Büyük şair T.S. Eliot'ın bugüne kadar yayımlanmamış bazı şiirlerini de içeren toplu şiirlerinin yeni baskısı kasım ayında piyasaya sürülecek. Bu şiirler arasında son eşine yazdıkları, Nobel ödüllü şairin bugüne dek aşk yaşamı hakkında geliştirilen algıyı yerle yeksan etti. Eliot'ın cinsel yaşamı bugüne dek mutsuz ilk evliliği ile şiirinde yer alan işlevsiz cinsellik görüntüleriyle sınırlı bir mercekten görüntülenebilmişti. Ancak bu yeni şiirleri modernist ustanın özel yaşamına yeni bir pencere açıyor.
“Uzun bir kız sevdiğim. Dizlerime oturduğunda/ O üstsüz ben üstsüz/ memesini alabildiğim dudaklarımla/ ve okşadığım dilimle” yazıyor, Eliot Uzun Kızla Nasıl Oynuyoruz şiirinde. İkinci eşine yazdığı üç şiir el yazısıyla defterlerinde bulundu. Kendinden yaklaşık 40 yaş genç ikinci eşi Valerie, aynı zamanda sekreterliğini yapıyordu. Onları bilenleri ve şairin peşindeki diğer iki kadını şaşırtarak 1957 yılında evlendiklerinde Eliot 68, Valerie ise 30 yaşındaydı. Zaten defterlerin ortaya çıkması da şairin evini elinde bulunduran eski eşinin üç yıl önceki ölümüyle mümkün olabildi.
Valerie Fletcher Eliot 1,70 m. boyundaydı. Cinsel yaşamlarında bir her şeyin yolunda olduğunu, bir röportajda şairin ilk evliliğinin niye bittiği sorusu üzerine “Tom'da bir sorun yoktu, eğer bunu ima ediyorsanız,” sözleriyle deklare etmişti.
1928'de İngiliz kilisesine kabul edildiğinde iffet sözü veren Eliot, bir başka şiirinde, onun göbeğinin narin altına dokunarak “sevişmenin mucizesi”ni kutlamaktadır. Faber tarafından Christopher Ricks ve Jim McCue'nın editörlüğünde yayımlanan bu yeni şiirlerin, yayınevinin şiir editörü Matthew Hollis'e göre asıl önemi, “kayıtları sağlamlaştırmak”.
Hollis, Eliot'un tek tek şiir kitapları yayımlamadığına, tersine sürekli güncellediği toplu şiirler yayımlayarak kendine özgü bir şair profili geliştirdiğine dikkat çekerek, bu yeni toplu şiirlerin bu bağlamda şairin yayımlanmamış gençlik şiirlerini, “Çorak Ülke”nin el yazmalarını, çocuk şiirlerini ve kendi kişisel dönüşümüyle ilgili şiirlerini içerdiğini vurguluyor. Ve özellikle bu son bölümün şair hakkında, şairin Vivienne Haigh-Wood'la yaptığı ilk evliliğinin ilk aylarında tanıştığı Bertrand Russell'ın “hassas ve cansız” tasvirine dayanan izlenimi değiştireceğini ileri sürüyor.
Russell'ın sonraları “dengesiz” Vivenne'le aşk yaşadığına inanılmaktadır. Ona göre çiftin üç aylık ilişkileri sadece Eliot'u tatmin etmek için evliliğe gitmiştir. Russell, “Onunla onu canlandırmak" için evlendiğini söylüyor ama bunu yapamadığını görüyor. Belli ki Eliot da onunla canlanmak için evlenmiş. Tahmin ediyorum kısa sürede ondan (Eliot’tan-Ç.N) bıkacak,” yazmıştı notlarına.
Kitabın açığa çıkardığı bir başka bilgi de, başyapıtı “Çorak Ülke”nin bir dizesini yeniden kurduğu. Şair, söz konusu dizeyi Vivenne'in uyarısıyla basım öncesi şiirden çıkartmıştı. “Fildişi adamlar ilişkimizi kurdular” dizesi, Eliot'a çiftin tek ortak noktası olan satranç taşlarını ifade ediyordu.
