Yunanistan Polisiye Yazarları Birliği’nin kurucularından, polisiye yazarı ve editör Vassilis Danellis ile polisiye edebiyat ve son projeleri olan BalkaNoir’ı konuştuk.
Vassilis Danellis, uzun yıllardır İstanbul’da yaşayan bir polisiye yazarı ve editör. Aynı zamanda Yunanistan Polisiye Yazarları Birliği’nin kurucularından. Birlik olarak pek çok farklı ülkede etkinlikler, söyleşiler ve toplantılar gerçekleştiriyorlar, dahası antoloji ve arşiv çalışmalarıyla polisiye geleneğinin bölgedeki izini sürüyorlar. En son projeleri olan BalkaNoir’ı dinlemek, bu toprakların polisiyesini konuşmak üzere yazarla bir araya geldik. Söyleşi üretim birlikteliğine bir davet, ülkeler arası edebi örgütlülüğe bir çağrı.
Farklı zamanlarda dağınık olarak sohbet ve tartışma konusu ettiğimiz BalkaNoir projesini derli toplu konuşmak üzere bir araya geldik, görüşlerini Türkçede yazıya dökebileceğimiz için mutluyum. Okurlar önce seni tanısın isterim, Vassilis Danellis kimdir ve BalkaNoir projesindeki rolün nedir?
Teşekkürler, ben de mutluyum bir araya geldiğimiz için, tüm okurlara selamlar. Yunanım, Atina’da doğdum, neredeyse 10 yıldır da İstanbul’da yaşıyorum. Yunancada yayımlanmış dört romanım var, içlerinden şu ana kadar bir romanım Siyah Bira ismiyle Türkçeye çevrildi.
Yunanca Türkçe arasındaki kitap alışverişi yazık ki pek yoğun değil.
Evet. Yunan edebiyatının genel olarak Türkçede görünürlüğünde bir azlık var zaten. Özellikle polisiye edebiyatta bunu daha da çok görüyoruz. Hatta şöyle söyleyebilirim, 2016’da Siyah Bira yayımlandı ve ondan beri Yunancadan Türkçeye başka bir polisiye kitap çevrilmedi. Yunanistan’da da durum çok farklı değil. Birkaç isim dışında çevirisi yapılmış Türkiyeli polisiye yazar yok ve edebiyat konusunda en birikimli okur bile konu Türkiye edebiyatına gelince birkaç ismin ötesine geçemiyor. Bu okurlara Türkiye’deki polisiye edebiyat geleneğini ve üretilen birbirinden çok başka polisiye edebiyat örneklerini anlattığımda büyük şaşkınlık yaşıyorlar. Sevgili yazar arkadaşım Yannis Ragos ile geçenlerde konuşuyorduk bu konuyu. Anglo Sakson, Fransız, İskandinav hatta Latin Amerika’dan onlarca isim sayabiliyoruz konu polisiye olduğunda. Peki komşularımızda ne olup bittiğini ne kadar biliyoruz? Bulgaristan’da ya da Hırvatistan’da polisiye edebiyat ne ölçüde popüler mesela? Ya da Sırbıstan’da, Romanya’da en çok hangi yazarlar okunuyor? BalkaNoir böyle doğdu. Balkan polisiye edebiyatı keşfedilememiş zenginliklerle, hazinelerle dolu ve biz bunları keşfetmek ve okurlarla paylaşmak istedik. Dahası Balkan yazarları ve yayıncıları arasında da olası iş birliklerinin sağlanması gerektiğini düşündük. Eğer kitaplarımızın sınırları aşmasını istiyorsak önce komşularımızdan başlamamız gerekiyor. Böylesi bir birliktelik ve dayanışmayla tek başımıza aşamayacağımız birçok zorluğu beraber aşabileceğimizi düşünüyorum.
Bu örgütlülük, edebiyat birlikteliği çok önemli. Peki BalkaNoir projesi için nasıl bir araya gelindi?
Gerçek bir maceraydı doğrusu. Bir Balkan polisiye antolojisi hazırlamak istiyorduk ama Balkan ülkelerindeki polisiye yazarları hakkında yeterli bilgiye sahip değildik. Türkiye ve Yunanistan’da olup bitenlerden haberdardım tabii, peki ya diğer ülkeler? Bu noktada bir dedektif gibi çalıştık. Önce tanıdığımız insanlarla başladık. Yannis de ben de Uluslarası Polisiye Yazarları Derneği’ne (AIEP/IACW) üyeyiz ve Yannis, Zürih’te gerçekleştirilen bir polisiye toplantısında Bulgar ve Romanyalı yazarlarla tanıştı. Devamında projede mutlulukla yer almak isteyeceklerini söylediler. Daha sonra Balkan dillerinden Yunancaya çeviri yapan çevirmenlere ulaştık ve onlar da bizi yerel yayıncı, editör ve yazarlara ulaştırdılar. Enteresan şeyler de öğrendik tabii bu süreçte, mesela Arnavutluk’ta hiç polisiye edebiyat örneği olmadığını gördük. Süreç içerisinde gazeteciler, edebiyat eleştirmenleri, akademisyenler de ekibe dahil oldu ve iki yıllık sıkı bir çalışmanın ardından ilk kitap çıktı. Yorucu olmakla birlikte süreçten de çıkan eserden de çok memnunuz.
