26 şairden 5048 imge ile Türk şiirinde metafor algısı ve anlamı üzerine istatistiksel değerlendirme.
Ulusal Tez Merkezinde gezerken bir teze tesadüf ettim. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalında, Ebubekir Sıddık Ergün’ün 2015 yılında doktora tezi olarak tamamladığı çalışmasında genel bir sorunu ele almış: “Edebî Metnin Yorumunda Algı ve Anlama Bağlı Öznel Yaklaşım Sorunu: Türk Şiirinde Metafor Örneği”.
Dr. Ergün, tezinde “…insanın öznelliğine dair en güçlü yönü, bakış açısı ve kararlılığıdır. Bütünüyle, insanın ürettiği fikir ve sanat başyapıtları da, yıkım ve felaketleri de bu yönünün ürünüdür. Dolayısıyla öznelliğin nasıl bir zeminde gelişeceği en önemli sorudur. İkinci olarak öznellik, farklılıkların özgünlüğü olmakla beraber ayrışma değildir. Ayrışacak noktalardan çok, insanın, birleşeceği ortak zeminlere ihtiyacı olduğu açıktır. Bu bağlamda kendine özgü, bireysel farklılıkları her anlamda özgünlük haline getirebilecek beceriyi insana kazandırmak eğitimin görevidir.” ve yine “Bu araştırmada öznellik temelde algı, anlama ve yorumlama olmak üzere, üç temel süreci içerdiği varsayımından yola çıkılmıştır. Bu temel süreçlerin her yönüyle betimlenmesi bireyin öznel yetkinliğini elde edebileceği eğitim süreçlerinin geliştirilmesine de katkı sağlayacaktır. Bu düşünceden hareketle edebiyat dersinin doğal bileşeni olan estetik boyutunu da dikkate alarak, öznelliğin sözel malzemeye dönük estetik algı boyutunun nasıl betimlenebileceği bu araştırmanın temel problemini oluşturmuştur.” diyor.
Tezin hedefinde edebiyat, dil ve anlatım eğitiminin hem dil hem estetik boyutu içerdiği düşüncesinden hareketle bu araştırma öznelliğin, estetik sözel malzemeyi önce algılamada, sonra, anlama ve yorumlamadaki görünümünü bilişsel ve dilbilimsel olarak betimlemek var. Oldukça kapsamlı (555 sayfa tez ve 263 sayfa ek ile toplam 818 sayfa) olan bu tez çalışmasında asıl ilgimi çeken ve sizlerle paylaşmak istediğim tarafı çalışma yönteminin hem nicel hem nitel araçların kullanıldığı karma bir istatistik değerlendirmesi ile tamamlanmış olmasıydı. Fakat tezi okuduktan sonra özellikle yazın eğitimindeki iyileştirme alanlarını tespiti ve çözüm önerilerini gördükten sonra sizlerle ciddi bir şiir sorunumuzun olduğu gerçeğini paylaşmak istedim.
Yazar doktora tezini belki bir gün poetik kitaplar arasında yerini alacak biçimde yayımlar. Detaylı olarak incelediği kavramlar için ayrıca bir kitap bile yayımlayabilir (algı psikolojisi, metin algısı, estetik algı, imge, imgelem, arketip, mazmun, metafor, anlam ve öznellik gibi kavramların net bir şekilde tanımlamıştır); bu kavramları meraklısı için dipçede açıkladım.
Yöntem Üzerine
Dr. Ergün, edebî metinlerin estetik değer taşıyan en küçük söz birimi imgeler olduğu için edebî metne dair öznelliğin, önce algı boyutundaki görünümünü betimleyebilmek amacıyla 1930-2000 yılları arasındaki 26 şairin şiirlerinden çıkarılan 5048 şiirsel imge içinden seçilen 101 imgenin, somutluk, anlamlılık, imgelem ve çağrışım seti faktörlerine göre değerlendirildiği ‘Bağlam Dışı Şiirsel İmgelem Normları Uygulaması’ nı gerçekleştirmiş. Şiirsel imgelerin Somutluk, İmgelem, Anlamlılık ve Kelime Sıklığı faktörlerine göre ölçülerek elde edilen nicel veriler ANOVA (Varyans/Sapma Analizi), Korelasyon (ilişkinin tespiti eğrisi analizi) ve Hipotez Testi (t-test) adı verilen istatistik araçları kullanılarak beş farklı değerlendirme yapılmış; tüm şiirsel imgelerin somutluk, anlamlılık ve imgelem puanlarının sıklık ve ortalamalarını gösteren analiz; tüm imgelerin somutluk, anlamlılık, imgelem bazındaki frekans ve yüzdelerini gösteren ayrıntılı analiz; şiirsel imgelerin somutluk, anlamlılık ve imgelem bazında aralarındaki ilişkiyi gösteren korelasyon testi; cinsiyete göre somutluk anlamlılık, imgelem puanlamalarının dağılımını gösteren t-testi (sonuçların benzerliğinin hipotezi testi) analizleri ve şiirsel imgelerin Somutluk, Anlamlılık ve İmgelem Puanlarına göre sınıflar için tek yönlü ANOVA testi analizleri ile elde edilmiş.
