Romanya'nın önde gelen kültürel figürlerinden biri olan şair, yazar ve eleştirmen Tudor Cretu ile Romanya ve Timişoara’daki kültürel faaliyetlere, kendi yazınsal serüvenine, şiirlerine ve nakro edebiyat alanındaki çalışmalarına değindiğimiz bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle, sohbetimize katılımınızdan ötürü çok memnun olduğumu paylaşmak isterim. Sizi, özellikle Timişoara'da olmak üzere, sanatın ve kültürel yaşamın farklı alanlarında birçok önemli sorumluluklar yüklenen Romanya'nın önde gelen yazarlarından ve kültürel figürlerinden biri olarak görüyorum. Şair, düzyazı ve roman yazarı, organizatör (LitVest, ConCentrica gibi) ve Timişoara Kütüphaneleri’nin (B.J.T) başkanı ve daha fazlasısınız. Ceauşesku sonrası dönemde, Timişoara ve Romanya kültürel yaşamına bakış açısını nasıl zenginleştirdiğinizi önceki yıllardan gözlemliyorum. Bu tür bir misyonun temel ihtiyaçları ve amaçları neydi ve Timişoara’nın çok kültürlü ve etnik arka planı buna nasıl yardımcı oldu?
Bir halk kütüphanesini yönetmek, aynı zamanda şiirsel hayal gücümü farklı bir şekilde kullanmak, onu yazmanın ötesine taşımak ve edebiyat etkinliklerine özellikle de bahsettiğiniz gibi halka açık olan kitap okumalarını sosyal deneylere dönüştürmek için bir fırsat. En başından beri kültürü yaratıcılık yoluyla göstermeye çalıştık. Dikkat çekmek için halkı şaşırtmamız gerektiğinin kesinlikle farkındaydık. Gerçekten farklı şeyler yaparak. Deneyselliği kurumumuz Timiș İlçe Kütüphanesi’nin bir marka değerine dönüştürerek. Bu, alışılmadık etkinlikler düzenlemek anlamına geliyordu ve hâlâ da o anlama geliyor. Günbegün Timişoara'yı halka açık okumaların başşehri hâline getirdik. Dünyada halka açık okumaların böyle bir yankı bulduğu birkaç şehir var. Bu sadece yeni bir görüngü değil, aynı zamanda yeni bir gelenektir. (Gerçekten de bir gelenek hâline geldi). Şehrin çok kültürlü geçmişi buna çok yardımcı oldu. Timișoara aynı zamanda ilk gösterimlerin (prömiyerlerin) şehridir. Yenilik, Timişoara’nın kimliğinin bir parçasıdır. Bu gerçeği çalışmalarımızla yeniden teyit etmeye çalıştık. En bilinen etkinliklerimiz açık havada düzenlenmektedir. Meydanları ve sokakları bizi tanımlayan sahnemiz hâline getirdik. Bu, kütüphaneye yeni bir ışık tuttu ve işleri idari açıdan da ilerletmemize yardımcı oldu.
Her zaman yaratıcı, deneysel ve bir halk insanı oldunuz. Yıllar boyunca B.J.T. ile belirli bir kültürel ruh oluşturdunuz ve birçok proje geliştirdiniz, özellikle beni en çok büyüleyenlerden biri Timişoara'nın ortak alanlarındaki “ConCentrica” halk okumalarıdır. Bunun, gelecekteki toplumda değişime yol açabilecek, katılımcıların üzerindeki etkileri ve sonuçları nelerdi?
ConCentrica, kütüphanemizin bulunduğu Özgürlük Meydanı'nda her yıl düzenlenen halka açık bir okumadır. Meydanın eş merkezli bir yapıya / biçime sahip olması dolayısıyla etkinliğin de adıdır. Katılımcılar, etkinliğin yapıldığı mekânın doğasını yansıtacak şekilde yerleştirilir. Her bir çember / grup, şöyle ifade edeyim, bir sosyal kategoriyi temsil etmektedir. Her grubun temsilcisi bir şiir okur. Etkinliğin sonunda, yolu Timișoara'dan geçen bir şair tarafından yazılan bir şiir kitabının tamamı okunur. Bu nitelikteki okumalar sayesinde halk, Timișoara'da yazılan şiirin daha fazla farkına vardı. Kimsenin kendi memleketinde peygamber olmadığını söylerler. Şairler ve memleketlerinde de durum aynıdır. Bu düşünceyle; “Sorin Titel” Timiș İlçe Kütüphanesi, hükümlülerden gardiyanlara, sporculardan yaşlılara, genç öğrencilerden halk müziği şarkıcılarına kadar projelerimiz sırasında okuyanların sadece bir kısmından bahsetmek gerekirse çok çeşitli kategorilerden insanları içeren en kapsamlı sosyal okumaları düzenlenmektedir. İnsanların ne kadar şaşırmış olabileceğini görmek bir zevk: “Vay, şehrimizin böyle şairleri olduğunu bilmiyordum!”
