Fahriye Abla, niçin ‘Erzincanlıya’ varır? Nedeni açıktır: ‘Delikanlı’ sözcüğüne kafiye bulmak zorunluluğu! Başka kime varabilirdi Fahriye Abla? O şiirin yazıldığı yıllarda Adıyaman diye bir il olmadığına göre ancak bir Vanlıya! Vanlının başına iki heceli bir sıfat bulunca 13 hece tamamlanır: Yaşlı Vanlı, zengin Vanlı, sarhoş Vanlı... Ahmet Muhip Dıranas, sıfatlarla uğraşmamak için, Fahriye Abla’yı Erzincanlıya verir. Böylece edebiyatımızda ilk kez bir kadın, kafiye yüzünden, bir Erzincanlıyla evlenmek zorunda kalır. Üstelik, Dıranas’ın yolu Erzincan’dan hiç geçmemiştir.
Türkân Şoray’ın bir kuşağın Fahriye Abla olma hayali, Ahmet Muhip Dıranas’ın ölçüsüzlüğüyle engellenir. O kuşak, Dıranas’a hâlâ kırgındır. Fahriye Abla’yı filme aktarma hakkını o zamanki eşi Rüçhan Adlı alır. Senaryoyu Selim İleri yazacak, yönetmenliği de Lütfi Ö. Akad yapacaktır.
Bir akşam, film için toplanırlar. Türkân Şoray, filmin öyküsü konusunda Dıranas’ın açıklamalarını dinler. Gri saçlı, dalgın bakışlı, şık giyimli, yaşını yadırgatan bir görkemle konuşan bu adamı dinlerken heyecanlıdır ve sesi titrer. Dıranas sürekli Freud’dan söz eder; ‘iri göğüslü, dolgun kalçalı bir komşu kadın’ derken sürekli Şoray’a bakar. Tuhaf bir sessizlikte, donmuşlukta konuştuğunun ayrımında değildir. Kızaran, yalnızca önüne bakan Şoray, huzursuzluğunuzu titreyen alt dudağıyla ele verir. Hareli siyah gözlerindeki utangaç ifadeyi Dıranas fark edemez. Bu ifade ‘hayır’ demektir. Edebiyatımızda ilk kez bir kadın, kafiye yüzünden, bir Erzincanlıyla evlenmek zorunda kalırken Yeşilçam’da da bir rol de bir incelik (!) sebebiyle bir başka oyuncunun, Müjde Ar’ın olur.