Öğrenci (okur) öznelliğinin yorumlama düzeyinde betimlenmesine yönelik bu uygulamanın estetik duygunun bilişsel boyutundaki ‘Bilişsel Öznellik Faktörlerini’ betimlemek amacıyla, ‘Bağlam Dışı Şiirsel İmgelem Normlarının Ölçülmesi’ uygulamasına katılan öğrencilerden iki ayrı guruba ‘Bellek Testi’ uygulamış. Öznelliğin anlama ve yorumlamadaki dilsel görünümünü betimleyebilmek amacıyla ‘Öznel Yaklaşımı Desteklenmesine Yönelik Deneysel’ bir uygulama gerçekleştirmiş ve yanında sanatçı (yazar) öznelliğinin şiirsel metne yansıyan yönünü betimlemeye yönelik olarak, 5048 imgede bulunan 14642 kelimeyi kapsayan, kök ve gövdesi için ‘Sıklık Analizi’ yapmış.
Tezin Sonuçları ve Öneriler
Doktora tezinin belki de en zor bölümü olan tartışma ve sonuçları sizin için özetlemeye çalışırken, sonuçlara dair kişisel çözüm önerilerimi de sizinle paylaşıyorum.
Bağlam dışı şiirsel imgelem normlarının ölçümü uygulamasına ilişkin: Metaforlar hem taşıdıkları anlam yükü hem estetik özellikleri bakımından kendilerini biçimlendiren kelimelerden farklıdır. Bu bağlamda estetik algının ve buna ilişkin öznelliğin bilişsel olarak ölçülmesine en elverişli sözce yapıları metaforlardır. Bu araştırma, öznelliğin bilişsel süreçlerinin betimlenmesine yönelik yapılmış ve elde edilen verilere göre bilişsel olarak imgeden (zihinsel görüntü) mecaza (metafor) giden bir sürecin varlığından söz edilmiştir. Zihinsel imgelem gücü yüksek olan sözce yapılarının mecaz boyutundaki anlamlılığı da artmaktadır ve anlamlı bulunan imgeler daha yüksek bir imgelem değerine sahiptir. Bu durum imgeden metafora giden çift yönlü üç bilişsel sürecin işlediğini gösterir. İlk çift yönlü işleyiş (korelasyon), imgelem-anlamlılık, anlamlılık-imgelem’ dir. Doğru orantı gösteren bir korelasyon gözlendiği için görece daha etkin taraf anlamlılık-imgelem tarafıdır. Yani şiirsel imge önce anlamlandırılıyor. Anlamlılığı yüksek olan imgelerin leksik yapısında, ait olduğu semantik kategori içinde sıklık, çağrışımsal özellikleri güçlü ve yoğun olan sözcükler bulunmakta, bu da metaforun anlamlılık algısını arttırmaktadır. İkinci korelasyon anlamlılık-somutluk, somutluk-anlamlılık’ tır. Bu ikilide imgelem ve anlamlılık korelasyonuna göre daha düşük düzeyde olsa da pozitif yönde yükselen bir ilişki var. Yani anlamlı bulunan şiirsel imgelerin somutluk derecesi de artıyor. Diğer taraftan somutluk değeri yüksek olan imgelerin her biri aynı oranda anlamlı değildir. Öğrencilere göre algı boyutunda somut olan her şiirsel imge aynı seviyede anlamlı değildir. Üçüncü korelasyon ise imgelem-somutluk, somutluk-imgelem’ dir. Bu ilişki de yüksek olmakla beraber anlamlılığa göre düşük çıkmıştır. Dolayısıyla bir şiirsel imgenin görsel gücünden çok, anlam çağrışımları estetik algıyı belirlemede öncüldür. Algı boyutundaki bilişsel öznelliğin hiyerarşik yapısı, anlamlılık, imgelem ve somutluk şeklinde sıralanmaktadır. Araştırmanın güvenirliği için, uygulanan ölçekteki 101 maddenin her biri için somutluk, anlamlılık ve imgelem olmak üzere üç değişken olduğu dikkate alınarak 303 maddeyi kapsayan Cronbach’s Alpha, Spearman Brown ve Guttman analizi yapılmış ve araştırmada kullanılan yöntem söz konusu kriterlere göre istatistiksel olarak güvenilir ve anlamlı (alfa değeri ≥ 0,9) bulunmuştur.
