Suat Derviş’in kahramanı bir mumya olan gizemli bir aşk hikâyesi anlattığı romanı Dirilen Mumya üzerine bir yazı.
Bu yazıda verdiğim detaylar okuma isteğinizi kaçıracak cinsten değil kesinlikle ama yine de spoiler olabileceği uyarısıyla başlamak istiyorum. Suat Derviş’in Dirilen Mumya adlı romanı gerçekten ilginç bir kurguya sahip. Öncelikle edebiyatımızdaki ilk mumya romanı. Suat Derviş’in kurgudaki ustalığını ve becerisini yansıttığını hatta yazdığı temalardan farklı olması sebebiyle kendini bir üst noktaya taşıdığını görürüz bu kitapta. Yazarın daha önce Bu, Olan Şeylerin Romanıdır, İstanbul’un Bir Gecesi, Kendine Tapan Kadın gibi değerli ve toplumsal açıdan çok önemli bulduğum kitaplarını okumuş biri olarak söylüyorum. Dirilen Mumya’yla Suat Derviş’e ve kalemine bir kez daha hayran kaldım. Üstelik yazarın kurguyu tıkır tıkır işleyen bir saat gibi kurması ve yazılan sonla usta bir kalemin elinden çıktığı belli bir kitap Dirilen Mumya.
Suat Derviş’in kadın karakterlerinde farklı özelliklere rastlamak, kadınların farklı yönlerini ele aldığını görmek hoşuma gidiyor. Her ne kadar bu bir mumya romanı da olsa, başrolde bir kadın var, Seza. Seza, babasının dizinin dibinden ayrılmayan ve sonra ailesinin uygun gördüğü, kendisinden oldukça büyük bir adamla evlenen genç ve güzelliğiyle dikkat çeken bir kadın. Aile evindekinden pek farklı olmayan bir yaşam sürdürüp giderken o tekdüze hayatında büyük bir heyecan yaşar.
Seza, yasak bir aşkı fiilen yaşamasa da onunla göz göze gelen bir yabancının etrafında dolanmasından, kapısında beklemesinden çok etkilenir. Hayatında hiç böyle bir şey yaşamadığı için korku ve heyecanı bir arada hisseder. Bu hissinin bile yanlış olduğunun bilincindedir. Fakat bu yabancının odasına gizlice girdiği ve onun buna engel olamadığı bir gece, kocası bu duruma şahit olur ve yaşadığı üzüntü sonucu vefat eder. Bunu sadece gizemli yabancı Charlie ve Seza biliyordur. Kader deyip geçemeyeceği bu olayın günahını ve kendi vicdanını temizlemek için hac ziyareti yapmaya karar veren Seza, güzelliğiyle başkalarının da aklını alır ve bu yüzden türlü tehlikeler yaşar. Dirilen Mumya’nın kurgusu Seza’nın yaşadıkları üzerine kurulu ama bu roman kolayca okunup gidecek bir macera romanı değil.
Kadın karakterimiz Seza her ne kadar roman boyunca toplumun ahlaki normlarına uygun hareket etse de romanın dili, Seza’nın her an yoldan çıkabileceğini çok iyi aktarıyor. Suat Derviş, Dirilen Mumya’daki karakterlerinin heyecanını erotik bir biçimde aktarıyor.
“Bu bakış bir kölenin efendisine, bir köpeğin sahibine bakışıydı. Genç kadın bu insanı görünce dudaklarına çıkan bir feryadı dişleriyle dudaklarını kanatıncaya kadar ısırarak zapt etti.”
Dirilen Mumya, sadece heyecanlı bir mumya hikâyesi anlatmıyor, aynı zamanda ataerkil toplumun kodlarını Seza’nın etrafındaki tüm erkekler üzerinden okumamızı sağlıyor. Suat Derviş, toplumun kadına bakışını kurgunun içine yerleştiriyor ve çırılçıplak bir hâlde gözler önüne seriyor. Seza’nın önce babasıyla, sonra kocasıyla olan yaşamı birbirine çok benziyor. Bu evliliği öylesine kabulleniş hâli, beklentisiz ama konforlu yaşamı, aslında bir obje olduğunu gösteren bir durum bana göre. Varlığı isteniyor ama kendi fikirleri ve kararları yok. -Maalesef romanın bir yerine kadar Seza’nın akışa kendini bırakan bir karakter olduğunu düşündüm-. Daha sonra karşısına çıkan gizemli âşık da şimdilerde tacize varan bir sıkı takip gerçekleştiriyor. Seza korksa da, çekinse de ilk defa biri ona böyle hayran oluyor ama Seza’nın farklı bir aurası var. Kitap boyunca neredeyse karşısına çıkan herkes Seza’ya âşık oluyor. Hac sırasında da başına bir sürü olay geliyor, Seza’ya âşık olan Ömer bin Osman, onu çölün ortasında aşkını bahane ederek alıkoyuyor. Seza’yla onun rızası olmadığını bildiği hâlde evlenmeyi düşünüyor ve çok ilginç ki sadece onun değil oradaki hiç kimsenin umurunda olmuyor bu. Romanın buralarında özellikle sinirlendiğimi itiraf etmeliyim. Seza’nın yardım istediği kadınlar da benzerini yaşamış oldukları hâlde kabullenmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu kabulleniş, bu durumu normal görme, romanın geçtiği ve yazıldığı döneme ait bir şey değil, öfkemin sebebi de bu oldu.
Romana geri dönersek, Suat Derviş’in zekasını konuşturduğu, yine zamanının çok ötesinde olduğunu sergilediği bir roman bu. Bir çırpıda okumak da mümkün ama heyecanlı kurgusunun arasından kadınların yaşamını romandaki karakterler üzerinden gözlemleyebilme imkânı verdiği için de kıymetli bir roman.
“Şimdi o günler birbirinin arkası sıra hep gözünün önünden geçmekteydi Hiç şüphesiz ki onu bu kadar harap eden, vicdan azabıyla inleten günahının hakiki sebebi, geçirmiş olduğu hayattı. Kabahat kendisinde değil, talihinde, kaderindeydi. Bu müthiş günahın yükünden kurtulmak, artık rahat bir nefes alabilmek istiyordu. Evet, muhakkak ki onun hayatını bu şekle sokan, bu hayatı bir faciaya çeviren şey onun yaşayış tarzından vücuda gelmişti.”
Suat Derviş, benim gibi yazar kadınlar için ayrı önemi olan bir yazar. Yıllar boyunca görmediğimiz, okumadığımız bir yazarın, aslında yazarken nasıl cesur davrandığını, asla okumaktan, yazmaktan vazgeçmediğini görüyoruz. Yazar kadınların ısrarla görülmediği bir dönemde yazması başlı başına cesur bir davranışken o, bir de işlediği konularda da cesur davranmış. Yalnız kitabın sonunda yaşadığı bir üzüntüyü de paylaşmış, bu samimi iç döküşü okumak beni biraz hüzünlendirse de yazarla kurduğum bağı kuvvetlendirdi.
Dirilen Mumya’yı bir bütün olarak değerlendirdiğimde seri şekilde okunan bir macera romanı, fakat özünde kitabın bana anlattığı Seza’nın bu kabulleniş hâlinin ne kadar yaygın olduğu. Belki bu Suat Derviş’in, feminist bakış açısıyla değerlendirilmesi gereken en son romanı fakat yine de bir kadının sadece erkeklerin istekleri doğrultusunda bir yaşam sürmesi rahatsız ediciydi. İster istemez dönemin kadınlarının yaklaşımlarıyla günümüz kadınlarının bakışını karşılaştırdım. Hâlâ gidecek çok yolumuz olsa da bu ilerlediğimizin bir kanıtı.
Dirilen Mumya’da Derviş’in kullandığı heyecanlı dil, tempoyu düşürmeden konuyu birbirine bağlaması açısından takdire şayan. Okurken bunu bir yazar kadın yazdı coşkusu yükseliyor içimden. Çünkü bizlere romanların erkekler tarafından yazılabileceği öğretildi, hele macera romanları. Hayatı boyunca yazar kadınların sadece duygusal metinler yazabileceği söylenen bir yazarın aksiyle karşılaştığı anların heyecanı ve sevgisi bu. Üstelik bu heyecan Suat Derviş’in her romanıyla azalmak yerine artıyor. Bizler de artık gözümüzü açıyoruz, geçmişte kendilerini var etmeye çalışan tüm yazar kadınlar bize el veriyor. Okurken hep böyle düşündüm. Edebiyatın aynı konulardan ve aynı kurgulardan ibaret olmadığının, yazar kadınların yazdıkları görmezden gelinirken edebiyata da balta vurulduğunun bir kanıtı Suat Derviş kitapları. Edebiyatın anneanelerinden öğreneceğimiz çok şey var. Daha çok okunsun, tüm kadınlara ve edebiyata ışık olsun.