11 OCAK, PAZARTESİ, 2016

Tek Umudumuz Kelimeler

Sosyal medya aracılığıyla hayatımıza dahil olan Lûgat365 projesi, önce internet üzerinden satış yapan bir site, sonrasında ise Lûgat365 Güzel Kelimeler Dükkânı ile kelimeleri günlük hayatta daha fazla kişiye ulaştırdı. Şimdi ise Can Yayınları’ndan çıkan kitabıyla kelimeler evimizde, kitaplıklarımızda…

Tek Umudumuz Kelimeler

Geride bıraktığımız 2015 yılının ilk günü Lûgat365 adlı bir proje girdi hayatımıza. Bir vaatleri vardı, bir yıl boyunca her gün bir kelimeyi paylaşacaklardı. 1 Ocak 2015’te “teşebbüs” kelimesiyle başlayan proje, 31 Aralık günü “Allahaısmarladık” kelimesiyle sona erdi. Kalendermeşrep, aliyülâlâ, lâfügüzaf, naif, nâzende, fevkalbeşer, âdâbımuâşeret, sarfınazar, şekerrenk, şikemperver, babayâni, hercümerç, filhakîka, bilâkaydüşart ve unutulmaya yüz tutmuş daha nice güzel kelime önce sosyal medya aracılığıyla yayıldı, sonra çantaların üstüne kondu, sokak sokak dolaştı; fincanlarda, bardaklarda, bardak altlıklarında, ayraçlarda, posterlerde kelime sevdalısı insanlarla buluştu. Dijital platformlarda başlayıp sokaklara yayılan Lûgat365 projesi, Aralık ayının son haftasında kitaplıklardaki yerini de almaya başladı. Bir yıl boyunca paylaşılan 365 güzel kelime, usta yazarların eserlerinden yapılan alıntılarla birlikte nevi şahsına münhasır bir tasarımı ve el yapımı özel bez cildiyle Can Yayınları tarafından kitap olarak basıldı. Biz de Lûgat365 projesinin sahipleri Banu ve Onur Ertuğrul çiftiyle bir araya geldik, hem hikâyeleri hem de Lûgat365 kitabı üzerine hasbıhal ettik.

©Korhan Karaoysal

Lûgat365 Artık Raflarda

“Kelimeleri dert ettik kendimize. Çünkü kelimeler derdimiz, kelimeler dermanımız” diyen Banu ve Onur Ertuğrul çiftinin kelimeler üzerine kurdukları bir diğer hayali gerçek oldu, güzel kelimeler bir kitapta buluştu. “Can Yayınları olduğu için çok mutluyuz. Bu projeye, kelimelere aynı şekilde inandığımız, aynı vizyonda yaklaştığımız birisi Can Öz. Büyük bir özgürlük alanı sundu bize, sağ olsun” diyen Banu Ertuğrul, kitabın kapak tasarımını ve mizanpajını da üstlenmiş. Kitabın Önsöz’ünde kelimelerle olan hikâyelerini tüm içtenliğiyle okurlarla paylaşan çift, bu projenin 2015 senesine denk düşmesini de “garip bir imtihan” olarak değerlendiriyor: “Türlü acıyı tarif etmekte ne kadar mâhir bir dilimiz varmış meğer...” 365 kelimeye yer verilen kitapta, dört beş kelimede bir, Türk edebiyatından bir yazarın ya da şairin eserlerinden bir alıntıya yer verilmiş. Orhan Veli Kanık’tan İsmet Özel’e, Hasan Ali Toptaş’tan Oğuz Atay’a, Reşat Nuri Güntekin’e, Sabahattin Ali’ye, Ahmed Arif’e, Nâzım Hikmet’e, Can Dündar’a, Yaşar Kemal’den Can Yücel’e, Metin Altıok’a, İhsan Oktay Anar’a... Sosyal medya paylaşımlarında en çok Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinden yararlandıklarını söylüyorlar. Elif Şafak’ın kitaplarından da çok fazla alıntı yapan çift, en çok eleştiriyi Elif Şafak alıntıları için aldıklarını ekliyor: “Çok güçlü anlatımları var ama alıntının altında Elif Şafak yazdığı için birden herkes tepki gösteriyor. Takibi bırakanlar dahi oldu. Ama kelimelerden konuşuyorsak günümüz yazarları arasında Türkçeyi en geniş kelime dağarcığıyla kullanan yazarlardan biri olduğunu söylemeliyiz Şafak’ın. Onun getireceği eleştirileri göğüsleyeceğiz diyerek Şafak’ın alıntılarına yer vermeye devam ettik.”

Kitap bir takvim gibi hazırlanmasa da kelimeler, 2015 yılı boyunca paylaşıldıkları sıraya göre yer alıyor sayfalarda. Kitabın arka sayfalarında verilen dizin çalışması da okurlar için büyük kolaylık sunuyor, alfabetik olarak sıralanmış kelimelerin yanında yer aldıkları sayfa numaraları da belirtiliyor. “Neden kelimeler?” diye sorduğumda karşımda kelime sevdaları gözlerine yansıyan iki güzel insan görüyorum: “Bazısının ahengi, bazısının kökeni, çok etkiliyor bizi kelimeler. Ayrıca kelimeler arasında akrabalıkları bulunca ya da kelime kökenlerini keşfedince gözlerimiz parlıyordu, heyecanlanıyorduk.” Hâlâ çok heyecanlılar, inanın. Merak ediyorum, bu fikrin nasıl ortaya çıktığını soruyorum, Moda’da alıyoruz soluğu: “Moda’da sokakta yürüyoruz, karşıdan birisi geliyor, üzerindeki tshirt’te İngilizce ‘imagine’ gibi bir şey yazıyor. Onur da ‘Ya şu tshirt’ün üzerinde ‘nasip’ yazsa mesela ya da ‘nâmütenâhî’ yazsa ben giyerim, diyor. O kadar güzel kelimelerimiz var ki.” Sonra bu eski kelimeleri yeniden tedavüle sokmayı düşünmüşler, herkes bu güzelliğin farkına varsın istemişler ve düşmüşler kelimelerin peşine: “İkimiz de reklam kökenliyiz, kelimelerin reklamını yapmaya kalksak nasıl yaparız, diye düşündük. Amacımız gençlere bu kelimeleri ulaştırmak. Her akşam oturup kendi normal işlerimizden sonra buna çalışmaya başladık. Tasarımı ayrı bir iş, kelime seçimi ayrı, o kelimelerin anlamlarını yazmak apayrı.”

©Korhan Karaoysal

Bazı Kelimeler Daha Güzel

Belki unuttuğumuz ya da hiç duymadığımız, duyup nasıl yazıldığına dikkat etmediğimiz, anlamını tam olarak bilmediğimiz birçok kelimeyi bunca süredir bizlere sunarken olumsuz eleştiriler alıp almadıklarını soruyorum. Türkçeye geçmiş Arapça ve Farsça kökenli yani Doğu’ya dönük kelimeleri paylaşmalarına bir tepki olduğu gibi, Yunanca kökenli, Fransızca kökenli kelimeleri paylaştıklarında da olumsuz tepkiler almışlar. Halbuki onlar sadece eski kelimelerin duygusal mirasının çok güçlü olduğuna inanıyorlar: “Bazı kelimeler daha güzel yahu.” Bu eleştirileri nasıl karşıladıklarını soruyorum, daha doğrusu onların kelimelere yaklaşımlarını merak ediyorum: “Türkiye’nin kelimelerle verdiği ideolojik savaş dilimizi zenginleştirmekten ziyade maalesef fakirleştirdi” diyorlar ve bu konudaki tutumlarını şöyle açıklıyorlar: “Belli ideolojik yaklaşımlar bazı kelimeleri tahakkum altına almaya çalışıyor. Biz gerçekten bu kelimeler özgürleşsin istiyoruz. Kelimeleri de bir şekle sokmayalım, derdimizi anlatmaya odaklanalım. Bizim anlayışımız şu: Türkçeye geçen bir kelime, kıymet verdiğimiz güzel iş üreten yazarların kitaplarında, eserlerinde geçiyorsa o zaman bu kelime bizim için Türkçedir. Dil, canlı bir organizma ve her yerden besleniyor, bunun önüne geçmeye çalışmanın anlamı yok.”

