07 EYLÜL, PAZARTESİ, 2020

Seçimlerimiz ve “Daha”lar Çöplüğü

Güney Koreli yazar ve profesör Sun-mi Hwang’ın bir tavuğun kurallara karşı gelerek hayata tutunuşunu anlattığı, annelik, fedakarlık, ev, cesaret, yalnızlık ve doğanın dengesi gibi konular üzerine düşünmeye çağırdığı çağdaş fabl örneği Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk hakkında bir yazı. 

Seçimlerimiz ve “Daha”lar Çöplüğü

"Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var
Bir an bile vazgeçmedim
Kendi yolumdan

Gökhan Özoğuz"

Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk, doğasından koparılan ve kendisine uygun olmayan bir hâl içerisindeyken doğasını reddeden bir kahramanın, Filiz isimli tavuğun hikâyesi. Tavuktan kahraman mı olur, demeyin. Filiz, ilham veren cesaretiyle uzun zaman akıllarınızda kalacak, kendine biçilen role razı olmayan bir dişi kahraman. Filiz, çiftlikte kanadını bile çırpamadan, yeşilliklerin üzerinde yürüyemeden geçen günlere isyan içindedir. Her sabah yumurtaları ondan koparılırken açık kalan kapıdan dışarıyı izler; toprağa basmanın, özgürce yemlenmenin nasıl bir şey olduğunu hayal etmeye çalışır. Kuluçkaya yatmak, civcivler doğurmak ve onlara annelik etmek ister.

​Sun-mi Hwang

​​Sonra hayal etmekten yorulur, yumurtalarının kendisinden koparılmasına daha fazla müsaade etmemeye karar verir ve yumurtlamaz. Böylelikle çiftlik sahibinin dikkatini çeker ve “değersiz” bir el arabasına atılıp tavuklar arasına ayrılır. Şansı yaver gider ve ölmeden-öldürülmeden arabadan kaçmayı başarır. Ancak neredeyse buna sevinemez bile çünkü çiftlik hayvanları, onlara dayatılan çiftlik kurallarını içselleştirmiştir ve rahatlarının kaçmasından korkarak bu isyancı tavuğu aralarına almak istemezler.

Tavuk Filiz’in başına birkaç tatsız şey daha gelir, dışlanır, yalnızlaşır ama yine de kararından dönmez; kanadını bile açamadığı güvenli hapishanesine dönmez. Tüm bu yaşam mücadelesinin içerisinde bir şey olur: Sazlıkların arasında annesiz kalmış bir yumurta ile karşılaşır. Önce, annesi gelene kadar onu sıcak tutma niyetiyle kuluçkaya oturur ancak anne bir türlü gelmez. Filiz de bu yumurtaya annelik etmeye karar verir. Hatta bu yumurtanın, kaybettiği yumurtalarından biri olduğuna inanmak ister. Günler geçer, yumurta çatlar ve içinden bir yavru çıkar. Ancak o, bir civciv değil, kahverengi ördektir: Annesini kaybetmiş, bir tavuğun sevgisi ve sıcaklığıyla kabuğunu kırmış bir ördek. Filiz, ona “Bebek” diye seslenmeye başlar.

Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk, aynı zamanda biricik annesi tarafından bir tavuk olması beklenen ancak her şeye rağmen doğasına uygun davranmayı seçen, ait hissettiği sürü ile birlikte annesinin güvenli kollarını bırakıp göç eden bir ördeğin de hikâyesi. Bu “kendimiz olma” seçimini çoğunlukla çok geç yaşlarda yapıyoruz, belki de hiç yapamıyoruz çünkü doğduğumuz andan itibaren ailemiz ve toplumun bize yüklediği otomatik beklentiler oluyor. Hayatımız boyunca pek çok şey öğreniyoruz. Bunları çoğu, “daha” fazlası olmamız için öğretiliyor: Daha başarılı olmak, daha uslu olmak, daha uyumlu olmaz, daha çok kazanmak, daha çok harcamak… Bizi farklılaştıracağına inandırıldığımız “daha”ların peşinden koşarken ömrümüz bir “daha”lar çöplüğüne dönüşüyor ve çoğunlukla biz, ne istediğimizi, bizi mutlu edenin ne olduğunu bile anlayamadan yetişkin oluyoruz.

Bu “daha”lar çöplüğünün mimarı, sistemin kendisi. Nüfus çoğaldıkça her birimiz daha yollarını arıyor. Hareket etmeden, kanat bile çırpmadan yumurtlamaya mahkûm edilen Filiz gibi ömrünü bir adım atamadan, toprağı tanıyamadan geçiren tavuklar da bizim “daha” hevesimizin sonucu. Seçimlerimizin dünyayı neye dönüştürdüğünü fark etmenin tam zamanı.

Hikâyesi böyle güçlü olan kitaplar ile karşılaştıkça bir kez daha anlıyorum ki artık çocuklara ve gençlere beslenme ve gündelik alışkanlıklarımızın dünyayı ne kadar yorduğunu, hayvanların bizi beslemek için çiftliklere nasıl hapsedildiğini anlatmanın zamanı geldi. Genç Timaş tarafından Pınar Savaş çevirisi ile yayımlanan Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk, cesur ve meraklı gençler için kıymetli bir kitap.

0
6096
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage