Serpil Kırel’in sinemayı seyirci, bakış, kültür endüstrisi ve temsil bağlamında irdelediği çalışması Kültürel Çalışmalar ve Sinema kitabı üzerine bir yazı.
Kültürel çalışmalar, kültürel ürünlerin gündelik yaşamda işleyen kodlarına yönelik eleştiriyi tek bir disiplinin kuramsal bakışının egemenliğinden kurtarmaya yönelik disiplinlerarası eleştirel bir imkân sağlar. Tek bir disipliner yaklaşım kültürel ürünlerin anlam haritalarının saklı kıyılarını, köşe bucakta kalan ara sokaklarını bazen bilinçsizce ama bazen de bilinçli bir şekilde gözden kaçırabilir. Biz, bakışımızı işaret edilen bir yere çevirirken, arka planda flulaşmış görüntünün o yerde ne anlam ifade ettiğini kaçırabiliriz. Bu noktada, Serpil Kırel’in Kültürel Çalışmalar ve Sinema kitabı işaret edilen şeyin arkasındaki gölgelerin, gözden kaçanların ardına düşen ve sinema izleyicisini sorularla kışkırtan bir kaynak olarak Türkiye’de sinemanın kuramsal alanına farklı bir soluk getirmiş bir başucu kitabı. Peki bu kitabı önemli kılan nedir? 21. yüzyıl kültür havzamız görsel imajların egemenliği altında. Yani artık görsel imajlar yeni bir tarzda sömürgeleştirmenin araçları olarak normun inşasında daha etkili bir şekilde dolaşımda kalarak egemen kodları yaygınlaştırırlar. Bu yönüyle görsel imajlarla imge üreticisi ve kültürel bir ürün olarak sinema hem muktedirlerin temsiller yoluyla gündelik yaşamda oluşturulan algıları yönetme politikalarının aracı hem de bu algılarda yarık açmaya çalışanların direndiği bir alan olagelmiştir. Bu noktada sinemanın kültürel bir mücadele alanı olarak eleştiri ve tartışılma olanağını sadece film çalışmaları ile sınırlandırmayıp onu kültürel çalışmalar alanının içinde anlam üretme süreçleriyle birlikte düşünmek ufuk açıcı bir çaba olarak düşünülebilir. Çünkü sinemayı post-kolonyal inşadan, ırksal düzenlemelerden, cinsiyet temsillerinden bağımsız sadece büyülü bir seyir deneyimi olarak düşünemeyiz. Serpil Kırel, sinemayı kültürel çalışmalar bağlamında ele alırken seyirciyi popüler kültür ürünlerinin kimi zaman reklamlarla kimi zaman afişlerle desteklenmiş “büyülü” dünyasından alıp, bakışın ve temsilin önemine dikkat çekerek “güvenli” ve “rahat” gibi duran seyir deneyimine farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor. Metnin ilk sayfalarında gezinen okuyucu, klasik bir sinema kitabı ile baş başa olmadığını sezip; ilerdeki sayfaların düzlüklerden çok patikalı bir yolda yürüme deneyimi vaat ettiğini hisseder. Çünkü Kırel, soru sormayı, okuyucuya sordurtmayı ve kendi metnini de sürekli sorularla kışkırtmayı başarıyor.
Önce seyirci, seyir deneyimi ve sinemaya gitme faaliyetini Miriam Hansen’in kamusal alan tartışmaları ekseninde tartışan Kırel, sonra bakış ve iktidar arasında kurulan ilişkiyi Foucault ve Laura Mulvey referanslarıyla tartışıyor. Sinema üzerine çalışmak, genelde metin ağırlıklı okumayla gerçekleşirken seyirci boyutunun tartışılması ve bakış hiyerarşisinin seyirciyi nasıl kuşattığının analizini yapmak, görsel imajlara sinen egemen kültürel kodlarını açmakta önemli bir uğrak noktası. Bu anlamda Foucault, iktidarın söylem üretme gücünü deşifre etmesi, Las Meninas tablosunda bakışın hiyerarşik düzenlenişini ortaya koymasıyla ve Mulvey, fallus merkezli klasik anlatı sinemasının başta kadın temsili olmak üzere topyekûn temsil kipini eleştiri alanına sokmasıyla kitabın dinamik yapısında önemli köşe başları olarak karşımıza çıkarıyor. Ardından bugün sanayi ve teknoloji endüstrisinin organik bir bileşeni halini alan kültür endüstrisini Benjamin ve Adorno üzerinden tartışan Kırel, klasik anlatının sunduğu konforlu seyir malzemelerinin hizmet ettiği piyasa koşullarının analizini yapıyor. Kitabın son bölümü kültürel çalışmaların güncel ve verimli tartışma alanlarından olan temsil ve öteki konularını içeriyor. Bu kapsamda; Kırel, okuyucunun dikkatini ‘Madun Konuşabilir mi?’ makalesiyle akademik dünyada ses getiren Spivak’a yönelterek temsil kipinin Batılı yorumlarının yetkin bir eleştirisini sunuyor. Spivak, Foucault ve Deleuze’ün, öznellik, entelektüellik, epistemi ve temsil konularında yürüttükleri tartışmalar üzerinden yaptığı eleştirilerle Batılı entelektüel üretimi tartışmaya açıyor. Kırel, Spivak’ın oldukça çetrefilli ve ufuk açıcı metnini Türkiye’deki sinema okuyucusuyla oldukça anlaşılır ve açıklayıcı bir şekilde buluşturarak, ana akım temsil kodlarında yarıklar açan özgün bir bakış açısını ortaya koymuş oluyor. Kitapta sonlara doğru, popüler görsel ürünlerin doğurduğu kültür kodlarını deşifre eden bir başka etkili düşünür Stuart Hall’un “steorotipleştirme” kavramı ile birlikte ötekinin temsili kapsamında siyahların görsel bir fetiş nesnesi olarak söylemsel düzlemde nasıl üretildiği ve Edward Said’in oryantalizm kavramı da temsil kipi ekseninde tartışılıyor.
Kitapta saydığımız yazarların temel referans metinleri dışında, daha birçok yazarın, düşünürün fikirleriyle karşılaşma imâanı bulan okuyucular için kitapta geçen kavramlar ve kuramsal tartışmalar reklam afişi, tablolar, fotoğraflar, filmlerden kareler gibi görsel imajlarla desteklenerek Serpil Kırel’in akıcı ve anlaşılır tarzında keyifli bir okuma deneyimine dönüşüyor. Kırel’in bu kitaptaki en önemli başarısı en zorlu kavramları bile okuyucuya aktarırken yakaladığı sade üslup ve birbirinin eleştirisi olan metinler arasındaki tartışmaları yeni sorularla, cesur ve özgün bir bakış açısıyla ortaya koyabilmesi. Kültürel Çalışmalar ve Sinema kitabı Türkiye’de oldukça yeni olan kültürel çalışmalar alanını sinema ile birlikte düşünme imkânı yaratırken ayrıca yerel popüler kültür ürünlerine de yönelik eleştirel bir bakışı ortaya koyan metinlere olan açlığı doğuran bir öncü kaynak metin olmayı başarıyor.
Görseller: Fabio Araujo