Nona Fernández’in cunta rejimi döneminin karanlığını konu edinirken bu karanlıktan yetişkin olduklarında da kaçamayan çocukların gözünden Şili’nin yakın geçmişini anlattığı romanı Space Invaders üzerine bir yazı.
Nona Fernández’in Space Invaders isimli novellası Roza Hakmen çevirisiyle İthaki Yayınları tarafından yayımlandı. Rüyanın, hayalin, hafızanın ve gerçeğin iç içe geçtiği kitap 1980-1994 yılları arasında sayısız insan hakkı ihlaline sahne olan cunta rejimi altındaki Şili’nin yakın geçmişine çocuk anlatıcıların gözüyle bir bakış niteliğinde.
Asıl adı Patricia Paola Fernández olan, eserlerinde Nona ismini kullanan yazar, 1971 yılında Şili’de doğdu. İlk öykü kitabı El Cielo, 2000 yılında, ilk romanı Mapocho ise 2002 yılında yayımlandı. Bu ürünleriyle Şili’nin siyasal-toplumsal hayatını irdeleyen yazar sonraki eserlerinde çocukluk korkularına, hafızaya, rüyaya, insan zihninin algılayış biçimlerine odaklandı. 2016’da yayımlanan La dimensión Desconocida adlı romanıyla İspanyolca yazan kadın yazarlara verilen Sor Juana Inés de la Cruz Ödülü’nü kazandı. Birçok kitaba imza atan, senaryo yazarlığı ve oyunculuk yapan yazar çağdaş Latin Amerika edebiyatının dikkat çeken isimleri arasında.
Türkçeye yeni kazandırılan, 2013 yılında yayımlanmış Space Invaders novellasında da Şili’nin siyasal-toplumsal hayatını konu edinerek ülkenin yakın geçmişine 1980 yılıyla başlar. Ardından aşama aşama 1994 yılına kadar ilerleyip 1991 yılına geri döner. İsmini uzaylıları öldürmek üzerine kurgulanan bir atari oyunu olan Space Invaders’tan [Uzay İşgalcileri] alan kitap oyuna gönderme yapan “Birinci Can, İkinci Can, Üçüncü Can ve Game Over” isimli dört bölümden oluşur. Kitabın kahraman kadrosu Zuñiga, Gonzalez, Riquelma, Maldonado, Fuenzalida, Bustamente gibi on yaşlarındaki çocuklardır. İlk bölümde bu çocukların, rüyalarında aynı kişiyi kendi hatırladıkları şekilde gördükleri anlatılır çünkü “tıpkı anılarda olduğu gibi rüyalarda da mutabakat mümkün değildir ve olmamalıdır.” Bu kişi, okul önlüğünün yakasına işlenen adını anımsadıkları, asıl hikâyesini kitabın sonunda öğreneceğimiz Estrella González’dir. Böylece, kitabın daha başında rüya-hafıza-gerçek üçlüsü müphem bir formda belirmiş olur.
“Rüyalar birbirinden farklıdır, tıpkı zihinlerimizin birbirinden farklı, anılarımızın birbirinden farklı, bizlerin birbirimizden farklı olduğu ve farklı büyüdüğümüz gibi. Farklı rüyalarımızda her birimizin onu hatırladığı şekilde, kendince gördüğünde mutabıkız.”
