Vincent van Gogh’u sevip de Sevgilim Londra kitabının davet ettiği gezintiye çıkmayı istemeyecek okur yoktur sanırım. Londra’ya ilk kez gidecek olanlar için farklı bir rehber olabilecek Sevgilim Londra, Londraseverler için de kenti yeni bir gözle bakıp dolaşmak için özgün bir olanak.
Bir genç adam eğilmiş, uzun zamanlar öncesinden günümüze değin gelmiş saat kuleleri, köprüler, şatolar, kalelerden oluşan bir kentin siluetini kaldırıyor, bir perde gibi, ya da yerin derisini kaldırır gibi. Ortaya çıkan ise rengârenk bir yerkabuğu, boyalardan bir kent örtüsü, Vincent van Gogh’un fırçasından hayata gelir gibi. Bu kitap kapağı Esen Kitap’tan çıkan Sevgilim Londra'nın, ek başlığıyla “Vincent van Gogh’un Londra’sında Gezinti”nin. Öncelikle bu kapak görseline emeği geçen herkesi kutlamak gerek. İlgici çekici, hoş bir görsel olmasının yanı sıra, kitap içeriğine de katmanlı katkı sağlamakta. Bir kent gezintisine davet niteliği taşıyan kitabın içinde gezinmeye de çekici bir çağrı çünkü.
“Vincent van Gogh ile Londra'da bir yürüyüşe çıkmaya ne dersiniz?” diyor davetinde Sevgilim Londra. Ressamın çalışmak amacıyla 1873-1876 yılları arasında, kimi zaman gidip gelerek kısa sürelerle, kimi zaman ise uzunca kaldığı Londra günlerinin izini sürerek. Genç Vincent’ın daha resim yapmaya başlamadığı bir dönem bu. (O dönemde sadece çizimler yaptığı biliniyor. Londra’daki Hollanda Kilisesi Austin Friars ile Ramsgate Kent’te yaşadığı evini konu aldığı çizimlerin bazıları günümüze kadar gelmiş.) Kitabın yazarları Kristine Gorenhart ile Willem-Jan Verlinden, van Gogh’un gönderdiği 819 ve ona gönderilmiş 83 mektup olmak üzere korunmuş 902 mektubu izleyerek bu kitabı hazırlamışlar. Daha önceden yazılmış bazı İngilizce kitaplardan da yararlanarak hazırladıkları bu çalışma için, hem bir rehber hem de biyografi denebilir.
İlk bölüm genç Vincent’in mektuplarını takip ederek, onun gezip gördüğü Londra’ya ayrılmış. İkinci bölüm ise hayranlık duyarak izlediği tabloların bulunduğu müzelerin rotasını çizmekte. Vincent van Gogh’un gezip hakkında yazdığı bu müzeler, bu müzelerdeki tablolar, hatta parklar, kiliseler, binalar yüz kırk yıl sonra bile hâlâ yerlerinde olduğundan, kitapla birlikte Londra, gezginleri için farklı bir cazibe ile çağıran bir kent olup çıkmakta.
Yazarlar bu kitapla birlikte bir iddia da ortaya atmaktalar. Vincent’in İngiltere yıllarının daha sonraki çalışmalarına büyük etkisi olduğunu iddia ediyorlar. İddia edildiği gibi, Londra’daki sanat atmosferinin onu da etkilemiş olmaması mümkün değil gibi. Düzenli olarak gittiği National Gallery gibi müzeler ve sanat galerilerinde gördüğü sanat işleri, tanıştığı sanatçılar ve Charles Dickens, George Eliot gibi edebiyat insanları düşünülürse hele de. Yazarlar ayrıca, ressamın Londra’nın sokaklarına, yoksul tarafına da baktığını ve tablolarındaki merhamet, sosyal adalet duygusunun bu yoksul Londra’dan da etkilendiğini ileri sürmekteler.
İlk Vincent van Gogh tablosuyla Londra’daki National Gallery’de karşılaşan ve karşısından uzunca bir süre ayrılamayan, bu kente tekrar gitme sebebini bu tabloyu ve bu müzedeki diğer eserleri yeniden görmek üzere kurabilecek biri olarak belirtmeliyim, Londra’yı bilenler iyi bilir, Londra müzeleriyle, o müzelerin içinde barındırdığı sanat eserleriyle sevilir. Yine Londra’ya gidenler iyi bilir, gitmeyenler gitmeden öğrenir, Londra yürünür. Bir sonraki ya da ilk yürüyüşünüzde bu kitabı yanınıza almayı unutmayın.
Sevgilim Londra – Vincent van Gogh’un Londra’sında Gezinti / Kristine Groenhart, Willem-Jan Verlinden / Çev. Gül Özlen / Esen Kitap