İşte içinde aşkla hayata bakan samimiyetle yaklaşan, yarattığında sahicilik olan ve plastikten uzak duran insan, yaptığı her ne ise onu bize sevdirir, kendini inandırır.
Nejat İşler'in “kahramanları uydurma olan gerçek hikâyeler” anlattığı Gerçek Hesap Bu isimli kitabını inceledik.
Yazmaktan çok okumak gerektiğini anlayarak kalem oynatan insanı, iyi okur hemen tanır. Onun kokusunu alır, kelimeleriyle. Aksi yoldan gidenle yani okuyarak etkileneceğini düşünüp okumaktan uzak kendini sadece yazıyı vuranla gerçek okurun yolu kesişmez. İnsanların eylemlerindeki sahicilik, sözcüklerindeki gerçekçilik, cümlelerindeki hakikat arayışı ve kendilerindeki samimiyet arada ne kadar mesafe olursa olsun burdan oraya oradan buraya geçiyor. Geçer. Hep bu sahiciliğe inandım. Yaptığınız iş, yazdığınız yazı, okuduğunuz kitap, sevdiğiniz insan, tanımak istediğiniz hayatlar... sahicilikle yaklaşılınca anlaşılır olur. Hep bu anlama inandım ve öyle davrandım. Sahicilik geçirgendir ve en zor yolları, derin suları, sert yüzleri, korunmalı haneleri, sarp duvarları, en sıkı ideolojileri, dinleri, tabuları, mümkünsüz sınırları... aşar. Çünkü içinde bakan gözün göreceği aşk vardır ve o her türlü engeli aşar. Sizi hiç duyamayacağını düşündüğünüz bir yerde de olsanız mesela ilk kez karşılaştığınız bir banka masasında ona baktığınızın farkında olmayan bir çift göz de olsa bu fark etmez. Yeter ki plastik olmadan sahiciliğinizi bırakın ve gidin samimiyetle davranın. Sahici olan da kendi zamanını tayin ederek gideceği yere gider ve söyleyeceğini söyleyerek sahibini bulur. Yazarken, okurken, severken, yaşarken sahicilik en zor koşulda bile kendini kendi iklimini oluşturarak anlatır.
İşte içinde aşkla hayata bakan samimiyetle yaklaşan, yarattığında sahicilik olan ve plastikten uzak duran insan, yaptığı her ne ise onu bize sevdirir, kendini inandırır. “Allaha şükür, sıtkı sadakatle uğraştığım bir mesleğim var. Yazarlık benim için yan bir uğraş. Çok da uzak değil ama. Okumaya da, yazmaya da beş yaşımda başladım. Yazdığım ve sahnelenen üç oyunum var. Senaryolarım var sırada. Bir de manitalara iyi yazarım…” diye söze başlayan Nejat İşler de bize sahicilikle yaklaştığını daha ilk kelimeden hissettiren biri.
Evet herkesin bir hikâyesi vardırı, sahicilikle açıyor, açıklamıyor Nejat. Açıklamıyor çünkü bir kurguya, kahramana, olaya, sonuca gerek duymuyor bunu yapmak için. Sadece samimiyetle kendini paylaşıyor. Açıklamak zorunda olanlar samimiyetten uzaklaştıkça süse ihtiyaç duyarlar, renklere, boyalara, örtülere, doğal olmayan malzemelere. Nejat bu fazlalıkların farkında kâmil insan haliyle sadece anlatıyor ve oturup keyifle dinliyorsunuz. Benzetmelerle, imgelerle, metaforlarla, sembollerle, lafı dolaştırarak anlatmak bir yazar için çekici gelen kışkırtıcı bir yoldur. Bu yoldan geçmek kadar yalınlığı seçmek de zordur. Yazarlık iddiası olmayan aktör, en zor yolu sahicilikle davranarak geçmeyi biliyor.
Özellikle yaptığı iş sebebiyle tanınan insanlar günlüklerinde bile sahici olmakta zorlanırlar. Ve farkında olarak ya da olmadan bir sansürle davranırlar. Didaktik ruhla, örnek olma duygusuyla açıkçası inandırıcılığı düşündürücü kusursuz bir hayattan, eksiksiz çocukluktan, mutlu hatıralardan bahsederler. İşte bunların hiçbirinin hesabıyla davranmayan muhatabıyla teklifsiz konuşan Nejat'ın defterinde; inanç dolu dedeyle hakiki dostluğu, mutfakta yaşamaya kendini adamış anneyle paylaşılan ıssızlığı, ablayla dürüstçe kurulan ilişkileri, oğluna hayran emekçi babayla süren dostluğu, güzel ev arkadaşlarıyla tehlikeli seçimleri, sinsi hastalığıyla yürek burkan anıları, mahalleden abilerle gülümseten hayalleri, kadınlarla tekinsiz çapkınlıkları, iş ve aşkla kurduğu aykırı halleri... kurgusuz, rahat, akıcı bir anlatımla yer alıyor. O, Gerçek Hesap Bu dese de bence defteri, çünkü defter samimiyetinde, defter doğallığında, defter sahiciliğinde.
İyi bir oyuncunun sahip olacağı en önemli şey hiç şüphesiz ki büyük kitaplar, yıkıcı oyunlar, sıkı metinler kadar gerçek bir hayattır. Gerçek hayat ise sokaktadır, şehrin görünmeyen yüzünde yaşayan insanların mahallelerindedir, ötelenen hayatların geçtiği evlerdedir, umutla top sürülen inşaatlardadır, hayallerinden başka gidecek yeri olmayan insanların yalın ama bir o kadar da derin gecelerindedir. İşte kitap boyunca o gecelere, evlere, sokaklara, mahallelere girip çıkıyoruz Nejat'ın peşinde. Bu hakiki ilişki ve yaşam bir oyuncunun sahip olacağı en değerli diplomadır. Ve onun oyunculuğunda içinden geldiği hayatı ve ilişkilerini iyi bilmesinin rolü sanıyorum ki oldukça büyük. Oyuncuyken de tezgâhtarken de çırakken de figüranken de tanınırken de hep asi ruhuna, aykırı tavrına mülkiyetsiz bilincine olaylar, eylemler içinde tanık oluyoruz. İşler'in özellikle mülkiyetsizle ilişkisini inanandığı hayat için yaptıklarını ve karşı duruşunu görürüz defterinde. Kitabın gelirinin Gümüşlükspor'un yararına adanması bu mülkiyetsizliğin hayatın içine yayıldığının bir göstergesi: “Hayatımı, bir şekilde ‘rock’n’roll’ ve ‘Marksizm’ üzerine kurdum şimdiye kadar. Biliyorum, kulağa biraz garip geliyor. Kuşkudaydım uzun süre, ‘Böyle bir karışım olabilir mi,’ diye… Tuncel Abi (Kurtiz), ilk gördüğü an beni olumladı. Mick Jagger’la Fidel Castro arasında bir yolculuk yapıyordu. ‘Sex, drugs, rock’n’roll’ ve ‘mülkiyetsizlik’ bilincini şahane birleştirmişti. Gavurlar buna ‘mentorluk’ diyor galiba. Türkçe adıyla ‘rehberlik’ olsa gerek… ”
Nejat'ın defterini okurken Amado'nun o kulaklara küpe sözü hep aklımdaydı: “insanın anayurdu çocukluğudur” Çünkü Nejat'ın anayurdundan başlıyor hikâyesi ve kendi ifadesiyle şimdilerde başladığı yere dönme isteğinde. Bir konuşma nasıl sıçramayla, çağrışımlarla sohbetin akışıyla ilerlerse kitap da bir çocukluk, bir gençlik arada tezgâh açtığı günler yanı sıra yeniden okul hatıraları, sevgililer, aileyle ilişkiler, askerlik hatıraları, ev arkadaşlıkları, hayatının kahramanları ile sürüyor. Nejat İşler'in özel tarihini okuduğumuz demeyeceğimiz dinlediğimiz kitapta perdeden, ekranlardan tanınan dahası sevilen bir oyuncunun hayatının farklı döneminden fotoğrafların daha fazla yer alması daha bir anlamlı olurdu. Bir oyuncu oynamadan olunca ne kadar iyiyse bir yazar da doğallıkla sahici bir biçimde yazınca o kadar iyi oluyor, okunuyor, anlaşılıyor. 29 parçadan oluşan Gerçek Hesap Bu adını taşıyan Nejat'ın defterini, yaz kitapları yerine yaza inanan biri olarak aynı inancı taşıyanların güneş altında, yolculuklarında keyifle okuyacağından şüphem yok.
Görsel: Mika Suutari