Türkiye'nin en önemli şiir dergilerinden Yasakmeyve'nin 65. sayısı çıktı. Yasakmeyve basılmaya başlandığı ilk günden bu yana arşivlerde yerini almaya, edebiyat ve şiir için özgün bir kaynak olmaya devam ediyor. Enver Ercan'ın yönetmenliğinde yayınlanan derginin bu sayısının "şair ve okurları"bölümünde kendileri de önemli imzalara sahip edebiyatçılar olan "okurlar"ın konu şairi Küçük İskender.
Yasakmeyve dergisinin 65. sayısının “Şair”i küçük İskender, “Okurları” ise Gonca Özmen, Nazmi Ağıl, Metin Celâl, Ayfer Tunç, Metin Kaygalak, Mine Söğüt, Deniz Durukan, Sennur Sezer, Orhan Alkaya, Veysi Erdoğan, Latife Tekin ve Şakir Özüdoğru.
Dosya bu ay da “Dünyada Şiir Ne Yapıyor?” sorusuna ayrıldı. Glouco Ortolano, John Paul O’neill ve Halyna Koscharsky günümüz Brezilya, İngiltere ve Ukrayna şiirini yorumladılar.
Bu sayının şairleri ise k. İskender, İzzet Yasar, Sezai Sarıoğlu, Serdar Ünver, Semih Çelenk, Soner Demirbaş, Nilüfer Altunkaya, Emir İlhan.
Ayrıca dergide Sabit Kemal Bayıldıran’ın “Sezai Karakoç’un Coğrafyası 2”, Tahir Abacı’nın “Rayların Türküsü 3” başlıklı yazıları ile Yeliz Akar ve Cemile Şen’in Türkan Yeşilyurt ile yaptığı söyleşi yer alıyor.
Genç şairleri yine “Vaat Edilmiş Sayfalar”da Sina Akyol değerlendirdi.
“Şiirin Uzun Tarihi”nde beş yazı var: Kemal Özer’in Not Defteri’nden, Sabahattin Kudret Aksal ve Münire Aksal İçin – Adil İzci, Can Yücel’e Öldükten Sonra Şiir Yazdırdılar – Ayşegül Dursun, Şair Ahmet Erhan Parkı Açıldı, CHP Edebiyat Ödülleri.
Ve her zaman “Şiir Sevişgenleri”yle METÜST.
“Türkiye Şiir Rehberi” adlı ek, üçüncü fasikülüyle (Ankaralı ve Antalyalı şairler) devam ediyor.
Tadımlık
şairi ve okuru neyi merak ediyorlar?
1980 kuşağı içinde,dil,yapı,kurgu,duyarlık yönlerinden ayrıksı,kural tanımaz şiirleriyle,başlı başına bir yönseme oluşturan şair;yaratılarıyla “küçük İskender şiiri” nitelemesini hakkıyla kazanarak,edebiyat tarihimize adını yazdırmıştır.
küçük İskender, “yer altı edebiyatı” denilen deneysel atılım ya da başkaldırının içinde sayılabilecek ve küfürlü diliyle, yürekli kural tanımazlığıyla fanzin dergileri dışına pek uzanamayacak, pornografik yönden de alışılmadık türden bir şiiri, Mehmet Fuat gibi bir eleştirmenin çıkardığı ‘ağırbaşlı’ Adam Sanat dergisinde yayımlatmayı başaran şairdir. Hem de daha hiç ödül falan almadan, ilk şiirleri ve ilk kitabıyla, önemli eleştirmenlerin kendisinden söz ettiği biri olabilmiştir. Şiirde hem dilsel hem de içeriksel nitelikte kendine özgü atılımlar yapan bir genç olarak; özgün imge ve alışılmadık bağdaştırmalar, söz oyunları, ironi içeren, ilginç çağrışımlara ve yan anlamlara açık şiirleriyle ilgi odağı olabilmek, azımsanacak bir çıkış değildir.