Algınının öznel boyutunda, öznellikler arası en önemli farklılık cinsiyet faktöründe ortaya çıkmıştır. Kız ve erkek öğrenciler, imgeleri aynı düzeyde somut bulsalar da anlamlılık düzeyinde kız öğrenciler, şiirsel imgelere daha fazla ve daha farklı anlamlar yüklemiştir. Kız öğrencilerin estetik algılarının anlamlandırma düzeyinde önemli derecede çeşitli ve farklıdır. Şahsen kadın şairleri daha başarılı bulduğumu destekleyen bir sonuç olduğunu düşünüyorum.
Sınıf ve yaş düzeyinde algının öznel boyutunda bilişsel olarak önemli bir fark ortaya çıkmamıştır. 14-17 yaş aralığındaki öğrencilerin öznelliği ayrışma göstermemektedir.
Metaforların bellekte kodlanışındaki estetik nedenlerine bakıldığında, öznelliğe benzer sonuçlar çıkar, en çok hatırlanan imgelere ve hatırlama nedenlerine ilişkin öğrencilerin verdiği cevaplarda, kontrast (karşıtlık), eşdeğerlik, imaj ve gradasyon (yoğunluk) bilişsel öznellik değerine sahip imgelerin hem beğenilen hem de unutulmayanlar olduğu görülmektedir. Burada en kritik analiz aslında öğrencilerin belli anlam eksenlerine konumlanan, öznellikler arası ortak duygu ve anlam temelleri oluşturan bir yapıya sahip olduğunun tespitidir ve bu nedenle de estetik yargılarda farkındalık eşiğinde değillerdir, estetik alımlama yetkinlikleri yoktur denilebilir. Bunu günümüz şiir okurunun temel sorunlarından biri olarak da ele almalıyız. Kanımca, eğitim sisteminde şiirin doğru öğretilmediği aşikâr olduğu gibi şairlere de atölyeleri daha fazla açma ödevini verdiğini söyleyebilirim. Birçok şairin gençken aceleyle çıkardığı ilk kitaplarından ustalaştığında [Efendimiz acemilik (T. Uyar). -Eyvallah!] neden pişman olduğunun cevabı da burada saklı.
Çağrışım seti verilerinde ve öğrencilerin yazmış olduğu çağrışımlarda algı boyutundan anlama ve yorumlama boyutuna taşındığını da görüyoruz. Öznellik ve çağrışımları birbirlerine uyumlu tespit edilmiş. Öğrencilerin yazdığı çağrışımlar, semantik olarak figüratif, duygusal ve kavramsal olarak sınıflandırılabiliyor. Bu durumda aklıma gelen şey, Türk şiirinde daha fazla somut şiir denemelerine girişilebilir, bu onların figüratif olarak soyut şiire göre daha çağrışımcı olacağı yorumunu veriyor. Yeni bir tez konusu da önerebilirim doğrusu; bilişsel olarak algıda görselliğin öncelikli olduğunu bir başka şiir biçimi “somut şiir” ile de çalışmak tezi.
Öznelliğin zaman içinde yorumlayıcı dönüştürücü bir bilişsel etkisi vardır. Estetik bakımdan çok beğenilen bir şiirsel imge yeniden hatırlandığında biçimsel formunun karmaşıklığına bağlı olarak ek veya sözcük düzeyinde dönüşüme uğratılıyor; bu bilişsel bellek yorumlaması, genelleme, büyütme, izlek değişikliği yapma şeklinde ortaya çıkarken şiirsel imgedeki sözcüğün eş veya yakın anlamlısıyla değiştirildiği de görülüyor. Bu durumu yapıbozumu olarak da görebiliriz aslında, bazı şiirsel imgelerde sadece ana fikir veya temanın korunmasına bağlı olarak metaforun, farklı sözcüklerle yeniden kurulması da görülüyor. Sanırım bu tespit, usta şairlerin ortak fikri olan “Şiir, şiir okunarak yazılır!” tespitinin bir başka tarifi değil de nedir?
Öznel yaklaşımın desteklenmesine yönelik deneysel uygulamaya ilişkin: Öğrencilerin edebî metne yaklaşımlarında belirgin bir biçimde nesnel tutum benimsedikleri görülmektedir, bu da ders müfredatlarının pedagojik çerçevesinin öznelliği kısıtladığını gösteriyor. Öğrenciler edebî metni bilgi çıkartılacak materyal olarak görmekteler, dolayısıyla öznel değerlendirme ve estetik beğeni ifadelerinden kaçınmaktalar, metaforun anlamına ulaşmamaktalar; kaçınmayan öğrenciler ise nesnel kiplikleri kullanarak olası hata veya gülünç duruma düşme korkusuyla yaratıcılıklarını baskılayan bir özgüven eksikliğini ortaya koymaktalar. Öğrencilere şiir tahlili, dönem ve yazar hakkındaki bilgiler ve estetik gibi uygulamalı tartışmalar verildikten sonra yaptıkları değerlendirmelerde yukarıdaki tespitin neredeyse kalktığı da tespit edilmiştir. Öyleyse, bu sorunun çözümü için eğitim planlamalarında uygulamalı sanat/estetik sürecinin yer alması sağlanmalı.
Kelime sıklığı analizine ilişkin: Kelime sıklığı analizi, bir dilin güncel ve edimsel söz varlığına ilişkin bir tür envanterdir. Tez kapsamında metafor envanterine uygulanan kelime sıklığı analizi, çalışma grubu kapsamındaki şairlerin imge oluşturmada en fazla kullandıkları kelimelere (zarf, zamir, fiilimsi gibi sözcük türleri dış dünya gerçekliğini birebir karşılamadıkları için sıklık analizinin dışında bırakılmış) ulaşmamızı sağladığı gibi şair öznelliğinin estetik boyutu hakkında fikir de vermektedir. Şairler şiirlerinde sırasıyla en fazla, “deniz, ölüm, yürek, güneş, kalp, gözler, toprak, gök, çocuk, rüzgar, ses, bulut, ruh, şiir, gece, yalnızlık, gül, su, uyku, rüya, hüzün, zaman” vd. kelimeleriyle metafor oluşturmuşlardır. (22 sözcüğün burada verildiği 150 sözcüklük listeye teze ulaşarak bakmanızı tavsiye ederim). Şairler genellikle isim, sıfat tamlaması, isim fiil gurubu, sıfat fiil grubu kurarak metafor oluşturmuşlardır. Bir bakıma şairin estetik değer üretmek için kullanacağı dilsel malzemesi 150 sözcükte yoğunlaşıyor. Sıklık analizi aslında imgeler için yapılmış, imgenin var olduğu şiirin kendisi için de ayrı bir sıklık analizi yapılarak şiir bütünlüğü ile imge uyumu için farklı değerlendirmeler de çalışmanın şair odaklı bir konusu olabilirdi.
Dr. Ergün’ ün şu tespiti de günümüz gerçeğinin bir başka meydan okumasıdır: “Postmodern sanat anlayışının çok değişken ve belli karakteristik özelliklerle belirlenemeyen çerçevesine kuşkusuz edebî metinler de dâhil edilebilir. Edebî metnin, artık belli bir türün çerçevesi içinde kolaylıkla betimlenemeyecek bu yeni yüzü, edebî metni anlama ve yorumlamada da eski anlama ve yorumlama yöntemlerini de belli ölçüde yetersiz bırakmıştır. Edebî metnin eleştirisi ve yorumu da postmodern dönemde yazar, eser, dönem gibi genelleyici perspektiften ayrılarak artık daha fazla sözbilim, göstergebilim, edimbilim, bilişsel psikoloji gibi bilim dallarında öne çıkan öznellik, dilsel öznellik, öznelliklerarasılık, metinlerarasılık gibi bakış açılarıyla daha girift bir mahiyet kazanmıştır. Edebî metin doğası gereği hem estetiğin hem dilin ilgi alanına girer. Dil her toplumun ortak ifade vasıtası olmasına karşın estetiğin öznel duyarlıklara, bilgi birikimlerine daha açık bir alan olduğu bilinen bir gerçektir. Her ikisinin özelliklerini taşıyan edebî metin, yorumlama düzeyinde hem alımlayıcı duyarlılığı hem belirli bir düzeyde dilsel yetkinliği gerektirmektedir. Edebiyat eğitiminde müfredat bu açığı kapatmak için tasarlanmaya çalışılsa da 2005 yılında Dil ve Anlatım dersine ait ders kitaplarında metinleri anlama ve yorumlamaya dair yöntem sorunları hala devam etmektedir.”