Vivienne'in ölümünden sonra, Harvard'da öğrenciyken aşk yaşadığı ve bir sonraki Mrs. Eliot olmayı hayal eden Amerikalı Emily Hale'i düş kırıklığına uğrattı. Ona onu sevdiğini söylerken, “genellikle erkeklerin evlenip bütün aşkını teslim etmek istediği türden bir sevgiyle değil,” diye itiraf ediyordu sevgisini. Mary Trevelyan adlı bir hayranını da “Vivienne'dan sonra biriyle yaşama fikri kâbus gibi geliyor,” diyerek reddetti.
Elbette Eliot çalışan edebiyatçılar, onun özellikle sadece James Joyce, Ezra Pound, Wyndham Lewis ve Clive Bell gibi yakın arkadaşlarıyla paylaştığı, müstehcen epik King Bolo and his Big Black Kween şiiri gibi yapıtları üzerine yaptıkları incelemelerde şairin belirtildiği kadar cansız/tutkusuz biri olmadığını saptamışlardı. Ancak bu sınırlı dolaşıma tabi şiirler de cinselliğini rahat yaşayan birini işaret etmiyordu.
Eliot mülkünü bugün idare eden Clare Reihill, şairin defterleri, Valerie'nin kendinden sonra “yaklaşık kaç yıl yaşayacağını öngörerek” hazırladığını ileri sürüyor: 47 yıl. Ona göre bu defterler Valerie için yıllar yılı dönüp dönüp okuduğu derin bir avuntu olmuştu. Bu mutlu aşk öyküsü için Uzun Kızın Memeleri Nasıldır şiiri kadar hoşnut edici bir taahhütname olabilir mi? “Memeleri olgun armutlardır salınan/ ağzımın kıyısında/ uzanan onlara”
Dengesiz Vivienne, Sadık Valerie
T.S. Eliot'un özel yaşamı hem eleştirmenleri hem de okurlarını cezbetmeyi sürdürüyor. Eliot, ilk eşi Vivienne düşünülürse her şeyden önce aşkta düş kırıklığına uğramış ve incinmiş biriydi. Dolayısıyla hayatından geçen kadınlar, hayatı ve edebiyatı bir drama olarak görüldüğünde onun mitolojik birer bileşeni gibi algılanmıştır.
Eliot uçarı ve dengesiz Vivenne Haigh-Wood'la ani bir kararla 1919'da evlenmişti. İffetli görünmeyi önemsiyordu ve çok gençti. Vivienne ise vahşi ve hayat doluydu, çok da güzeldi. Uyumsuzluğun ortaya çıkması uzun sürmedi. “Ana teslimiyetin berbat cesaretiydi sağduyu çağının kaçamadığı” dizesi bunu mu anlatıyordu acaba?
Eliot'a göre Vivenne “vampir kadın”dı. Rüzgâr gibi uçarıydı, ateşten kanatları ve pençeleri vardı. Onun kişiliğe sokulmuş ve ayrıldıktan sonra da imgeleminin yakasını bırakmamıştı. Kardeşiyle birlikte onu bir akıl hastanesine yatırmışlardı. Böylece bütün ailesini ilgilendiren bir kara leke olmuştu. Eliot bu alelacele evliliği sadece bir kişisel felaket olarak değil her iki tarafı da suçluluk ve huzursuzluk dolu onyıllara mahkûm eden katastrofik ve lanetli bir yanılgı olarak görüyor olmalıydı.
Bütün bu yıkımlar Eliot'un Valerie Fletcher'la evliliği sayesinde onarıldı. Fletcher, henüz 14 yaşındayken Eliot'un şiirine âşık olduğunu ve “Tom'u bulmalıyım,” diye düşündüğünü, asistanının derlediği anılarında anlatır. Valerie Fletcher Eliot, sonunda gerçekten Eliot'un sekreteri olmayı başarır, yakınlarına taşınır, aynı kiliseye kayıt olur. Ve sonunda evlenir onunla...
Eğer Vivienne öfkeli vampirse, Valerie kalbinin ve evinin Hestia’sıdır. Onunla mutlu bir evliliğe, güvenli bir aşka ve şefkatli bir ruha kavuşmuştur. Birlikte çekilen fotoğraflarında genellikle yoksul, mihnete uğramış ve suratsız görünen şair sonunda gülümsemektedir.
Bu ikisi arasında şairin hayatında gizemli “Beatrice” tipi bir kadın yer almıştır: Emily Hale. Eliot'la Emily, 1913'te, şair Harvard Üniversitesi'nde öğrenciyken tanışmıştı. Jane Austen'ın Emma'sından bir amatör tiyatro uyarlamasında Mr. Woodhouse'ı oynuyordu, Emily'se kibirli papazın karısı Mrs. Elton'ı.
Emily Hale'in babası Üniteryen kilisesi vaizlerindendi. Oyuncu olmak istiyordu ancak Boston'ın dindarları arasında oyunculuk düşük bir statü olarak görüldüğü için drama öğretmeni olmakla yetinmek durumunda kalmıştı. Eliot'un biyografisini yazanlar aşklarının bu oyun sırasında başladığına inanırlar. Şairin kronolojisi, ilk çalışmalarından reddedilen bir kadın hatırlayışın şiiri “La Figlia Che Piange”nin, Hale'e yazılmış olma ihtimalini doğurmaktadır.
Ancak ikili, Eliot İngiltere'ye taşındıktan sonra da görüşmeyi sürdürdü. Eliot ona kitabını yolladı. Hale, 1920'ler boyunca zaman zaman Londra'ya gitti. Bu Londra yolculukları sırasında ikili buluştu mu? Olabilir. Hale, asla dünyevi bir tatmine ulaşmayacak idealleştirilmiş bir güzellik ve aşk figürü “Beatrice” miydi şair için? Bu soruların yanıtı yok. Ancak Vivienne'la mutsuz geçen 13 yıllık evliliğin ardından 1927'de yeniden düzenli olarak görüşmeye başladıklarını biliyoruz. Hale Eliot'u İngiltere'de ziyaret etti, Eliot da ne zaman Atlantik'i geçtiyse mutlaka Hale'i görmeye gitti. Hale'in öğretmenlik yaptığı kız kolejinin öğrencileri, drama öğretmeninin İngiltere'den gelen düzenli ziyaretçisinin dedikodusunu yaptılar.
1930'larda Hale, bir yıllık ücretli izin hakkını Avrupa'da geçirdi. Belki de Eliot'un onunla evleneceğini umdu. Bu arada Vivenne hastaneye yatırılmış olsa da henüz yaşıyordu ve Eliot boşanmayı ya da yeniden evlenmeyi aklından geçirmiyordu. Dolayısıyla Emily Hale Boston'a geri döndü ve hafif bir depresyon geçirdi. Ancak ziyaretleşmeler de sürdü. Eliot ona ilan-ı aşk etti. Aslında Hale'in 1930'ların başında gerçekleşen bir ziyareti sırasında Eliot'la birlikte Burnt Norton'da metruk bir malikâneye gittiklerinde ne olduysa, şairin imgeleminde ilişkinin yitirilmiş masumiyet, harcanan zaman ve ilişkiye dair zehirli yansımalarla bittiği, gezinin ardından yazılmış bir şiirde anlaşılıyordu: “bellekte yankılanan ayak sesleri/ Geçidin altında geçmediğimiz/ Kapıya doğru hiç açmadığımız/ Gül bahçesine doğru. Yankılanır sözcüklerim/ zihninde, böylece”
Vivienne, bir 10 küsur yıl daha hastanede kaldı, sonunda 1947'de öldü. Artık Emily ile evlenebilirdi Eliot. Ama evlenmedi. Hale olup biteni bir arkadaşına yazdığı mektupta yazının başında belirtildiği şekilde açıklıyordu: Şair onu seviyordu ve kadın buna inanıyordu. Ancak evlilik türü bir sevgi değildi bu. Onun bu “anormal” hissiyattan kurtulacağına dair ümidini kesmemişti ama bu belirsizliğe angaje olup bekleyecek hali de yoktu.
Bir rivayete göre Eliot, kız kardeşinin de bulunduğu bir ortamda bir sabah Hale'e ona verdiği evlenme sözünden kendisini azat etmesini yoksa intihar etmek zorunda kalacağını söylemek bitirdi ilişkiyi. Bunu ortaya çıkaran Valery Eliot'un asistanı olduğu için bence rivayet olma ihtimali de var. Bilinen, ayrılığın Hale'i mahvettiği... 10 yıl sonra Eliot'un Valery'le evlendiğini öğrendiğinde ise düpedüz psikolojik çöküntüye uğrayıp hastane tedavisi görmüştür.
www.guardian.co.uk , http://www.theimaginativeconservative.org
Edinburg Uluslararası Uluslararası Kitap Festivali 2015