Ülkü Tamer’le Onat Kutlar’ın yolu yıllar sonra Antep’e düşer. Geçmiş güzel günleri şiirce yaşarlar. Geceyarılarına dek, Antep sokaklarında dolaşırlar. Pavyonlar hariç, her yer kapanmıştır. Birbirlerinden ayrılmak, sohbeti bölmek istemezler. Ülkü Tamer’in aklına, Alleben Öyküleri'nde de Çete İsmail'in pavyonu gelir. Pavyonlara kravatsız girilmediği yıllarda, kapısında müşterilere 25 kuruşa kravat bağladığı pavyona doğru yürürler. Kapıdaki fedai hariç, hiç kimsede kravat yoktur artık. Bir masaya otururlar. Herkesle doğrudan flört halindeki konsomatrislerin kibar tekliflerini kibarca reddederek sokakta bıraktıkları sohbete devam ederler. Ülkü Tamer, cebinden bir kâğıt çıkarıp Onat Kutlar’a uzatır. Şiir, ‘Soru’ başlığını taşır. “Bir dağın ardından yüzüme doğru / güneşi savuran kardeşim rüzgâr, /söyle bana, anlat, kış pusuda mı?” O sırada, sahnedeki şarkıcı yeni bir şarkıya
başlar. Zülfü Livaneli'nin besteleyip söylediği çok tanıdık bir şarkıya: Güneş Topla Benim İçin, Ülkü Tamer'in şiirinden bestelenen şarkıya. Onat Kutlar, takılır. “Bak” der, “Tam kış pusuda mı diye sorarken kız sana güneş topla diyor.” Keyiflenir. Garsonu çağırır ve şarkıcıya masalar arasında gidip gelenlere benzer bir saksı çiçek yollar, bir şeyler karaladığı kartını iliştirerek. Az sonra garson, şarkıcı genç kadının bir peçeteye yazıp gönderdiği bir pusulayı uzatır Ülkü Tamer'e: “Eğer sizin gibi nazik insanlara ceza verilebilseydi, sizi idama mahkûm ederdim. Ayrıca, benim dediğiniz şarkı, Avukat Hamdi Bey’in isteğiydi. Yarın erken gelirseniz, sizin şarkınızı da söylerim.” Kadehlerini; şiire, şarkıcı genç kadına, Avukat Hamdi Bey’in şarkısına ve anayurtları olan çocukluklarına kaldırırlar.