Öte yandan, faaliyetlerimizden bazıları (Readings in Full Light - alışılmadık ışıklarda okuma, The Reading Blanket- bir kentsel edebiyat pikniği) benzer etkinliklere ilham vermiş veya başka kültür merkezleriyle de ortaklaşa düzenlenmiştir: Cluj-Napoca, Sibiu, Brașov, Craiova, Reșița vb. Daha önce de belirttiğim gibi, okumalar Romanya’nın minyatürü gibi onu oluşturan insanlar tarafından yapıldığı için burada halk “paydaştır”; başkahramandır. Topluluk bir kitap okur ve kitap topluluk içinde elden ele “seyahat eder”. Bir halk kütüphanesi olarak amacımız, edebiyat ile sürekli bağlantısı olmayan sosyal ve profesyonel gruplar arasındaki boşluğu bir köprü ile birbirine bağlamaktır. Okumayı, yalnızca okuma odasının sessizliğinde gerçekleştirilen münzevi bir eylem olarak değil; topluluğu pekiştirmenin bir yolu olarak geliştiriyoruz. İnsanları edebiyatı ve okumayı yeniden keşfetmeye teşvik ediyoruz: Bu bizim ana hedefimiz ve faaliyetimizin ana sonuçlarından biri.
Size göre düzenlediğiniz LitVest Festivali Romanya'daki veya başka bir yerdeki ilgili diğer festivallerden ne kadar farklı?
LitVest birçok girişimimizi birleştiriyor, yaşamsal bir etkinlik hâline geldi ve Avrupa'nın en yaratıcı edebiyat festivallerinden biri olarak kabul edildi. Her yıl, ilk kez düzenlenen birkaç ilk gösterim etkinliği içerir. Örneğin, Metin Konçertoları (Text Concertos) dediğimiz şey, Romanya'da çok iyi bilinen gruplarla yapılan ve alışılmadık şiirsel müdahalelerle “kesintiye uğrayan” konserlerdir. LitVest'in ayrıca… “gizli bir gündemi” vardır: Polisler, bahçıvanlar gibi alışılmadık, çoğu zaman benzersiz koşullarda katılımcılarla fotoğraf çekimleri olur. Bu fotoğraflar, anı yaşatacak ve festivalin bütünlüğünü kanıtlayacak estetik belgelerdir. Bir kez daha dünyanın her yerinden misafirlerimizi ve halkı şaşırtmayı başaran bir etkinlik yarattık.
Romen dilini bilmekle beraber, 2002'den beri sürekli olarak Romen şiirini okuyor ve araştırıyorum. Şiirinizde yenilik, deneysellik ve otantiklik arzusu var. Bana öyle geliyor ki; klasik veya ana akım Romen yazınının kurallarını ve onun ortak güzelliğini, estetiğini vb. çiğnemeye çalışıyorsunuz ve onun yerine kendi çağdaş olay örgülerinizi ve görüngülerinizi ve insan ruhunu yaralayan zamanımızın materyalist ve sert gerçekliğini ebedileştirerek yeni bir söz ve şiir dili inşa ediyorsunuz. "Sürekli parçalar. Canlı şiirler” olduğu gibi bir yapıda olan, şiirsel dilinizde duyulan ve dilinizi şekillendiren çağrışımının ve kışkırtıcılığının altında ne yatıyor?
Daha kesin olmak gerekirse, çocukluğumdan beri kelimelere, seslerine / titreşimlerine takıntılıydım.Bu, bana sözlüğün şu veya bu kelime hakkında söylediklerinden daha güçlü ve anlamlı göründü. Seslerin uyandırdığı imgeler, kelimelerin gerçek anlamıdır. Sürekli parçalar… şeytan çıkarma ile açılır. Bu kitabı 2007'de yazdım. Şimdi, 2020'de aynı konuyla ilgili bir romanı (şeytan çıkarma) ve küfürler(lanetler/beddualar)içeren bir şiir kitabını bitiriyorum. Yani bir şekilde daha fazla olmasa da “sürekli parçalar” benim için yeni bir “çağ”ın başlangıcını işaret etti. Deneysel ve içsel (ezoterik), sosyal ve öldürücü olmaya çalışan bir tür edebiyat. Buna hayal gördüren (psychedelic) gerçekçilik diyebilirim. Söylemeye gerek yok, olmaya çalışarak özgün olmuyorsun. Ya öylesin ya da değilsin. Aynı zamanda bu profesyonel olarak kontrolü kaybetmekle de ilgilidir. Özgün bir metin, yazarından daha zekidir. Bir hayatı ve deyim yerindeyse kendine ait bir "bilinçdışı" vardır.
Canlı edebiyattan anladığım şey bu: Bir dereceye kadar kendini yazan, kendinin ürettiği, sadece sizi şaşırtmak için kendiliğinden ve yaratıcı olan bir "tür", daha sonra diğerlerinin yanı sıra tutarlılığıyla kendi kendini de yaratır. Aynı yıl, 2007, şimdi yazdığım türden düzyazı yazmaya başladım. Karşılaştığım sistemler hakkında yazdım: eğitim, yönetim vb.
"Liderler. Resim-şiirler" adlı şiirlerinizle, ironik bir şekilde zamanımızın siyasi liderlerini tasvir ediyorsunuz. Siyasi olarak, yüzeysel, baskıcı ve ahlaksız fikirlerle kötü bir şekilde sindirildiğimizi mi düşünüyorsunuz? Eğer öyleyse, bu koşullar bizim veya sizin gelecekteki yazınınızı nasıl etkileyecek?
Kendime sormaya geldim: Politik olmayan sanat diye bir şey var mı? Bence cevap hayır. Bahsettiğiniz şiirler bazı siyasi liderlerin isimlerini taşıyor. Medyada rastladığım ve dedikleri gibi alarm veren resimlerden ilham aldım. Daha kesin olmak gerekirse bir alarm zili. Bir sanatçının toplumla ilişkisi neredeyse her zaman kritiktir. Siyasi iktidarla ilişki daha da fazla. Kendime sorduğum en politik sorulardan biri, “Dünyayı nasıl yöneteceğim?”. Neyse ki, bu asla olmayacak. Yine de bir dergideki kurgusal bir resimden esinlenerek adımı taşıyan bir şiir yazmaya çalışabilirim. En ironiği olacak… Bu bağlamda en politik kitabımın yakında yayımlanacağını belirtmekte fayda var. Başlığı zaten kendini açığa vuruyor: Lanet ve daha fazlası. Bahsettiğiniz şiirleri ve nasıl yönetildiğimize dair vizyonumu içeren bir kitap bu. Politik doğruluğa ve genel olarak günün -izmlerine veya klişelerine inanmıyorum. Gerçek, şeytandır veya en azından onun yüzlerinden ve / veya isimlerinden biridir. Aynı şey siyaset için de geçerlidir. Ama dedikleri gibi, bunu birinin de yapması gerekiyor. Daha önce de söyledim, yıllardır karşılaştığım sistemler hakkında yazıyorum: Eğitim, yönetim, sağlık vb. Umutsuz deneyimlerdi bunlar ama yine de bana garip bir umut verdi: Kitaplar yazabilirim!Hem travmatize edici hem de iyileştirici olabilir bu. Bir Romen atasözü şöyle diyor: “Umut en son ölür”. Neredeyse gerçek zamanlı olarak, günlük yaşadıklarım hakkında yazmak, zehri / kini ilaca dönüştürmeme yardımcı oldu. Edebiyat, bu dönüşümün tam da vücut bulduğu yerdi, kurtarıcı metaprojenin ta kendisi.
Düzyazı şiir, düzyazı, eleştirel denemeler ve benzerlerinin yanı sıra romanlarınızla (Omul Negru, Casate MartorI, II) da sahnedesiniz. Diğer türler yerine roman yazmaya sizi motive eden şey neydi? Roman yazımında olumlu eleştiriler aldığınızı ve ödüllendirildiğinizi bilerek, yazarken hangi türle daha rahat ve bağlı olduğunuzu hissediyorsunuz?
Zaman geçtikçe cevap daha da zorlaşıyor. Bazen roman, diğerlerini en iyi şekilde birleştiren en kapsamlı tür gibi görünür. Öte yandan, çoğu zaman kendimi bir şair olarak görüyorum. İlk ve en önemlisi olarak. Şiir, pek çok yönü olan bir söylemdir. Kendini düz yazı olarak kamufle edebilir, en olumsuz katmanlara nüfuz edebilir. Olabilir… Ama yapabileceği her şeyi asla öğrenemeyeceğim. Roman yazmaya başladım çünkü ben de bir kurgu yazarıyım - bu en doğal sebep / cevap. Gerçeğin kendisi doğal bir sürece benziyor. Gelecekte hangi türün bana yakın veya uzak bir şekilde 'el koyacağını' bilmiyorum. Ama şu anda, hiçbirini seçme yeteneğine sahip görünmüyorum. Kim bilir, belki de sahip olmayacağım.
“Karşılaştırmalı Edebiyat” doktora çalışmalarınızla ilgili olarak açıkçası bu söyleşide akademik yönünüzü göz ardı etmeyeceğim. Ayın ayak basılmamış karanlık tarafı gibi merakla adım atmak istiyorum bu yönünüze, Narko-edebiyat hakkında bize ne söylemek istersiniz ve sizi ne kadar etkiledi?
Çeşitli yazarların eserlerindeki narkotik - varlığı ve etkisi - üzerine çalıştım: Allen Ginsberg, Jim Morrison, Mircea Eliade, H.Y. Stahl vb. çeşitli şekillerde, tüm bu yazarlar olgunun dünyevi ve dünyevi olmayan / doğaüstü kısımlarını ele aldılar. Ayın karanlık yüzü, çoğu zaman en ilginç olanıdır. Şamanizmdeki, algı ve hayal gücü arasındaki ilişkiyle ilgileniyordum ve hâlâ ilgileniyorum. Beyin dalgalarında ve gerçeklik yoluyla anladığımız şeyde. “Sürekli parçalar. Canlı şiirler.”, örneğin, daha sonra “Theta”başlığı altında yeniden gruplandırdığım kitaba dağılmış bir dizi metin içerir. İlk antolojimin bir parçası olarak “dalga şiirleri”. Uykuya dalarken “bir araya getirilmiş” hipnogojik metinlerdir. (Theta, beynin böyle bir dönemdeki aktivitesini tanımlayan dalgaların adıdır). Çeşitli zihin durumlarının ve ürettikleri şiirsel ifadelerin kalıplarını anlamaya çalışıyorum. Örneğin “onirik yer değiştirmelerin” tekrarlandığını fark ettim: Üstünde kirazlar yerine gözlerle süslenmiş doğum günü pastaları vs. Doktora programım beni bunlara yaklaştırdı. Bu, akademik bir başlangıç ayiniydi. Hem arkaik hem de modern bir perspektiften kendi deneyimlerimi anlamamı sağladı. Aynı zamanda beni eleştirel anlamda inançlı yaptı. İçinde, daha iyi bir kelime olmadığı için, bir ötesini sonsuza kadar kavramaya çalışacağım.
Olası ölümcül risklerine rağmen, hayatınızda gerçekleştirmek isteyeceğiniz en uç hayal veya eylem nedir?
Kendim olma(k). Tek kalemde.
Çeviren: Alper AĞDAŞAN
Tudor Cretu: 1980 yılında doğdu. Şair, yazar ve eleştirmen, Temeşvardaki (Timişoara) “Sorin Titel” kütüphanesinin müdürüdür. Şiir, düzyazı ve edebiyat eleştirileri yazıyor. LitVest Festivali; Yerel Kütüphane Fotografisi; Studio Text (Video eleştirisi) vb. gibi kültürel etkinlikler organize ediyor. Şiir kitapları: Dantelăriile Adelei (Adela’nın Dantelleri), Mirton, 2001; Obiectele oranj (Portakal rengi objeler), Vinea, 2005 Fragmente continue. Poeme live, (Devamlı Framanlar. Canlı şiirler), Printt Press 2014. Bu kitap Romen Yazarlar Birliğinin Banat şubesinin yılın şiir kitabı ödülünü almıştır. Romanları: Omul negru (Siyah Adam), Cartea românească, 2008; Casete martor (Tanıklık eden kayıtlar), Tracus Arte, 2013; S...(Casete martor II) [S… Tanıklık eden kayıtlar II], Tracus Arte, 2015. (Romen Yazarlar Birliği Banat şubesinin verdiği En iyi yılın genç romancısı-Ioan Slavici ödülü). Eleştiri Kitapları: Developări literare [Edebi Gelişmeler], Universității de Vest Yayınları, 2010. Günlük: Jurnal fantasmatic (Hayalet Günlük.) Paralela 45 Yayınları, 2016.