02 ARALIK, ÇARŞAMBA, 2015

Patti Smith, Bir İlham Öğretisi

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Patti Smith'in M Treni kronolojik olarak Çoluk Çocuk’un bıraktığı yerden başlıyor gibi görünse de, aslında geçmişe ve geleceğe uğrayarak yol alıyor.

Patti Smith, Bir İlham Öğretisi

The Beatles 1962 yılında yayınlanan There is a Place (Bir Yer Var) isimli şarkısında, aslında her insan için mümkün olan paralel bir evrenden bahsediyordu. Bu evrenin bilincine varan kişi, bir şey canını sıktığında veya hüzünlendiğinde, hiçbir acının uğramadığı bu yere kaçabiliyordu. Bu paralel yer kişinin zihninde gizliydi ve o yerin anahtarı ise elbette ki ilhamdı. Bu ilhamı bulmanın yolu yine kişinin içinde saklıydı, kişi zihnini terbiye ederek o yolu bulabilir, sonra da temas ettiği her insanı, her nesneyi, soyut ya da somut her şeyi o yola sapmak için kullanabilirdi.

Örneğin “tavandaki pencerenin ardında duran ayın, korksa da kararlılığını yitirmemiş bir savaşçının kalkanı” olduğunu hayal edip bu savaşçıyı zihninde tüm detaylarıyla canlandırmaya koyulabilirdi. Bulutları “embriyoya veya vefat edip dinlenmeye çekilen bir arkadaşa” benzetebilirdi. Hediye edilen bir mont “uzun süredir şampiyon olmayan bir takıma otuz iki oyun kazandırdıktan sonra bir anda yıldızı parlayan genç bir atıcı olduğunu” düşündürebilirdi. Şüphesiz ki, 1960’ların ruhunda o yerde gizlenmeyi ve o yeri anlatmayı teşvik eden bir şeyler vardı. Bu yüzden The Beatles’ın There is a Place’inin tam da o yıl yayınlaması tesadüf olmadığı gibi, sanatına güvenmeyi o yıllarda öğrenen Patti Smith’in Hayalperestler, Çoluk Çocuk ve M Treni’ni yazması da tesadüf değildi. Tıpkı Smith’in John Lennon’ı ya da Haruki Murakami’yi sevmesinin tesadüfi sayılamayacağı gibi... 

Michael Stipe'ın kapağındaki fotoğraf

Artık orada değilim

“Gitmiştim, artık orada değildim; ama kimse bunun farkında da değildi. Çünkü hepsine hâlâ oradaymışım gibi geliyordu; küçük yatağımın üstünde oturmuş, oyuna dalmış gibi görünüyordum.” Hayalperestler’in henüz daha ilk satırlarında, çocukluğunu anlatırken böyle yazıyor Patti Smith. Çocuklar söz konusuyken nesne de, zaman ve mekân da olduğundan daha fazlasıdır artık. Üstelik çocukken birlikte hayal kuracak arkadaşlar bulmak da kolaydır. Büyüdükçe insanlar masal anlatmayı unutur; Smith de kardeşlerinden mahrum kaldığı yılları, yine Hayalperestler’de, şöyle anlatıyor: “Ne zaman ki büyüdük, birbirimizden ayrılmak zorunda kaldık, yolculuklarımı anlatacak kimsem kalmadı. Ben de ya yazdım, ya çizdim, ya da uçup gitmelerine izin verdim. Onlar için büyük planlarım olmadı; tek isteğim, indikleri yerde ufak şeylere de değer veren bir hayalperest tarafından hemen fark edilip toplanmalarıydı.”

Kardeşlerinden ayrıldıktan sonra bir süre için Patti Smith’in yolculuklarını anlatacak ya da birlikte yolculuk edecek kimsesi kalmamıştı belki ama eninde sonunda, şanslı biriydi o. Büyüdüğü evden ayrılıp New York’a taşındıktan kısa süre sonra, ileride bir fotoğrafçı olarak ünlenecek Robert Mapplethorpe ile tanıştı. Artık hayallerini onunla kuruyor, ünlü Chelsea Hotel’den de geçecek yolda onunla birlikte ilerliyordu. Aynı günlerde Rimbaud, Bob Dylan, Lotte Lenya, Piaf, Genet ve John Lennon’ın fotoğrafları da, sanki aynı aileye mensuplarmış gibi masasını süslüyordu. Yıllar sonra Robert yerini Patti Smith’in eşi de olacak Fred “Sonic” Smith’e bıraktı, masanın üzerindeki fotoğraflara Albert Camus ve Bolano gibi yazarlar da eklendi, Patti Smith’in ailesi geçmişi dışlamadan ya da terk etmeden, geçmişe ihanet etmeden, yaşayan veya çoktan ölmüş hayalperestlerle gittikçe genişledi. Ve Patti Smith, ona ilham vermiş bu isimleri kutsal saymaktan, onları kimi zaman kendi kendisine söylediği şarkılarla, kimi zaman yazdığı kitaplarla veya şiirlerle anmaktan, onurlandırmaktan vazgeçmedi. Frida Kahlo’nun yatağını, Bolano’nun sandalyesini, Jean Genet’in yattığı hapishaneyi, Bobby Fischer ve Boris Spassky’nin kullandığı satranç tahtasını ya da Jim Morrison’ın mezarını bir hac mekânı olarak görüp onları fotoğraflamak söz konusuysa hiçbir engel tanımadı.

Horses albüm kapağı

Robert’ın imgesi

Fotoğraflar Patti Smith için önemlidir sahiden de, polaroid makinesiyle zaman zaman yeniden ziyaret ettiği sayısız an biriktirdi. Bu belki de ona Robert Mapplethorpe’tan miras kalan bir ilgiydi. Ne de olsa, o, Robert’ın ilk fotoğraflarına mankenlik etmiş, Robert da diğer her şeyin yanı sıra, Aralık 1975’te piyasaya çıkan ilk albümü Horses’ın kapağını üstlenmişti. Robert’ın anısına, birlikte geçirdikleri yılları yazdığı Çoluk Çocuk’ta, albüm kapağını nasıl hazırladıklarını şöyle anlatıyordu Patti Smith:

Horses’ın kapak fotoğrafını şüphesiz Robert çekecekti; Robert’ın imgesi, işitsel kılıcımın kını olacaktı. Neye benzeyeceği konusunda fikrim yoktu; sadece sahici olmalıydı. (...) Ne yapacağımızı ya da fotoğrafın neye benzeyeceği üzerine hiç konuşmamıştık. O çekecekti. Ben çekilecektim. Benim kafamda bir görüntü, onun kafasında bir ışık vardı. O kadar. (...) Birkaç poz aldı. ‘Tamamdır.’ ‘Nereden biliyorsun?’ ‘Biliyorum işte.’ O gün on iki adet fotoğraf çekti. Birkaç gün sonra bana ön baskıları gösterdi. ‘İşte bu büyülü oldu’ dedi. Şimdi bu fotoğrafa baktığımda asla kendimi görmüyorum. Bizi görüyorum.”

Üstelik sahicilik o albümün kapağında sınırlı değildi sadece. Şiir ile müziği bir araya getirerek, günümüzün kanal kayıt albümlerinin aksine kusursuz müziğin değil, sahici bir ruhun ardından giden Horses, (bana sorarsanız) gelmiş geçmiş en iyi rock’n roll şarkılarından birini, nesnenin ötesindeki anlamın ve doğaçlama ilhamın peşine düşen Land’i de barındırıyor.

Doğaçlama yaparken hata yapamazsın

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan M Treni ise, kronolojik olarak Çoluk Çocuk’un bıraktığı yerden başlıyor gibi görünse de, aslında geçmişe ve geleceğe uğrayarak, Patti Smith’in Fred “Sonic” Smith ile paylaştıklarını hep aklının bir köşesinde tutarak, zamanda daireler çiziyor.

Bu dairesel eğilim, Patti Smith’in önceki kitaplarına oranla çok daha baskın; kendisini yola her seferinde yazarın sık sık uğradığı Cafe Ino’dan çıkarak gösteriyor. Tren metaforu, yola bir istasyondan, bir merkezden çıktıktan sonra, serbest çağrışımlarla, doğaçlama yaparak, bir şeyler anlatma gayesi taşımadan, ama diğer yandan her şeye temas ederek ilerlemeyi sembolize ediyor. Doğaçlama yapmak, kitabın başında kovboyun “Hiçbir şey hakkında yazmak o kadar da kolay değildir,” derken altını çizdiği gibi, göründüğünden daha zor elbette. Fakat Patti Smith Doğu’ya mâl edilebilecek bu disiplin üzerinde çalışmaya çok erken yaşlarda başlamıştı. Çoluk Çocuk’ta davulcu Sam Shepard’ın verdiği doğaçlamanın sırrını, yine onun ağzından şöyle aktarmıştı bize: “ ‘Doğaçlama yaparken hata yapamazsın.’ ‘Ya berbat edersem? Ya ritmi kaçırırsam?’ ‘Yapamazsın,’ dedi. ‘Tıpkı davul çalmak gibi. Bir vuruşu kaçırırsan, başka bir ritm yaratırsın.”

W.G. Sebald’ın After Nature kitabının kenarına, “Zihninden neler geçtiğini bilmiyor olabilirim ama zihninin nasıl çalıştığını biliyorum,” diye not almıştı Patti Smith. Türkçede yayınlanan üç kitabının, haberlere konu olan demeçlerinin ve albümlerinin ardından, onun saplantılı karakterlerini kendisine yakın bulduğu için dedektif dizilerini yakından takip ettiğini, edebiyat tutkusunu ve etkisinden uzun süre çıkamadığı kitaplardan bazılarını bildiğimiz gibi, zihninin nasıl çalıştığını da görebiliyoruz artık. Gördüklerimiz zihnimizin paralel evrenine kaçmak için kullanabileceğimiz bir anahtar aynı zamanda. Tam da bu yüzden, yani bize kendi içimizde kaybettiğimiz, çocukluğumuzda terk ettiğimiz bir yeri işaret ettiği için bu kadar çok seviyoruz onu; politik görüşlerinden daha fazla, vefası ve bir taşı cebine atmadan önce dağdan izin isteyen nezaketi, inceliği dolayısıyla... 

* Patti Smith’in kaleme aldığı kitapları anıp kısa zaman önce yayımlanan onun hakkındaki bir kitabı atlamak da olmaz. Güldünya Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan İki Kere Intro: Patti Smith ile Yolda adlı kitap Michael Stipe’ın objektifinden çıkan fotoğrafları bir araya getiriyor. 1995’te arkadaşı ve yakın dostu Smith’i turne sırasında, iki hafta boyunca izleyen Stripe, yalnızca Patti Smith’i değil, o tarihlerde Smith’in yanına uğrayan Allen Ginsberg gibi kültür ikonlarını da, doğal olarak fotoğraflamış oldu. Smith’in dostu William Burroughs da kitapta sözleriyle yer alan isimlerden. Belki gözatmak istersiniz...

0
13161
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage