateş Etmeye Başladılar adlı bir araştırma kitabı geliyor. Ayrıca Itırşahi adlı eğlenceli bir gerilim kitabı ve dünya edebiyatından Benimle Kal var. Ve çocuk kitaplarında da yine Judith Kerr’dan Dombili serisi geliyor. Önümüzdeki yıl ise Atölye serisine yeni kitaplar gelecek. Onun dışında da yine dünya edebiyatından kitaplar gelmeye devam edecek. İnsanlık Halleri çizgisinin devam ettiği popüler psikoloji ve anı kitapları sürecek. Sanat kitapları da referans kitaplarla sürecek. Story of Invention, Story of Architecture gibi bir seri geliyor. Kedi, Köpek, Kuş’un yeni kitapları da gündemde. Yerli edebiyatta da yeni isimleri bünyemize katmayı sürdüreceğiz. 

0
6872
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage