15 Şubat 1935
Sevgili Nişanlım Aliye,
Bayramdan birkaç gün evvel bir kitabımı göndermiştim. Oradaki hikâyeleri okuyup nasıl bulduğunu bana yazarsan çok sevinirim. Bundan evvel çıkan Dağlar ve Rüzgâr diye bir de şiir kitabım vardı, fakat ben de hiç mevcudu olmadığı için gönderemedim. Tedarik eder etmez yollarım.
Göndermiş olduğun resim fevkalade idi. Yengeme gelen renkli resmi de gördüm. Bana bir tane de renkli resim yollar-san şimdiden teşekkür ederim.
Nikâh muamelesini ben burada yaptırmak fikrindeyim. Sizin Kadıköy’e gidip gelmenizin güç olacağını düşündüm. Bir buçuk ay kadar sonra İstanbul’a geldiğim zaman her şey itmam edilmiş olur.
Annene, babana, kardeşine ve sana hürmetlerimi yollar, uzun mektubunu beklerim.
Sabahattin Ali
Adresim:
Sabahattin Ali
Maarif Vekâleti Neşriyat Mümeyyizliği
Ankara
Ankara, 20. III. 1935
Çok Sevgili Aliye,
Uzunca mektubunu aldım. Hikâyelerimin seni bu kadar bana yakınlaştırabildiğini görünce onları daha çok sever oldum. Bu sefer bir de şiir kitabı gönderiyorum. İçindeki yazılar kısmen felaket zamanlarımın mahsulüdür, kısmen de onu takip eden heyecanlı devreleri yâd ettirir. Bundan sonra, senin tatlı arkadaşlığının bana daha az meyus, daha neşeli yazılar yazdı-racağını sanıyorum.
İlk samimi mektubu yazan sen olduğun için hem utanıyor, hem seni kıskanıyorum. Bu ben olmak isterdim. Sen daha açık ve güzel hareket ettin. Satırların arasında kendini gösteren samimi heyecan beni çok mütehassis etti ve mektubunu bel-ki on defa tekrar tekrar okudum. Hakikaten anlaşmak gayet mühim meseledir ve sen, ihtimal, içinde gizli bir anlaşmamak korkusuyla üzülüyorken, bu hikâyeler sana benim içimi gösterip anlaşabileceğimizi, yakın olduğumuzu ispat edince derhal kaleme sarıldın, bütün teklif ve merasimi, bütün suni nezaketleri bir tarafa bırakıp bana içini döktün. Bunun için sana ne kadar çok teşekkür etsem, ne kadar minnettar olsam azdır. Senden hikâyelerim hakkında teker teker fikirlerini yazmanı iste-rim. Şiirleri nasıl bulduğunu da yaz. Sonra bana kendinden, her günkü hayatından, hislerinden bahseden uzun mektuplar yaz. Hemen yaz.
Gözlerinden binlerce defa hasretle öperim sevgili Aliye’ciğim.
Sabahattin Ali
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabında çoğu Osmanlıca olan orijinal mektup ve kartlar, Sabahattin Ali’yi nişanlı, eş ve baba olarak tanımamızı sağladığı gibi, onun aşkı, evliliği ve aile hayatını nasıl yaşadığını da gösteriyor; coşkulu bir aşık, sorumlu bir eş, sevecen bir baba...
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali’yi yakından tanımamızı sağlıyor.
1935 ve 1948 yılları arasında Sabahattin Ali’nin eşi ve kızana gönderdiği mektuplardan bazılarında Sabahattin Ali şöyle yazmış:
Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız,
neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak.”
Tarihsiz bir mektuptan
“Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı? Sevgilim, Filiz’im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder. Kendinin de bir resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim geldi.”
24. VIII. 1944 tarihli mektuptan
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Sabahattin Ali
Yayına hazırlayan: Sevengül Sönmez
159 Sayfa,
Yapı Kredi Yayınları