Şiir ve Hakikat
Tezin sonuçlarına istinaden, şiirin hakikati gölgeleyip gölgelememesi üzerine öznel bakış hakkındaki düşüncelerimi de paylaşmak isterim. Hakikat sözcüğünün anlamlarına bakarsak: TDK, gerçek, gerçeklik; Nişanyan etimolojik sözlük, gerçek, doğruluk; felsefe.gen.tr ise gerçek ile hakikatin aynı şeyler olmadığını söyler, gerçek nesnel iken hakikat onun zihindeki yansısıdır ve düşünce ile nesnesi arasındaki uygunluğu dile getirir. Yine aynı web sitesi, doğruluğu da hakikatten ayırır, doğruluk mantık kurallarına bağlı iken hakikat nesnel gerçekliğe bağlıdır şeklinde ifade eder. Dolayısıyla hakikat, nesnellikten yansıyan öznel bir algıdır. Sözlüklerden hareketle aslında şiirin hakikat ile ilişkisini anlamak güçleşiyor. Bu yüzden felsefeden hareketle hakikatin şiirin temel yapı taşı, hatta ta kendisi olan imge ile ne kadar benzer olduğunu iddia edilebilir. Metin Cengiz’e göre imge (olmayanın görüntüsü) dünya hakkındaki algımızı, algımızın bize sunduğu görüntüleri bozduğunda, böylece de yepyeni bir gerçeklik (hakikat) var ettiğinde söz konusu olur. Ahmet Ada, modern şiire geçen şairlerimizin tek sesli şiiri bırakıp çok sesli şiiri üretirken nesnelere farklı anlamlar, sesler yükleyerek şiiri sözcüklerle örgütleyerek nesnelerin görünür hale gelmesini sağlamıştır der. Salih Bolat da insanın şiir yolu ile gerçekliğin organik bir bağ yaptığını dile getirirken şiirin gerçeği değiştirmediğini onu öz-biçim diyalektik bütünlüğüyle kavrarken gerçekliği yaşanılır kıldığını söyler. Celal Soycan, “imgeler yalnızca kendilerini işaret ederek, her okuyanda ve okumada şiirin yazış sürecini sonsuza ertelerken okurun yaşam ve bilinç içeriğine uyarlanabilme kapasitesine göre yeniden üretilirler” der. Haydar Ergülen şiirini inceleyen bir yüksek lisans tezinde (Nilüfer Aka’nın) “nar” sözcüğünün sözlük/nesne anlamının dışına çıkarak bir başka hakikate ulaşmamızı sağlayan bir imge üretimi olarak çokluk içindeki birliği, bereketi, çocukluğu, ateşi, aşkı, yeniden doğuşun hakikatine ulaşıyoruz; yani imge imlediği şeyden soyunmuş ve kendi değerini bulmuştur. Sonuç olarak, algı ve anlam açısından değerlendirdiğimizde şair ve okur arasındaki potansiyel enerjiyi görmemiz gerekir. Şiir dilini içselleştiren her okur farklı potansiyelden farklı hakikate ulaşacaktır. Anlam sonsuza ulaştığı gibi hakikat de her okur için özge ve belki sonsuz olacaktır. Gerçekte hakikatin gizlendiği algısını uyandıran şiir biçimleri modern şiirdir de diyebiliriz. Okuduğunuzda zihninizde oluşan imgelem veya mana sizin hakikatinizin ta kendisidir. Nurullah Ataç’ın dediği gibi “Geçmiş yüzyıllardan kalma eserlerde bizim yeni yeni manalar bulmamız, yaratıcılarının belki hiç düşünmedikleri şeyleri görmemiz bunun için değil midir?” Ataç’ a katılmamak elde değil.
Kavramlar Hakkında Dipçe:
Bilişsel olarak öznellik ele alındığında ilk aşama algıdır ve insanın öznel tarafının temelini yansıtır. Kavram olarak algı nesneleri kavramamızı sağlayan adlardır, ev, araba, gemi gibi. Günlük hayatta kullandığımız algı kelimesinin izlenim (sensation) ve algı (perception) terimlerini kapsayan bir anlam alanına sahiptir ve öznenin kendisinin dışında olanı alması olarak da açıklanabilir. Yukarıda verdiğimiz ‘nar’ sözcüğü dilsel bir gösterge olarak nesnel bir karşılığa sahiptir, meyvedir. Fakat bilişsel boyutta yorumlandığında, her bireyin zihninde veya bilincinde farklı öznel örüntüler oluşturur. Algı, bir nesnel gerçekliğin, her insanın kişisel deneyimleriyle değiştirilmiş, yorumlanmış halidir. Edebî metinlerdeki estetik değer nedeniyle bir edebî metnin anlamlandırılması ve yorumlanmasında estetik duygu da devreye girer. Estetik nesne duyular aracılığı ile deneyimlendiğine göre duyusal olarak görülür, işitilir, hayal edilir ve bu haliyle haz verir. Karşılıksız bir duygudur bu. Edebî metnin figüratif anlamsal yapısını imge oluşturur (Divanu Lügati’t-Türk: -im köküne dayanır ve askeri birlikler arasında kullanılması için hakanın belirlediği parola; buradan imlemek fiili dikkat çekmek, işaret ederek çağırmak gibi anlamlara gelir) ve duyumsal nitelikli bir düşünce ya da yaşantının beyinde zihinsel olarak temsil edilmesidir. Buradan da imgelem; hayal gücü ve hayal gücünün kullanma yeteneğinin çizdiği resimlerden oluşan dünyayı oluşturur. İmge gerçekliğin tıpatıp kopyası olmadığına göre imgelem ile yeniden kurulmuş bir biçimidir ve yeni bir şeyi temsil ettiğine göre nesnel dünyanın öznel tasarımıdır da. Bu yönü ile simgeden de ayrılır çünkü simge içeriği soyut olan toplumsal olarak uzlaşılmış bir görsel formdur. Yani görsel bir formun içinde yer alan imge simgeleşir; mesela zeytin dalı, evrensel olarak barış simgesidir. İmgelemeyi iki tip zihinsel temsil modeline göre açıklıyor yazar: İlki doğrudan temsil; algılanan gerçekliğin zihindeki imgesinin gerçekliğiyle aynı olduğunu varsayar. Buna metonimik (mecaz-ı mürsel, düzdeğişmece) yapıları örnek verebiliriz, örnek “Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilal” dizesinde hilal kelimesi bayrağın gerçek bir parçası olarak bayrağın tamamını imgesel olarak temsil eder. Diğer zihinsel temsil modeli de metaforik temsil modelidir ki burada gerçekliğin aynısı değil, yorumlanmış hali bulunur (yukarıda bahsettiğim nar sözcüğü gibi) ve daha çok soyutluk ve zihinsel tasarım içerirler. Dolayısıyla edebî metnin metonimik ve metaforik yapılarını tam olarak çözümleyebilme okurun bilgi düzeyine doğrudan bağlıdır. Kültürel imgeler ise psikolojide arketip olarak adlandırılıyor ve örnek verirsek Habil’in Kabil’i öldürmesi evrensel olarak ilk cinayettir ve iyi kötü ayrımının arketipidir. Bu arketipler toplumların milli kültürlerini de besleyen kaynaklardır ve masallar, atasözleri, deyimler, kutsal kitaplardaki söylencelerde oldukça fazladır. Türk edebiyatında Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun; âşık ve maşuk arketipleridir. Dede Korkut, alp-veli arketipidir. Klasik şiirimizin temelini oluşturan mazmunlar da arketipleşmiş metaforlardır. İmgeler arasında mevcut olan birbirine bağlı ve değişmeyen anlam ilişkileri mazmunu oluşturur. Örneğin sevgilinin saçına ait mazmunlardan biri olan zülüf kelimesi arketipleşmiş, kalıplaşmış olarak virane ve hazine imgelerini içerir ve estetik anlayışı içerisinde viranede hazineyi bekleyen ejderha imgesini canlandırmakta ve aşığın ölümü temini de oluşmaktadır. Aslında mazmun tek bir anlama sığmayan ama anlamlarbirliği sağlayan estetik bir yapıdır ve bu şekilde metafor veya imge gibi bağlamı içinde tam olarak kendiliğinden anlaşılabilecek ve öznel olarak yorumlanabilecek yapılar olarak görülmemektedir. Metafor kavramı etimolojik sözlüklerde ve estetik kuramlarda imgeden önemli bir farkla ayrılır. Yunancada taşımak, aktarmak anlamındadır. Mecazlar örnek verilebilir. Kimi metaforlar da zıtlıklar birliğidir, görsel ile sözel, somut ile soyut birleştirilir.