Önce sevdikleri, bağ kurdukları kelimeleri paylaşmaya başlamışlar. Her ayın başında bir liste oluştursalar da bu listeye her zaman riayet edememişler. Kimi zaman okudukları bir cümle onları başka bir kelimeyle buluşturmuş, bazen de takipçilerin önerdikleri kelimeleri almışlar listelerine. Gündemin dışında da kalamamışlar. 7 Haziran’da “ümitvâr”, 8 Mart’ta “kadın”, 10 Kasım’da “pâyidar”, 29 Ekim’de “cumhuriyet”, 1 Kasım’da “akıbet”, 10 Ekim’de “figan”, 1 Mayıs’ta “emek” kelimelerini paylaşmaları ve daha başka kelime seçimlerinde gündemi takip etmeleri hem takipçilerde bir beklenti yaratmış hem de olumsuz tepkiler almalarına sebep olmuş: “Projeye başlarken böyle bir niyetimiz yoktu. Ama gündemin dışında tutamadık kendimizi. Bunu tamamen bir edebi platform olarak kabul edebilirdik ama yapamadık. Belki 2015’te yapmasaydık bu işi, üç sene önce yapsaydık gündeme bu kadar müdahil olmazdık. Ama 2015 çok sert bir yıl oldu. Tüm Türkiye’nin kutuplaştığı ve politize olduğu bir yıldı. Bir dolu masum insan telef oldu.” Bunun da bedelini ödemişler elbet, ağır eleştiriler almışlar. Dilhun, yas, ah, utanç, feryat, elim, hemdert, hüsran ve daha niceleri, Türkçenin acıyı anlatan kelimeler bakımından zengin olmasına sevinemiyor insan elbette.

©Korhan Karaoysal

“Kelimelere inanıyoruz”

Oğuz Atay’ın “Kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor” cümlesini hatırlıyorum. Anlamlara gelmeyen kelimeleri düşünüyorum. 2015 yılında içini boşalttığımız, anlamlarını kaybettiğimiz kelimeleri; adalet gibi, barış gibi, insan gibi. Sonra anlamı zamanla daha da yoğunlaşan kelimeleri getiriyorum aklıma; yas gibi, acı gibi, ölüm gibi, insan gibi. Soruyorum, kelimeler, sizin için ne ifade eder: “Kelimeleri çok seviyoruz, bazılarının çok güzel olduğunu düşünüyoruz ama bunun ötesinde, biz kelimelere inanıyoruz. Tek umudumuz, kelimeler. Dertlerini anlatmaktan aciz insanlar iletişim kurdukları sanrısı içinde kör dövüşü yapıyor. Halbuki derdimizi anlatmamızın tek yolu, kelimeler.”

Güzel Kelimeler Dükkânı

Sosyal medya aracılığıyla hayatımıza dahil olan Lûgat365, önce internet üzerinden satış yapan bir site, sonrasında da Ekim ayında açılan Lûgat365 Güzel Kelimeler Dükkânı ile kelimeleri gün geçtikçe daha fazla kişiye ulaştırıyor. Galata’da açılan Lûgat365 Güzel Kelimeler Dükkânı’nda üzerinde birbirinden güzel kelimelerin olduğu tasarım ürünleri satılıyor. Kelimelere turistler de hayli ilgi göstermişler, hatta bunun için İngilizce tercümeleriyle birlikte bir kelime menüsü de hazırlamışlar.

Bu işin dijital platformlarda kaldığı müddetçe yeterli etkiyi yaratamayacağını düşünen Banu ve Onur Ertuğrul çifti, bu kelimeleri sokağa çıkarmak, görünür kılmak istemiş. Sohbetin başında da bahsettikleri gibi tshirt’lerin üstünde Türkçe kelimeleri görme hayaliyle yola çıkmışlar ama sonradan bunun çok meşakkatli bir iş olduğunu anlayıp bu hayallerini askıya almışlar. Kelimeleri insanların arasında dolaştırmak için ilk olarak bez çanta tasarlamışlar. Sonra bunu defterler, farklı ebatlarda posterler, bardaklar, rozetler, magnetler, ayraçlar, bardak altlıkları izlemiş. Geçtiğimiz haftalarda raflardaki yerini alan Lûgat365 kitabının ardından porselen ürünlerin, minik kahve fincanlarının da kelimelerle buluşacağını söyleyen çift, hayallerini şöyle anlatıyorlar: “Öyle bir rüzgâr yaratalım ki önce tüketiciler, sonra da üreticiler kendilerini bir sorgulasınlar. Tasarımların, tshirt’lerin üzerinde Türkçe kelimelerin olmasının garipsenmeyeceği bir yıl olsun 2016. İngilizce tshirt’ler de olsun Türkçeler de olsun. Bizden bağımsız olarak markalar Türkçe tasarımlar üretmeye meyletsinler.”

Önümüzdeki aylarda Kadıköy’de Güzel Kelimeler Kahvesi açma hayalini de kuran Banu ve Onur Ertuğrul çiftinin yanından ayrılırken Ahmet Hamdi Tanpınar’ın cümlesi yankılanıyor zihnimde ve gülümsüyorum: “Ah kelimeler, isimler ve onlara inanmanın saâdeti…”

0
19168
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage