Kedi Kedi Kedi
Gündüz Vassaf'tan İstanbul'da Kedi
Hâle Seval yazdı...
Onlar
Bize her göz kırptığında
Gözlerimizi kaçırdığımız
Kediler.
Gündüz Vassaf bu sefer de kedileri yazıyor ama insanın dünden bugüne yaptıklarına ciddi bir şekilde dokunarak, İstanbul'da Kedi kitabına giriş yapıyor. İnsan yaptığının farkında değilse de bu şiir romanda ki dizeleri okuyunca, kendisine ve İstanbul'a, o güzel dünya şehrine neler yaptığını anlamakta gecikmiyor.
İstanbul'u sat,
Önüne gelene
Çeşit çeşit
Boy boy
Satılık İstanbul var.
İstanbul'da Kedi kitabının ithafı elbette Billy'ye, Sedef adasının sedefli yollarında gezen, kendine bir kitap ithaf edildiğinin belki farkında belki de farkında olmayan Billy'ye. Ama o mağrur duruşuna bakılırsa farkında. Vassaf, kitabının girişin sayfasına Ulus Baker'den anlamlı bir alıntı koymuş. Hayvanlarla sürdürebilecek ilişkinin "insanca" olmasını isteyen insan, acaba "insan-insan" ilişkisini nasıl düzenliyor! İşte sorun da burada, çünkü bu sürdürebilirlik hayvanlarla -kediler- kurulmak istenen ilişkinin tersine hiçte insanca olmuyor. Gene kitabın girişinde Gündüz Vassaf'ın çevirisini yaptığı İrlandalı papaza ait şiir belki de "insan-kedi" ilişkisinin en sıcak örneğini sunmakta bize.
Kedim Pangur ve ben
Ayrı dünyalarda, aynı düzen.
Fare kovalamak onun keyfi,
Benimki, gece boyunca kelimeleri
Şiir alıntısına bakarsak, aykırı düşünceleriyle edebiyatımızda yer alan Vassaf, gece boyunca kedi kelimeleri kovalamış. Vassaf, İstanbul'da Kedi kitabını üç ana bölümde okunacak şekilde düzenlemiş. Bu düzenlemenin sonunu da bir kavramla noktalamış. Sevgi. Günümüzde neredeyse gerçek anlamı unutulan "sevgi". Ve sevgiyi insan-kedi ilişkisinden yola çıkarak anlatmaya çalışmış.Bir ütopya olarak yazılan bölümde kedi-toplum (devlet) ilişkisine biraz ironik bir şekilde yaklaşarak, insanın, o akla sahip insanın, herşeyi nasıl da metalaştırabileceğini bize göstermeye çalışmış. İnsan doğayı yok edip, elinde turizm olarak pazarlayacak denizi, kumu, güneşi, ormanı kalmayınca neden kedileri turizm geliri olarak düşünmesin!
Kitabın sayfaları arasında ilerledikçe toplumdaki tüm düzenlere, otoriteye, metotlara baş kaldıran Vassaf'ın, "biz" dediği kendini de içine aldığı dizelerde, insanın tarih boyunca yaptıklarında bir tek olumlu yan yakalayamamaktadır. Hayat, sadece 21.yüzyılda mı böyle oldu yoksa hep böyle mi başladı. Vassaf'a göre böyle başladı. Antikiteden günümüze insan hiç insan ol(a)madı, canlıları kategorileştirdi.
Tarihi kendimizden ibaret bilir
Bunca canlı arasında
Heykellerimizi dikip dikip devirir
Doğruyu biliriz.
Vassaf, diğer kitaplarında da Cennetin Dibi, Cehenneme Övgü de insanın o "logos" unu kuramayan veya sürekli yanlış kuran bir canlı olmasından şikayetçi gibi durmaktadır. İnsan olanaklar bütünüdür, hep iyiyi, güzeli, sevgiyi yaratacak olanağa sahiptir. Ama nedendir yaratmaz, yaratılan sevgiyi tuz-buz eder, güzeli çirkin, iyiyi kötüye çevirir. İnsanı insan yapan temel özelliklerin yok olması, bir yöneticiye ihtiyaç duyma arzusu sadece bununla kalmayıp diğer canlıları kedileri de yönetme arzusu belki de bu çıkmazın tam ortasında durmaktadır.
İslam geleneğinde de Yemen asıllı Ebu Hureyre'ye (kedi babası). dayanan kedi sevme yolculuğunu hatırladığımızda, kediye ait söylenen rivayetlerden Hz. Muhammed'e ait olanı seçilerek dizeleştirilmiş. Ve tabii devamında kedi seven şairler de sırayla yerleri almışlar. Ama
hepsi şu an dünyamızda olmayan şairler.
Vassaf İtalyanların "Hapşuran Kedi Uğur Getirir" dediği bölümünde kedinin tarihsel yolculuğuna çıkıyor. Bizde de kedi patisini kulağının üzerinden geçirdi mi, misafir gelecek denir. Ben denedim, misafir geliyor, kedisi olanlar deneyebilir.
Yedi kıta yolculuğumuzda
Liman kenti, dağ köyü,
Saray, sokak,
İskender'in ordusu
Kolomb'un gemisi.
Kediler
Yalnız bırakmadılar bizi.
Kitapta "Sokratesin Kendini Tanı Safsatası" adlı bölümünde o ince humordan felsefe de yeterince payını alıyor. Vassaf kendi sözlerini doğrularcasına Heidegger inat, sadece insanın zamana sahip olmadığını göstermek istiyor ve kedi tarihine gömülüyor dizelerde.
Arkeoloji tarihinde
Bilinen en eski
İnsan yoldaşı kedi
Anadolu kökenli.
Kıbrıs'ta bulmuşlar
10 bin yıl öncesine ait
Sahibiyle gömülü kemiklerini.
Kitabın bir diğer özelliği de şiir roman olması. Şiir romanın kahramanları insan ve kedi, peki, bu ikilinin birlikteliği de nasıl olmalı, Vassaf'ın kitabında bize göstermek istediğinin de bu olduğunu düşünüyorum. Gündüz Vassaf'ın Mostari Bir Köprü Bekçisinin Günlüğü adlı eserini de hatırladığımızda, o da şiir olarak yazılmıştı. O kitabına Gürsel Aytaç tam da tür kırılmasını belirterek "romanımsı" demişti. Tam nitelersek şiir-roman. Edebiyatımızda tür kırılmasının devamını İstanbul'da Kedi adlı kitabıyla da uygulayan Vassaf'ın diğer çalışmalarında düz yazıya dönüp dönmeyeceği de ayrı bir merak konusu.
Kitabı üç ana bölüm üzerinden değerlendirecek olursak, ilk bölüme "biz" çoğuluyla giriş yapılmış, ana bölümde de dünyaya kedinin gözünden bir bakış sergilenmiş. İstanbul'da Kedi adlı eserde “ben” kavramının ben kedi olarak yazılışında ve konuşturulmasında edebiyatın deyim aktarması uygulanarak, insana ait olan özellikler (düşünme, konuşma ve anlatma) bazı bölümlerde insan dışındaki varlıklara -kediye- uygulanarak olaylara bakışı kendi ağızlarından şiirleştirilmiştir. "Kedi Tanrı Olunca" adlı bölümde dizeler kedinin ağzından dile gelir.
Ben
Mısır'da Ehram koruyucusu
Nil Gözcüsü
Güneş Taneısı Amon-Ra kızı
Gece gözümde gün ışığı
Karanlığı gören
Kedi, sırt kemikleri çok yumuşak olduğundan ve her taraf kıvrılabildiğinden çok rahat sıçramalar yapar, ön parmak tırnakları koruma silahı görevini görür. Vassaf'ın İstanbul'da Kedi kitabından sonra kedimle iyi geçinmek zorundayım, kediyle insan diliyle değil kedi diliyle konuşmaya karar verdim. Kediyle kedileşmeye başladım. Bir de ben kalkar kalmaz o kadar oturulacak yer varken koltuktaki yerimi kapmasa...Yatağımın üzerine uzanmış bir sarman tekirin görüş alanı içerisinde İstanbul'da Kedi adlı kitaba bir kedi yazısı yazmak da ayrı bir zevkmiş!
Kedisiyle bir şiir romanı paylaşmak isteyenler buyurun İstanbul'da Kedi sizleri bekliyor.
Gündüz Vassaf, İstanbul'da Kedi,
YKY, 2014, s.300
Biz.
Samanyolu’nun ucunda,
Uzayın belirsiz noktasında
Paralel evrenlerden birinin
Kara delikli sonsuzluğunda
Tarihi kendimizden ibaret bilir
Bunca canlı arasında
Heykellerimizi dikip dikip devirir
Doğruyu biliriz
Sözümüze kandık
Suretimize müzeler yaptık
Sana düşman
Ona düşman
İçimdeki ben bana düşman
Kötülüğümüzü
Yılandan, elmadan
Kadından bildik
Biz Ademoğulları
Kendimizi tanıyalım derken
Kendimize taptık
Ben
Mısır’da ehram koruyucusu
Nil gözcüsü
Güneş tanrısı amun-Ra kızı
Gece gözümde gün ışığı
Karanlığı gören
Ölümsüz kedi
Tanrı Bastet
Sen
Sabır yoksulu
Düşünce arsızı
Huzur hırsızı
İnsan
Varlığınla yetinemeyip
Ne hale getirdin beni!
İnsansın işte
Doğrusu
Günden güne
Yerden yere
Değişen
Biz kedileri
Severn, sevmeyen
Tapan, taciz eden…
Japonya’da sarayda ağırlandık,
Kedi edinme hakkı
İmparator’un ayrıcalığı
Boynumuzda pırlantalı tasma,
Nereye gitsek
Onun yanındaydık
Çin’de, Kore’de
İşler döndü tersine
Milyonlarca kerdeşimiz.
Sofralarda açıp kapanan
İştahlı ağızlar arasında.
Yüzyıllar boyunca Avrupa’da,
Ortaçağ dedikleri zamanda
Kırkımızın kürkü ancak yetti
Papazın sırtını sıcak tutmaya
Milyonlarımız katledildi
Vaazlarının safsatasında
Günümüzde çağdaş görüntümüz
Psikolog, dermatolog
Kuaför denetiminde
Sokağa çıkmamıza kıyamayıp
Avlanmamızı kınayan
Kediye gardiyan
60 milyon Amerikalının evinde
İşletme fakültesi mezunuydular
Şirket kurup
Kolları sıvadılar
Satılık İstanbul’u
Kedileriyle pazarlayacaklar
Üç müteşebbis.
Üçü erkek.
Insanı umut
Deveyi hamut
Yaşatır dediler
İstanbul kedilerini
Sermayeleri bildiler.
Kore’de
Haşlanmıs kedi çorbası
Yaşlı kadınlara iksir,
Vietnam’da
Kedi pirzolası
Balayı geleneği
İhracata girmediler,
Sümüklüböcek portföylerine
Kedileri eklemediler
Öyle bir şey buldular ki
Yatırımsız kapitalizmi keşfettiler
Başkan, bakanlar kurulu topladı
Çılgın proje
Alkışlarla onaylandı
Mısır’da firavunlardan bu yana
Kedilere ilgi ilk kez devlet katında.
Kampanya aynı anda beş kıtada başladı,
Dünyanın sayılı meydanları afişlerle donatıldı.
Piccadilly Circus, Times Square,
Tienanmin, Kremlin,
Madrid’de Plaza del Mayo Tokyo’da Ginza,
Her yerde aynı tantana,
İşin ucunda macera ve para.
Reklamları gören,
Türkiye’nin yerini bilmeyen,
Ömründe seyahat etmeyen,
İstanbul kuyruğunda.
Otellerde oda bulamayan
Mahalle pansiyonlarında.
Beş kıtada İstanbul afişi
Süleymaniye, surlar
Kariye, Kız Kulesi
Hepsinin önünde
Sokak kedilerinin
Gözümüzün içine bakan portreleri
Sizi dünya kedi başkentine çağırıyor.
Gerek yok haritaya, rehbere
Sırdaş olun yollarımla.
Ne yöne mi gideceksiniz?
Düşüverin kedilerimin peşine.
Size öyle yerler gösterir
Öyle insanlarla tanıştırırlar ki,
Ben bilmem benden gizlediklerini.
Herkesten çok,
Onlar kentin en kıdemli sakinleri.
Kediler afişlerden sesleniyor
“Gelin,
İstanbul’a gelin
Beni bulun diyor.”
Davetiyeler devlet garantili.
Şehrin sokaklarıyla haşır neşir olup
Afişdeki kediyi bulana
Bir yıllığına Boğaz’da yalı katıyla
Bir milyon Amerikan doları.
Yaşamın ortak noktası
Yıldız tozundan gelmemizde
Varsa uzaydan bakan bize
Hoş gelsinler esas gücümüze
Var mı dünyamızda
Sevgiden başka mucize?