BalkaNoir antolojisinde kaç ülke var? Yazar ve editörlerle ilgili bilgi verir misin?
Toplamda yedi ülke var, Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Türkiye ve Yunanistan. Her ülkeden üç yazar bu kitap için bir öykü yazdı. Yazarların birbirinden farklı tarzlara sahip olmasını ve farklı bir polisiye edebiyat yaklaşımını temsil etmesini önemsedik.
Projede her ülkenin polisiye geçmişiyle ilgili bilgi veren, gelişmeleri özetleyen, öne çıkan yazarları anlatan bir sunuş yazısı olmasını da istedik. Akademisyen, eleştirmen ve polisiye yazar ve editörlerini böylece bir araya getirdik. Yannis ve ben de editörler olarak antoloji için bir sunuş yazdık, bir nevi manifesto kaleme aldık. Derdimiz okurları harekete geçirmekti aslında, Balkan polisiyesini tanısınlar ve okuyup tartışsınlar istedik. Projenin başında kendimize sorduğumuz soruyu manifestoda okurlara sorduk: Balkan noir nedir ve temel özellikleri olarak neleri sayabiliriz? Sorunun yanıtını da öykülerle aradık. Antolojinin derdi de tam olarak buydu aslında.
Öykülere baktığında ne görüyorsun? Ortak temalardan, benzerliklerden, polisiyeye yaklaşımda akrabalıklardan söz edebilir miyiz?
Doğrusu kitabı hazırlayan kişilerden biri olduğum hâlde, en son hâlini okuduğumda büyük bir şaşkınlık ve hayranlık yaşadım. BalkaNoir çok iyi öykülere ve dünya çapında okur kazanması gereken yazarlara sahip bir antoloji, ne yazık ki bugüne kadar dil bariyerine takılmış yazarlar bunlar. Dahası öykülerden önce yer verdiğimiz editör sunuşları da çok önemli bilgiler içeriyor. Soruna gelince… Ortak özellikleri olduğunu söyleyebilirim Balkan polisiyesinin evet. Her şeyden önce kitapta yer verdiğimiz ülkelerin polisiye geçmişleri birbirine benzer. Politika, polisiye edebiyatın doğuşunda ve şekillenmesinde büyük rol oynamış. Soğuk Savaş döneminde Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan gibi komünist rejimle yönetilen ülkelerde, Türkiye ve Yunanistan’da darbe dönemlerinde polisiye edebiyata hep düşman gözüyle bakılmış. Nedeni de şu, tüm diktatörler kendileriyle birlikte ülkelerinin suçtan ve suçludan temizlendiği propagandasını yapıyorlardı. Polisiyeye de tahammülleri yoktu. Yine bir başka ortak mesele, 90’lara kadar polisiye edebiyat ucuz ve düşük kalite edebiyat olarak görülüyor. Devamında donanımlı, edebiyatı bilen ve meselelerine kafa yoran, akademik geçmişe ya da gazetecilik deneyimine sahip yeni bir jenerasyon ortaya çıkıyor ve bu algıyı değiştiriyor. Dahası Balkanlar’da polisiye edebiyata yaklaşım kendine has ve diğer kültürlerle karşılaştırıldığında özgün yönleri var. Bir örnek vereyim: Balkan polisiyesinde derinlikli, tüm karakterleri saran katmanlı bir durum var. Kahramanın kendisi de suça bulanıyor bir şekilde. Romanların sonunda gizem çözülüyor ancak mutlak mutlu son, Batı edebiyatının masal gibi biten hikâyeleri yok Balkan edebiyatında. Her zaman ödenmesi gereken bir bedel var ve soruşturma bitse de mağdurlar tam anlamıyla adalete kavuşamıyorlar. İyi ile Kötü arasındaki mücadele bu yönüyle yapay değil ve kahramanlar da siyah beyaz değil. Balkan polisiyesinin varoluşçu ve hatta politik olduğunu düşünüyorum, teması ve konusu öyle seçilmemiş olsa bile. Bir diğer ortak özellik de deneyler yapıyor olması yazarların. Ezbere formülleri takip etmiyorlar, türler arası geçiş yapmaktan çekinmiyorlar. Böylece ortaya kendine has ve orijinal öyküler çıkıyor.
