Islak Tütün
sana şaraplı tütünler sakladım
yaz bitmeden gel
ıslağından ıslağıma
bulaşan kan
tenimde biriken ısrar
usulca yıkıyor duvarımı
gövdemde unuttuğum iklim
aklımın göklerine
yapraklar uçuruyor heves
koşsam denize ayaklarım yanacak
kum dediğin iki adım içimde
zehre dönüştü
zehre dönüşecek
yazın durgun sularında
tortulanan bu istek
kasıp kavuracak bizi
seni bir kedinin
uzun tırnaklarıyla bekledim
unutmak yeniden başlatabilir bizi
Kan
kanlı bir haritanın ortasında yaşayan
masum biri değildim artık
kan korumuyordu beni
övüncüm değildi kan
üstümdeki beyaz örtüyü
bir çırpıda çekip aldın
güven değildi kan
uzandın orta yerime, kuyuma
oysa bir kadın kabuğundan
başlardı kanamaya
o gece ben
öldürerek özgür bıraktım tutsaklarımı
kalbimi dağa saldım
sapur’un kıyısında
bir çalının dibinde yalandım
yemin tutmadım
önce göğüs kıllarına sürdüm yüzümü
kiraz çekirdeği göğüs uçlarına sonra
saklamadım yaralarımı
kılıcına aşık kurban kadar kesindim
biraz daha ölmek için seninle
içimden çıkma istedim
o gece biz
üzerimden çıkardığın beyaz giysiyi
çalının dibinde unuttuk
insan yaptı bizi bu
Örümcek
insan arsız bile bile
üst üste düşmüş
iki gölge
inkar ve ikrar
biri içeri alır
biri yalanlar
gövdenin gümüş yalımında
aşkın gizil çağı
kendi zamanında buyurgan
ağır ve yapışkan
bir salgıyla sarar bizi
sonsuzluğun eril gücü
öldü dediğimiz yerden dirilir
sıyrılıp çıkar geride bırakır kılıfını
bazen
tek bir örümcek başlatır teni
sonra çoğalırlar