Ressam ve illüstratör Johanna Lumme’nin insan ile doğa arasındaki ilişkiyi ve doğal ortamları tehdit eden güncel sorunları ele aldığı kitaplarından biri olan Orman Ahalisi - Büyük Göç, üzerine bir yazı.
Yaşadığımız yüzyılda “Dünya” dediğimizde artık aklımıza neredeyse her gün bambaşka coğrafyalardan, bir haberin konusu olarak karşılaştığımız göç geliyor. İnsanların ve canlıların yaşadıkları bölgelerden göç etmesine sebep olan bir dolu neden var. Bunlardan biri; iklim krizi.
Dünya üzerinde milyarlarca hayat var ve her biri görünmez ağlarla birbirine bağlı. Bir yerde yaşanılan sorun dünyanın bambaşka bir bölgesinde kendisini bundan dolayı hissettirebiliyor. Gelişmiş ülkelerin doymak bilmez gelişmişlik adı altında tüm doğal kaynakları tüketmesinin ve çevreye verdikleri zararın faturasını çoğu zaman teknolojinin uğramadığı bölgeler ödüyor. Tam da böylesi sorunlara dikkat çekmek isteyen yazar ve çizer Johanna Lumme, hikâye seçkilerinde insan ile doğa arasındaki ilişkiyi ve doğal ortamları tehdit eden güncel sorunları ele alıyor.
Nil Deniz Çidanlı’nın çevirisiyle Dinozor Çocuk’tan çıkan Orman Ahalisi - Büyük Göç kitabında hem doğada yaşanan iklim krizi süreçlerine dikkat çekiyor, hem de geri dönüşü olmayan göç sürecinin sonunda, yeni yaşam yerlerine adapte olmayı ve bilmedikleri ortamlarda yeni gelenlerin hep dışlanmasını çok tatlı bir dil ve hayvan karakterleri üzerinden aktarıyor. Lumme’nin mimarlık eğitiminin yansımalarını bu kitabında görebiliyoruz. Doğayı yok etmeden yaşam alanları inşa edilebileceğini oldukça anlamlı bir kurgu ile aktarıyor.
Hikâyenin en başından sonuna kadar en çok beğendiğim tarafı barış içinde birlikte yaşamaları ve dayanışmayı çok güzel yansıtması. Her türden canlının bir arada yaşamını sürdürdüğü ormanın başına gelen sorunlara birlikte çözüm bulmaları ve el birliği ile son ana kadar mücadele etmeleri çok anlamlı. Her topluluğun bir bilgesi olmalı, olmayınca zaten o topluluklarda her zaman dışlanan birileri olur ve sadece kendi rahatlarını düşünenlerden oluşan kapsayıcı olmayan gruplar ortaya çıkar.
Zürafa Kornelius, Tavuk Ana ve Çizgili Zebra ve diğer tüm orman sakinleri mutlu mesut birlikte, doğanın bol nimetlerinden faydalanarak yaşamaktalar. Fakat bir gün hiç dinmeyen yağmurların başlaması ile hepsinin yuvası alt üst olur; sonrasında Tavuk Ana buna bir çözüm bulur ve hep birlikte çözümü hayata geçirirler. Her gün bu tarz haberleri duyuyoruz, bitmeyen yağmurlar, seller, taşan barajlar ve birçok yaşamın alt üst olması. İklim krizi artık kendisini her gün bize gösteriyor. Gelmekte değil tam olarak başladığını hatırlatıyor ve bizlere artık konfor anlayışımızın değişmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Hikâyeye geri dönersek, susuzluk baş gösteriyor adalarında. Ardından yanardağ patlaması ile ada diye bir yerin kalmamasından dolayı dönülmez ve bilinmez göç süreci başlıyor. Uzun deniz yolculuğundan sonra kara gözüküyor gözükmesine ama hiç bilmedikleri bir yaşam alanı. Sakinleri de kendilerini pek iyi karşılıyor denemez ama en azından onları şehirden kovmuyorlar. Sonrasında kendilerine en büyük desteği sunacak ve onlar gibi yeşil ve doğa ortamında yaşamak isteyen Kedi Leibovitz ile kesişir yolları. Hem de yeni yaşam alanlarında son kalan yeşil park alanında.
Sonrasını artık anlatmayayım isterim. Tavuk Ana olaya el atıyor diyeyim en son ve ortaya doğa ile uyumlu şahane bir… Acaba ne? Cevabı kitapta. Oldukça keyifli bir kurgu ve anlatım ile bezeli ve tabii ki hikâye ile bütünleşik çizimler ile küçük büyük herkesin okuyacağı bir kitap olmuş. İklim krizi sorunu, göç sorunları yarının çocuklarının sorunu değil tam olarak bugünün, biz yetişkinlerin sorunu. Bundan dolayı hepimizin bu alanda yapabileceği ve farkındalığı artırabileceği şeyler olduğunun bilincinde olmak güzel. Fakat kendi adıma bireysel çözümlerin değil daha çok kitleleri etkileyen ve kişilerden önce ülkelerin artık doğa ile barış yapması gerekmekte…
Doğa ile kaybettiğimiz bağımızı hepimizin bulması dileğiyle... Dört bir yanımızı savaşlar değil de barış içinde yaşayabileceğimiz, yeniden doğaya saygı duyan eski kuşakların neslinin canlanacağı yarınları umut eden umutlar sarsın… Keyifli okumalar olsun…