Maryann Burk.
John Gardner.
Tess Gallagher.
Gordon Lish.
Edebiyat dünyasını uzmanlık düzeyinde takip edenler hariç, çoğu kişinin tanımadığı ya da artık hatırlamadığı isimler.
Bu üç ismi aynı cümlede buluşturan ismi, hepimiz gayet iyi tanıyoruz ama: Raymond Carver.
Bu yılın Oscar galibi filmi Birdman edebiyatseverler için özel bir anlam taşıyordu. Hani şu Raymond Carver’ın mezar taşındaki dizelerin perdeye yansımasıyla başlayan film.
“Peki elde ettin mi bu hayattan istediklerini yine de / Ettim. / Peki ne istemiştin? / Sevilen biri oldum diyebilmek, / sevildiğimi hissedebilmek yeryüzünde.”
Raymond Carver. Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından, öykü türünün dünyadaki en önemli isimlerinden biri.
Carver 1938’de Oregon’da doğmuş. Babası Clevie Raymond Carver alkolik bir balıkçı, annesi Elta Betrice garsonmuş. Raymond beş yaşındayken erkek kardeşi James Franklin Carver dünyaya gelmiş.
Okul hayatı sırasında en sevdiği yazarlar Mickey Spillane’miş. Hani şu meşhur Mike Hammer’ın yazarı. Bir de avcılık ve balıkçılık üstüne dergiler okumayı seviyormuş. Çünkü okuldan artan zaman onun için avlanmak ve balık tutmak demekmiş.
Lise eğitiminden sonra babasının yanında çalışmaya başlamış. Henüz on dokuz yaşındayken, on altı yaşındaki Maryann Burk ile evlenmiş. Haziran’da gerçekleşen evliliğin üstünden altı ay geçmeden çiftin ilk çocukları Christine La Rae dünyaya gelmiş. Hemen ertesi yıl, bu kez bir oğlan katılmış aileye; Vance Lindsay. Anlayacağınız Carver, henüz yirmi yaşındayken, iki çocuk babası, sorumluluk denizinde boğulacak gibi olan bir adam haline gelmiş. Aileyi geçindirebilmek için karı koca buldukları her işe giriyorlarmış. Raymond postacı, kapıcı, hademe, servis elemanı, benzinci, kütüphane görevlisi ve kereste fabrikasında işçi olarak çalışmış.
Maryann’ın annesinin California’daki evine taşınmaları ile Carver, John Gardner’dan yazarlık dersleri almaya başlamış. Raymond’ın üstünde büyük bir etkisi olan John Gardner’ın hikâyesi oldukça hüzünlü; kardeşi Gilbert biçerdöverin altında kalarak feci şekilde can vermiş. 1945’te yaşanan bu olayda, biçerdöveri kullanan henüz on iki yaşındaki John Gardner’ın ta kendisi. Dolayısıyla yazdıklarında hep bu travmayla hesaplaşan ve yazıda insan ruhunun derin karanlık yönleriyle yüzleşmek gereğini öğreten bir hocayla çalışmış Raymond Carver.
Günün birinde Gardner, Raymond Carver’a filmini hepimizin gayet iyi bildiği Başkanın Bütün Adamları romanıyla Pulitzer Ödülü’ne değer bulunan Robert Penn Warren’ın bir öyküsünü vermiş ve “Sen bundan iyisini yazarsın,” demiş.
1961’de yayımlanmış ilk öyküsü. 23 yaşındayken.
Gerisini bütün Carver okurları biliyor tabii ki: Kitaplar. Tess Gallagher ile yapılan ikinci evlilik. Alkol. Daha çok alkol.
Carver, kalemini bir kamera olarak kullanırken, gerçek dünyayla kurmaca arasındaki dengeyi hassasiyetle kuran, kalem kamerasıyla yazıya döktükleri arasındaki mesafeyi hep koruyan bir yazar. Bütün o parıltıdan arındırılmış anlatısının göz alıcı bir ışık kaynağına dönüşmesine izin vermez ama bir öyküsünü bitirdiğinizde lezzetli yemeklerle dolu bir sofradan (hem de doymamış olarak) kalkmış olduğunuzu düşünürsünüz. Bir öykü daha okumak istersiniz. Sonra bir daha, bir daha…
Ama dürüst olayım, kimi okurlar için Carver’ın ‘edebiyat yapma hastalığından tümüyle arınmış, sade’ dünyasına girmek zordur. “İyi de bu öyküde hiçbir şey olmadı” şaşkınlığıyla kalıverir kimi okurlar. Hayat böyledir işte, Carver’ın öyküleri kadar sade ve karmaşık.
Raymond Carver edebiyatıyla henüz tanışmamış olanlara yazarın kitaplarının Can Yayınları’ndan çıktığını hatırlatıp, dönelim Birdman’e.
Filmin yönetmeni Alejandro González Iñárritu ve yazar Alexander Dinelaris Jr., senaryolarını oluşturmaya başladıklarında, Riggan Thompson karakterinin filmde yöneteceği oyun için sağlam bir temel aramışlar ve çareyi Raymond Carver’ın Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz? (What We Talk About When We Talk About Love) öyküsünde bulmuşlar.
İşte yazının başında andığımız son isim, yani Carver’ın editörü Gordon Lish burada devreye giriyor.
Çünkü öykünün Birdman filminde yansıyan hali, Raymond Carver’ın yazdığı hali değil, editör Gordon Lish’in ‘tezgâhından’ geçmiş hali. Edebiyat dünyasının sorunlu yazar-editör ilişkilerinden olan bu çalışmada, Gordon Lish hikâye akışına, olay örgüsüne, cümlelere müdahale etmiş, kimi yerleri çıkarmış ve kendine göre kimi eklemeler yapmış.
Eleştirmen Jonathan Leaf ‘in konuyla ilgili uzun ve sert makalesi, hikâyenin başka boyutlarını da anlatıyor bize. Aslında Raymond Carver bu eserine Beginners (Yeni Başlayanlar) adını koymak istemiş. Fakat editörün isteği ağır basmış ve kitap Gordon Lish’in koyduğu What We Talk About When We Talk About Love başlığıyla baskıya girmiş. Carver’ın bu ekleme ve çıkarmalardan ne kadar rahatsız olduğunu bilen karısı Tess Gallagher, öykülerin Lish’ten arındırılmış, orijinal hâllerini Beginners adıyla ancak 2009’da yayımlatabilmiş.
Bence karşılaştırmalı okuma yapmak için bulunmaz bir fırsat.
Madem filmden çıktık yola, öneriye bir de onu ekleyelim. Karşılaştırmalı okuma sonrasında oturun Birdman’i izleyin.
Son söz edebiyatseverlere. Özellikle de öykü tutkunlarına. İstediğiniz gibi okuyun, ama ne yapıp edip kendinizi bir süreliğine de olsa bu sıra dışı yazarın dünyasına bırakın. İnanın dünya algınızın kapılarını Raymond Carver’ın satırlarına açtığınızda çok farklı bir yolculuğa çıkacaksınız.