Bu konuda daha söyleyebileceğim çok şey var ama okurları sıkmak istemem. Ancak şunu söylememe izin ver, okurlar Yunan, Hırvat ve diğer Balkan ülkelerinin polisiyelerini okurlarsa bahsettiğim şeyi anlayacaklar. Türkçeye çevrilen kitabım Siyah Bira’dan sonra çıkan değerlendirme yazılarında da hep aynı vurgu vardı, “çok bizden, çok buralı” deniyordu. Ara tonları, katmanlı öykü kurgusunu fark eden okurlara ulaşmak güzeldi.
Diğer romanlarının da Türkçede okuruyla buluşmasını dört gözle bekliyorum. Bu noktada Yunan Polisiye Yazarları Birliği ile ilgili bilgi verir misin okurlara?
2010 yılında kurulduk, ELSAL olarak geçiyor ismimiz, web sitemiz ttp://elsal.gr/en/. Kurulduğumuz yıllarda ilk amacımız bugünkü kadar popüler olmayan polisiye edebiyatı desteklemek ve ucuz edebiyat olarak görülen bu türü “savunmak”tı aslında. Bu amaçla sayısız toplantı, imza, etkinlik ve söyleşi düzenledik, yuvarlak masa toplantıları yaptık, yayıncı ve kitapçılarla birlikte projeler ürettik ve gerçekleştirdik. Bugüne kadar üç kitap hazırladık ve Yunan polisiye edebiyat geleneğine dair arşiv üzerinde çalıştık, hâlâ da çalışıyoruz. Neredeyse onuncu yılımızda düşündüğümüzün de ötesinde işler yaptığımızı görüyorum. Bugün polisiye, ülkemizdeki en popüler edebiyat türü. Önceden yüksek edebiyata verilen edebiyat ödüllerinde artık polisiye edebiyat kitapları da aday ve kazanan oluyor. Dünyanın birçok ülkesinde, farklı fuar ve festivallerde etkinlikler yapmaya devam ediyoruz. Yeni dönemde de çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve dünyadaki diğer polisiye birlikleriyle ortak projeler üretmeye devam etmek istiyoruz, Türkiye Polisiye Yazarları Birliği ile de tabii.
Selanik Kitap Fuarı’nda BalkaNoir paneli büyük ilgi gördü. Beni de davet etme inceliği gösterdiğin ve Kara Hafta Polisiye Festivali ve Türkiye’de polisiye edebiyat yayıncılığını anlattığım oturumumuz son derece başarılı geçti. İleriki dönemde yeni buluşmalar olacak mı?
Evet en başarılı etkinliklerimizden biriydi ve kitapta öyküleri yer alan yazarların katılımıyla yaptığımız için basında geniş yer buldu. BalkaNoir başarılı bir proje olarak bugüne kadar geldi. Yunanistan’da okur ve eleştirmenlerden büyük övgü aldı, hakkında önemli eleştiri ve değerlendirmeler yazıldı. Şu ana kadar birçok buluşma da yaptık. Frankfurt’ta, Belgrad’da ve en son Selanik’te bir araya geldik ve Balkan edebiyatı ile ilgili önemli konular konuştuk. Bu buluşmalar farklı ülkelerden editör ve yayıncıların da dikkatini çekti ve antolojiyi yeni dillerde okurlarla buluşturmak üzere görüşmeler yapmaya başladık. Sıradaki dil Romence ve Bükreş Kitap Fuarı’da, Kasım 2019’da yayımlanması planlanıyor. Türkçede de kitabın yayımlanmasını istiyoruz. Buradan Türkiye’deki yayıncılara çağrıda bulunuyoruz. Diğer yandan BalkaNoir’ı tek bir kitaplık bir proje olarak görmüyoruz. Daha farklı etkinlik ve kitaplarla devam edecek bir yolculuk bu ve dahası farklı girişimlerin olmasını da arzu ediyoruz. Bulgarca, Hırvatça, Romence, Sırpça, Slovakça ve Türkçe daha çok polisiye okumak ve Yunanca yazdığımız romanların farklı dillerde daha çok okur tarafından okunmasını istiyoruz. Seninle sohbetlerimiz hep aynı noktaya bağlanıyor ve bu çok kıymetli, biz örgütlülüğe ve edebiyat birlikteliğine inanıyoruz.
Görseller Henri Prestes'e aittir.