“Gecelerin parıltılı ve simli mavi sümüğünde / O, yirmi iki yaşında genç bir şairdir / Ana adı Nilsu, baba adı Derman / KÜÇÜK’tür / Anlamın alnında sallanan cerahatli çüktür. / adeta âdet yerini bulsun diye yaşayan / ve sabaha karşılara kadar yatağında / kanlı bir çağlayan / gibi ağlayıp akan,eriyen,buharlaşan / bulut olup göğe zıpkın gibi saplanan / odur ! Bakın ! İşte bakın ! / az güleç, az sadık, az da aldırmaz / Bir çirkin ve nazik adamdır. / Her eve lâzımdır! / (…) / cılız, mıymıntı, belki kaba, / belki ta rahimden sakat ve / ta doğuştan bir kabahat / binaenaleyh, genç ve inançlı, / inatçı bir şairdir”
Böyle tanımlar kendini “düş(ünen)manlara dair!” adlı şiirinde. İlk şiirini yayımladığı 1985’ten bu yana gençliği de, inancı da, inadı da bitmemiştir hâlâ- iyi ki …
Şiirini, en genel anlamıyla, marjinal ve protest, hem bireyci ve anarşist hem de toplumcu ve eleştirel, aynı zamanda pornografik, nihilist ve Beatnikçi nitelikler içeren; duygu ve bilinçaltındakileri, düşüncelerini, sözünü, gerçekliği çekinmeden, cesurca dile getiren, diri bir başkaldırı şiiri olarak anlıyorum ben. İskender, şiirimize yepyeni bir duyarlılık, argolu- küfürlü aykırı bir dil, sokakta yaşayanlardan, alkoliklerden, uyuşturucu kullananlara, eşcinsellere ötekileştirenlerin sesini, dünya görüşü, yaşam biçimi ve diğer alt kültürel özelliklerini sokabilmiştir. Ekonomisinden politikasına düzene, geleneğe, her türlü otoriteye, asalete, egemen sistemin ahlaksal ve estetik değer yargılarına, her türlü yerleşik kural ya da verili olana meydan okuyarak…
Onun yaşamını marjinal, davranışları atak ve saldırgan, siyasal iktidardan kurumlarına toplumsal sistem ve egemen kültür-sanat anlayışına karşı tutumu radikaldir. İskender, gettoların alt kültürlerinin saldırgan dili ve argosuyla yazdığı, kurallara aldırmadığı şiirlerinde, siyasal sistemden ekonomik düzene, ikiyüzlü burjuva ahlakına tüm kurumları ve kültürüyle sanatıyla var olana, verili yaşam biçimine, bireye toplumca yüklenen rollere karşıdır; onları yıkmayı amaçlar; ama yeni bir ekonomik-politik düzen, yeni kurumlar, yaşam biçimi ve kurallar da önermez. Her türlü güdümü reddederek, içinde bulunduğu azınlığı koruma yönünde geliştirdiği iletişim dizgelerini, despotizmden arındırarak yeraltı edebiyatının dilini ya da kendi deyimiyle “alt dili”i yeniden şekillendirir.
O, yerleşik toplumsal ve sanatsal kurallara karşı çıkmış, yaşamda ve şiirde özgürlüğü ve özgünlüğü savunmuştur hep. Siyasal yönetimden uyguladığı baskılara, ekonomik eşitsizlik, sömürü ve haksızlıklardan, geleneği, töreleri ve ahlak anlayışıyla toplumsal kontrol mekanizmasına, egemen sanat anlayışı ve otoritelere karşı; öfkeye ve yadsımaya dayalı başkaldırısına uygun, kimi zaman şiddet diline varan sertlikte bir söyleyiş biçimi yaratabilmiştir.
***
"Zaaflarımı, hüzünlerimi, keyiflerimi, kavgalarımı saklamadım kimseden. Hiç kimseyi haksız incitmeden canım ne istiyorsa onu yaptım. Birileri şiir üstüne düşündü durdu, birileri sokaklarda şiirin tadını çıkarttı." küçük iskender. (Yasakmeyve 65)