Maurice Druon’un IV. Philippe dönemindeki Fransız monarşisini anlattığı, George R. R. Martin’e, “Game of Thrones” serisini yaratma ilhamını veren, tamamı gerçeklere dayanan epik tarihi roman serisi “Lanetli Krallar” üzerine bir inceleme.
“Maurice Druon’un, Fransız Capet Hanedanı’nın çöküşünden Yüz Yıl Savaşları’nın başlangıcına uzanan çalkantılı dönemi ustalıkla aktardığı epik tarihi roman serisi, Ahmet Deniz Altunbaş’ın özenli çevirisi ile sonunda Türkçede!”
Druon imzalı “Lanetli Krallar” serisinin tek ciltte toplanan ilk iki kitabının arka kapak metni bu sözlerle başlıyor. Evet, sonunda Türkçede! Epey bekledik, ama beklediğimize kesinlikle değdi. 1955 yılında yazılan ve tamamı tarihi gerçeklere dayanan yedi kitaplık bu kurgu, on dördüncü yüzyıl Fransa’sında geçiyor; kimsenin baş kaldırmaya cüret edemediği, Fransa’nın mutlak hâkimi Kral IV. Philippe’in egemenliğinde başlıyor. Müthiş bir kudretin ve ihtişamın sahibi Yakışıklı Philippe, 1285 yılından öldüğü 1314 tarihine kadar Fransa kralı olarak hüküm sürdü ve emri altındakilere kök söktürdü. Papalığı kontrolü altına aldı, kraliyetin topraklarını genişletti. Tüm heybetiyle dimdik duran Fransa’nın içindeyse durumlar pek de iç açıcı değildi: Giderek ağırlaşan vergiler, ekonomik kriz ve durmadan artan baskı halkı iyice köşeye sıkıştırıyordu. Üstelik isyan edenlerin vardığı tek bir yer vardı: Darağacı!
IV. Philippe’in tüm kuvvetine rağmen aile içinde işler kontrolden çıkmıştı. Soyunun devamını sağlayacak üç oğlu vardı, ancak üçünün de kendilerine has zayıflıkları mevcuttu, üstelik eşleri tarafından aldatılıyorlardı. Kızı Isabelle, namı diğer “Fransa’nın dişi kurdu” ise İngiltere Kralı II. Edward ile evliydi ve onun evliliğinde de işler beklendiği gibi gitmiyor; kadınlar kralın ilgi alanına girmiyordu.
Fransa’nın bu soğukkanlı ve acımasız demirden hükümdarına başkaldırmaya tek bir güç cesaret edebilmişti: Tapınak Şövalyeleri Tarikatı. Serinin ilk kitabı Demir Kral’ın girişinde dendiği gibi: “Askeri, dini ve mali açıdan devasa boyutlara ulaşan tarikat, ihtişamını ve zenginliğini, varlığını da deşifre eden Haçlı Seferleri’ne borçluydu.” Tapınak Şövalyeleri’nin serbestçe hareket edebilmeleri ve sergiledikleri cesaret, IV. Philippe’i endişelendiriyordu. Öte yandan bu tarikat, müthiş bir gelire sahipti. Onları ortadan kaldırmak, servetlerine de el koymak anlamına geliyordu. Böylece Tapınak Şövalyeleri’ne karşı tam anlamıyla savaş açtı ve nihayet tarikatı sapkınlıkla, haça hakaret etmekle, İsa’yı inkâr etmekle, Şeytan’a tapmakla ve büyücülükle iştigal etmekle suçlayarak yargıç karşısına çıkmalarını sağladı. Daha sonraları uğursuzlukla anılacak ve on üçüncü, kara cumaya adını verecek bir cuma günü, 13 Ekim 1307’de Tapınak Şövalyeleri yakalandı. Davaları akıl almaz işkenceler eşliğinde yedi yıl sürdü. Yedi yılın sonunda “Lanetli Krallar”– Demir Kral’ın Türkçesini muhteşem bir özenle bizlere kazandıran Ahmet Deniz Altunbaş’ın sözleriyle “Birinci Haçlı Seferi’nden sonra Kudüs’te kurulan ve iki asır boyunca doğuya düzenlenen seferlere öncülük eden, zamanla elde ettiği para ve kudret sayesinde krallara dahi kafa tutacak kadar güçlenen Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın son üstad-ı azam’ı Jacques de Molay iki yoldaşıyla birlikte yakıldı.”
“Uzuvlarının parçalandığını, eklemlerinin ayrıldığını, karnının, göğsünün patladığını hissettiğinde nihayet çığlık çığlığa itiraf etti.”
Molay sözde suçlarını işte böyle itiraf etmişti, ancak onu buna zorlayanları unutmayacaktı:
“Clemens, Guillaume, Philippe. Papa, kralın mühürdarı, kral. Öleceklerdi, nasıl olacağını bilmiyordu Molay ama onları, suçlarının cezasını çekerek acılar içinde kıvranacakları bir ölümün beklediğinden emindi. Ve durmadan bu üç tiksindirici ismi sayıklıyordu.”
Bununla da kalmadı, infazın gerçekleştiği gece, kazığındaki üstad-ı azam, alevler tarafından yutulup son çığlığını da atmadan önce göğü yırtarcasına seslendi:
“Utanın! Utanın! Masumların ölmesine göz yumuyorsunuz! Hepinize yazıklar olsun! Tanrı sizleri yargılayacak. Papa Clemens! Şövalye Guillaume de Nogaret! Kral Philippe! Bir yıl içinde hepinizi hakkınız olan cezayı çekmeniz için Büyük Mahkeme’ye çağıracağım! Sizleri lanetliyorum! Ahım sizleri bulsun! On üçüncü göbekten neslinize dek tüm soyunuza lanet olsun!”
Derken hiç hesapta yokken bu kehanet işledi, üstad-ı azamın işaret ettiği herkes bu dünyayı tek tek ve beklenmedik şekillerde terk etti. Kralın soyu yaşanan zina olayları sebebiyle bulanıklaştı. Güç ilişkileri, ittifak ağları giderek derinleşti. İşin tuhafı “kadınların yarısının doğumda, çocukların üçte ikisinin beşikte öldüğü, salgınların yetişkinleri kırıp geçirdiği, kilise öğretilerinin insanları öbür dünyaya gitmeye hazırladığı ve çarmıha gerilme, din şehitleri, mezara gömülme, kıyamet günü gibi konularla dolu sanat eserlerinde sürekli olarak ölümün tasvir edildiği bu asırlarda, insanlar ölüm fikrine aşinaydı ve sadece sıra dışı bir ölüm şekli onları duygulandırabiliyordu.”
Eseri Game of Thrones ile gönüllerimizde kendi tahtını kuran George R.R. Martin’in Maurice Druon’a neden kahramanım dediğini artık daha iyi anlıyoruz. Çünkü Martin’in de dediği gibi Druon’un anlattıkları Taht Oyunları’nın ta kendisi ve bu kült seri aynı zamanda George R.R. Martin’in dünyaca ünlü “Buz ve Ateşin Şarkısı”nın ilk kitabı Taht Oyunları’na da ilham olması ile tanınıyor:
“Lanetli Krallar’da bir tarihi romandan beklenecek her şey var: Demir krallar ve boğdurulan kraliçeler, savaşlar ve ihanetler, yalan ve şehvet, kandırmaca, hanedanların rekabeti, Tapınak Şövalyeleri’nin gizemi, doğumda değiştirilen bebekler, kılıç ve günah, büyük bir hanedanın çöküşü; üstelik –hemen hemen–tamamı doğrudan kronikler ve tarih sayfalarından alınma. Emin olun, Capet ve Plantagenet’lerin, Stark’lar ve Lannister’lardan geri kalır yanı yok. Bana göre Maurice Druon, Alexandre Dumas’dan sonra Fransa’dan çıkan en büyük tarihi romancı.”
“Lanetli Krallar” serisiyle bir yandan muhteşem bir tarihi kurgunun nasıl yazıldığına şahitlik edecek öte yandan IV. Philippe’in Fransa’sına yakından bakıp her bir güç figürü arasında vuku bulan iktidar mücadelelerini hayretler içinde izleyeceksiniz.
Nazilere karşı bir direnişçi, Fransız Akademisi üyesi, İngiliz Kraliyet Şövalyesi unvanı sahibi Maurice Druon, pek çok ödüle layık görüldü. Kaleme aldığı çağdaş romanların yanı sıra, kısa öyküler de yazdı. Yedi kitaplık “Lanetli Krallar”serisi Fransa’da 1972-73 ve 2005 senelerinde iki kez televizyon dizisi olarak ekrana taşındı. Epsilon etiketiyle, özenli bir çeviri ve aydınlatıcı dipnotlarla Türkçeye kazandırılan seri, Fransızca aslında olduğu gibi yedi kitap hâlinde değil üç cilt şeklinde yayımlanacak.