Tematik yayıncılık alanına geçtiğimiz yılın kasım ayında giriş yapan Plak Mecmuası'nın hikâyesini, içeriğini nasıl oluşturduklarını ve gelecekte neler olacağını Yayın Yönetmeni Onur Bayrakçeken ile konuştuk.
Bir dönem müzik dergileri, moda dergileri ve dizi dergileri çok popülerdi ancak sonra bir anda kayboldular. Şimdi siz bir anda Plak Mecmuası’nı çıkardınız ve aynı zamanda Türkiye’nin ilk plak kültürü dergisisiniz. Bu yolculuk nasıl başladı?
Plak Mecmuası, Mylos Yayın Grubu'nun çıkardığı bir dergi. Her şey aslında benim Mylos'ta staj yapmaya başlamamla başladı. Stajım sırasında müzik yazıları yazdım, pulbiberdergi.com için bir plak dosyası hazırladım... derken, yaz aylarında, bir plak kültürü dergisi çıkarmayı düşündüklerini ve başında olmak isteyip istemeyeceğimi sordular. Ben de bir plak meraklısı olarak böyle bir teklife balıklama atladım tabii! Plak Mecmuası, işte böyle başladı.
İlk sayınızda bir kapak dosyası var, her sayı bir dosya çalışması mı olacak?
Evet, ilk sayımızda “50. Yılında 1967 Plaklar” başlıklı bir dosyamız vardı. Her sayıda bir dosya çalışmamız olacak. Hatta bazen bir sayıda birden fazla dosya bile görebileceksiniz!
Dergilerin rafta kaldıkları süre ve okurun bekleyişi oldukça önemli. Şu an üç aylık olarak yayımlanıyor dergi, bu sizin için avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
Bu bizim için bir mecburiyet. Türkiye'de basılı dergicilik kolay değil. Ama şunu söyleyeyim, özellikle ikinci sayıdan itibaren Plak Mecmuası olarak bu bekleyişi ortadan kaldıracak (en azından hafifletecek) kimi etkinlikler düşünüyoruz.
CD’nin ortaya çıkışıyla kaybolan plak kültürü son yıllarda geri canlandı, bu konuda ne düşünüyorsunuz peki?
Birincisi, plak bugün alternatif bir dinleme biçimi olarak kendine yer açtı. Kaset, CD ve diğer dijital formatları yanımızda taşıyabiliyoruz. Bu elbette güzel bir şey, her an her yerde müzik dinleyebiliyorsunuz. Ama aynı zamanda da kötü bir şey; çünkü bir noktadan sonra müzik dinlemek bir uğraş olmaktan çıkıyor; spor yaparken, işe giderken, çalışırken duyduğumuz bir fon halini alıyor. CD'nin çıkışıyla beraber müzik dinlemenin Erkin Koray'ın deyişiyle “ciddi bir iş” olduğunu unutmaya başladık. Plak bize bunu yeniden hatırlatıyor.
İkincisi, insanlar dinledikleri müziği elle tutabilmek istiyorlar. Sanırım bu, o müzikle daha sıkı bağ kurmanın bir yolu. Ayrıca, plak dinlemenin ritüelistik bir yanı da var. Plağı pikabın platosuna yerleştiriyorsunuz, sonra kolu hareket ettiriyorsunuz, müziği dinlerken bir yandan kapağı inceliyorsunuz falan... Kapağın içindeki notlar, o kayıtta çalışan herkesin plakta yazması, plağın heybeti, bunlar dinlediğimiz müzikle daha gerçek ve sıkı bir bağ kurmamızı sağlıyor.
Üçüncüsü de plaklar yalnızca içlerindeki müzikten ibaret değiller. Plaklar, plaklardan bile ibaret değiller! Plak dükkanlarıyla, plak günleriyle, her şeyiyle muazzam bir ortamın içine giriyorsunuz plaklar sayesinde. Üstelik her plağın bir öyküsü var; basılmış olan her bir adet plağın! Farklı baskıların farklı öyküleri var. Öyküsü olan, tarihi olan bir cisim, plak. Bu açıdan canlı olduğunu bile söyleyebiliriz.
Bir de, bu işin ticari boyutu da var. CD satışları son yıllarda çok düşmüştü. Plak bu anlamda müzik şirketlerinin de elini rahatlattı biraz. Basılı müziğin ortadan kaybolmasını engelledi.
Kültürün geri canlanmasının da etkisi var mı dergi için yola çıkmanızda?
Tabii ki ama biz de bu kültürün bir parçasıyız zaten.
Plak Mecmuası olarak, meraklılarına “kaynak” dergi olma gibi bir iddianız var mı?
Biz bir ansiklopedi değiliz ama Türkiye'deki tek plak kültürü dergisi olarak bu kültürü besleyen kaynaklardan biri de biz olmak istiyoruz. Ayrıca, özenli bir çalışma yürütüyoruz. Bu açıdan, derginin içeriğinde yer alan bilgiler de kaynak görevi görebilir. Ama sanırım daha çok bir rehber ve paylaşım alanıyız.
Sabit yazarlarınız var, destek veren isimler var. Türkiye’de müzik yazarının az olmasını da göz önünde bulundurursak; iyi müzik dinleyicisi ve yazarı olan okurlarınızdan da metinler gelirse incelemeyi planlıyor musunuz?
Elbette, zaten geliyor da. Gelecek sayılar için inceliyoruz.
İlk sayınızın içeriklerini nasıl planladınız; dosyalar, röportajlar derken içerik bulmada zorlandınız mı ya da dışarıda kalan içerikler oldu mu?
İlk önce dosya konumuzu belirledik. Gerisi zaten geldi. Yazarların pek çoğu bizzat tanıdığım isimlerdi. Hepsi de sıkı plak meraklısı, bazısı plakçı ya da koleksiyoncu zaten. Dışarıda kalan içerik olmadı ama içerik bulmada da zorlanmadık açıkçası
Derginin içinde birçok köşe var, bunlardan hangileri sabit kalacak ya da değişecek olanlar var mı?
Murat Beşer'in Unkapanı'ndan simalara yer verdiği “6. Blok” köşesi, Murat Meriç'in “B-Yüzü”, Salih Karagöz'ün, Yasemin Şefik'in, Özge Ç. Denizci'nin, Aptülika'nın köşeleri sabit kalacak. Emek Can Tülüş'ün çizgi-öyküsü de sürecek... Erdem Bayrakçeken de “Kapakanaliz” bölümüne devam edecek. Yalnız, köşesi olmadığı halde her sayı katkıda bulunacak yazarlar da var: Ali Ece, Armağan Ekici, Güven Erkin Erkal... Bir de ben varım tabii :)
Derginin içinde müzisyenlerle, koleksiyoncularla çok özel röportajlar yer alıyor. Her sayıda devam etmeyi planlıyor musunuz bu röportajlara?
Bu sayımızda Trainspotting'in yazarı Irvine Welsh ile plak merakını konuştuk. İki de koleksiyoncuyla sohbet ettik: İngiltere'den Phil Webb ile Türkiye'den Güray Ali Canlı. Murat Beşer de dosya kapsamında Moğollar'ın kurucularından Murat Ses ile bir röportaj gerçekleştirdi. Bir de plakçı sohbetimiz var; Kadıköy'ün sevilen plak dükkanlarından Plakhane'nin kurucusu Deniz Bayrak ile konuştuk. Bunlar devam edecek. Her sayıda başka isimler çıkaracağız okurlarımızın karşısına.
Yurt dışında ülkemizden daha fazla plağa ilgi var gibi, yurt dışından röportaj yapmayı hedeflediğiniz müzisyenler veya koleksiyoncular var mı?
Dediğim gibi, bu ilk sayıda İngiltere'den iki isimle röportaj yaptık. Bir de İngiliz konuk yazarımız vardı: Manchester Metropolitan Üniversitesi'nden akademisyen David Wilkinson. Özellikle İngiltere, ABD ve Almanya'da ülkemize göre çok daha oturmuş bir plak kültürü var. Bunun en önemli sebeplerinden biri şu: Türkiye'de plak konusunda çok keskin bir kopuş yaşandı. Kaset ve daha sonra CD'nin piyasaya hakim olmasıyla beraber plak basımı 90'ların sonuna kadar tamamen durdu, plaklar ortadan kayboldu. Ama dünyanın diğer pek çok ülkesinde plak basımı da, merakı da azalsa bile devam etti. Haliyle, daha oturmuş plak kültürüne sahip ülkelerden konuklarımız hemen her sayıda olacak.
İlerleyen zamanlarda müziğin faydalandığı disiplinleri de konu etmeyi, onlar üzerine de içerikler hazırlamayı planlıyor musunuz?
Evet, yine plak özelinde kalarak böyle çalışmalar yapacağız. Hatta ikinci sayımız için sinemaya uzandığımız bir, iki yazı var bile.
Plak bir tutku ancak koleksiyon ürünü olması sebebiyle dinleyici için maliyetliydi, bir dönem tükenmesinin, şimdi geri canlanmasının buna bir etkisi var mı sizce?
Plak dinleyicisi için olduğu kadar üreticisi için de maliyetli bir format. Belki bir dönem tükenmesinde bunun etkisi vardır ama yeniden canlanmasında etkisi olduğunu sanmıyorum çünkü plaklar bugün eskisinden daha pahalı. Aslında Plak Mecmuası bu açıdan da bir rehber niteliği taşıyor; pikabınızı alırken ya da plak bakarken çok aceleci davranmamak lazım, özellikle bütçeniz kısıtlıysa çeşitli kaynaklardan biraz araştırma yapın derim. Benim de kısıtlı, deneyimle konuşuyorum yani…
Okur/dinleyici buluşmaları düzenlemeyi düşünüyor musunuz peki? Tam bu konsepte uygun bir dergi aslında...
Bazı etkinlikler düzenlemeyi düşünüyoruz. Sosyal medya hesaplarımızı takip ederseniz, düzenlersek oralardan duyuracağız mutlaka. Facebook, Twitter, Instagram üzerinde “@plakmecmuasi”
Son olarak, plak kültürünü seven ve özleyen okurlarımıza ne söylemek istersiniz?
Plak toplamak, plak dinlemek, bir plak dükkanında vakit geçirmek çok keyifli ve bir o kadar da öğretici uğraşlar. Umarız, biz de bu uğraşın güzel bir parçası olabiliriz. Herkese selamlar, sevgiler!