Nitekim bu çelişki kitabın sonuna kadar devam eder, bir bölümdeki kişi(ler) ve(ya) nesne(ler) sonraki bölümlerde gerçek dışıyla dirsek temasında olan sahnelerde belirir -mesela Claudio Amca ve onun kırmızı renkli Chevy arabası. Öte yandan Maldonado, rüyasında González’in mektuplarını görür ve bu mektuplar da anlatıya dahil edilir. Böyle karmaşık ve katmanlı bir anlatı içerisinde ilerleyen kurguda göze çarpan unsurlardan biri din, diğer siyasettir. Din, Meryem Ana figürüyle özdeşleşmiş olup, onun başparmağının öpülmesi tekrar edilerek somut bir veçhe kazanmış olur. Siyaset ise alt başlıklara bölünebilecek genişlikte yer almaktadır: İlkin milli marş, milli kahramanlar, asker, polis, Şili, Bolivya, Peru arasındaki Pasifik savaşı gibi milletçilikle bağdaşan unsurlar ön plana çıkar zira cunta dönemidir. Şili’de, seçimle başa gelen Marksist Başkan Salvador Allende’nin, iktidarının üçüncü yılında, 1973’te darbeyle indirildiğini, Pinochet’in cunta rejimini kurarak başkanlığı gasp ettiğini ve cunta anayasasının oy çoğunluğuyla kabul edildiğini anımsamalı. Pinochet’in 1990 yılına kadar diktatör olduğu Şili yaklaşık yirmi yıl boyunca sayısız insan hakları ihlalinin yaşandığı bir bölge olmuştur. Nitekim, tıpkı V. bölümde olduğu gibi bölümlerin birçok alt başlığı siyasi bir olayla başlar:
“Santiago, Şili. Yıl 1994. Olaydan on yıl sonra, Şili adli makamları bu süre boyunca Boynu Vurulanlar Vakası olarak bilinen, komünist militanlar José Manuel Parada, Manuel Guerrero ve Santiago Nattino’nun kaçırılıp öldürülmesine ilişkin kararını açıkladı. Katiller ömür boyu hapse mahkûm edildiler. Eskiden Space Invaders oynanan televizyon ekranında şimdi ölümlerden sorumlu polisler görünüyor.”
Öte yandan çocukların gözünden siyasi olaylar irdelenir. Matematik öğretmenlerine “siyasete bulaşmanın” ne olduğunu sorarlar yahut “militan olmanın” ne olduğunu merak ederler. Bu bağlamda, cunta rejimine karşıt bir hareketin olduğunu ve rejimin bu hareketin savunucularını öldürerek direnişi bastırmaya çalıştığını satır aralarında gözlemleriz. Bildiri dağıtmanın polis cinayetinin meşru sebebi sayıldığı kanlı bir dönem tasvirinde bulur okur kendini:
"Santiago, Şili. Yıl 1985. 29 Mart günü Vergara Toledo kardeşler, on sekiz yaşındaki Rafael ve yirmi yaşındaki Eduardo, Villa Francia’da polisler tarafından vurularak öldürüldüler. Her ikisi de siyasi bağlantılarından ötürü, ajitasyon ve bildiri dağıtmakla suçlanarak eğitimlerini yarım bırakmış olmalılar.”
Öldürülen öğrenciler, göğüs uçları jiletle kesilip katledilen kadınlar, boyunları kesilerek infaz edilen adamlar ve daha nice zulüm, cinayet anlatıda yer alır. Çocuklar bunları rüyalarında görürler. Bu, aslında onların anlamlandıramadıkları gerçeği anlamlandırma, kişisel düzlemde deneyimleme çabalarıdır. Sezerler fakat adını koyamazlar zulmün. Böylece Nona Fernández cunta rejimi döneminin karanlığını konu edinirken bu karanlık rüyalardan yetişkin oldukları zaman dahi kaçamayan çocukları, yitirilen bir nesli de tasvir etmiştir.
Esasen buna benzer bir damar Türkçe yazında, 12 Mart romanlarında da görülür. Bu romanlarda Berna Moran iki dünya tespit eder: Biri gündelik hayat, diğeri yasadışı işkencelerin, hapishanelerin dünyası. Murat Belge de 12 Mart romanı yazarlarını “içeridekiler ve dışarıdakiler” olarak ikiye ayırır. Türkiye okuru, 12 Mart romanları sayesinde devletin karanlık yüzüne dair bilgi sahibi olmuşlardır. Aynı şekilde Nona Fernández de benzer bir görevde bulunarak Şili okurunu, bilhassa yeni nesil okuru devletin karanlık yüzüyle hafıza-rüya-gerçek alaşımında tanıştırmış olur.