13 AĞUSTOS, CUMA, 2021

Yaşamın ve Ölümün Kıyısında: “Dilimin Sınırları”

Eva Meijer’in depresyonla ilgili düşüncelerini şikayet etmeden, pozitif bir bakış açısıyla, kendi deneyimleri eşliğinde anlattığı kitabı Dilimin Sınırları - Depresyonla İlgili Küçük Felsefi Bir Araştırma üzerine bir yazı.

Yaşamın ve Ölümün Kıyısında: “Dilimin Sınırları”

Eva Meijer’in Kaplumbaa Kitap’tan 2021 yılında çıkan, Gül Özlen’in dilimize çevirdiği Dilimin Sınırları adlı kitabı, “depresyonla ilgili küçük felsefi bir araştırma” alt başlığını taşıyor.

​Beş bölümden oluşan kitap, intihar, fotoğraf sanatı, ruh, terapi ve doğa gibi konuları ele alıyor. Birbirinden bağımsız gibi gözüken kavramları, hayatın içinden, samimi bir bilgelikle ele alıyor. Yazar, yer yer kendi hayatına dair hatıralar ve hikâyeler anlatıyor. Bu bağlamda, Meijer’in Dilimin Sınırları adlı kitabı derin, öğretici bir anlatı olarak da karşımıza çıkıyor.

Albert Camus’ye yeni bir alternatif sunan Meijer, intihara yeni bir felsefi anlam inşa ediyor.

Camus, Sisifos Söyleni’ne bu ünlü cümleyle başlar: “Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar.” Eva Meijer ise, depresyonun, melankolinin ya da genel bağlamdaki bir “iyi hissetmiyor oluş”un, intihardan önce geldiğini, dolayısıyla intihardan daha önemli kavramlar olduğunu söyler. “Kendimizi öldürüp öldürmeme sorusu, bence felsefenin temel sorunlarından biri değildir. Felsefede başka birçok temel sorun vardır” (s.10).

​​Sevdiğimiz birini kaybetmek, yaşamdaki yerimizi bilmemek, kendimizi dünyaya ait hissedememek gibi sorunların da en az intihar kadar önemli olduğunu belirtiyor.

Kitabın en ilginç başlıklarından biri: İntiharın Estetiği.

Meijer, intihar ve sanat arasındaki bağlantıyı, estetik bilinçle açıklıyor. Freud’un insanların en büyük arzusu olarak tanımladığı “kişinin kendi cenazesine katılmak” düşüncesini ön plana çıkarıyor.

​Sanatçıların, intiharı bir “tamamlayış” olarak gördüklerini düşünen Meijer, estetik bir hayatın, estetik tutkusu olan insanların intihar fikriyle her zaman yüzleştiğini söylüyor. Sanatçının bir şekilde intiharı tercih etmesi, aslında kontrol altına alma, her zaman kendi hayatını tüm yönleriyle kabullenme anlamına geliyor. Meijer’e göre sanatçının intiharı, sanatçının kendi hayatını tamamladığının, bu dünyadaki görevlerini layıkıyla yerine getirdiğinin manifestosudur.

İnsan kendisini bulabilir mi?

Meijer, günümüzde, hemen herkesin “kendini aramak”, “kendini bulmak” gibi hasretleri olduğunu belirtiyor. Ancak Meijer’e göre, bu hasretin “temelini kaybolmuş otantik benlik oluşturur” (s.56).

​Eğer modern dünyada, kişisel gelişim kurslarından grup terapilerine kadar hemen her yerde, “kendinizi bulun, kendini arayın,” gibi telkinler bulunuyorsa, bu aslında çağımızın benliğini kaybettiğini ya da hiçbir zaman bulmadığının itirafıdır. Çünkü bilindiği gibi, zaten orada olan bir benlik, böyle sloganlara ihtiyaç duymaz. Dilimin Sınırları, işte bu bağlantıyı da gözler önüne seriyor.

Ey kutsal delilik!

Eva Meijer, kitap boyunca Descartes, Freud, Aristoteles, Foucault, Derrida, Merleau-Ponty gibi isimlerden de bahsediyor. Birikimi ve yorumlarıyla, aynı zamanda depresyonun, yaşamın ve insanın felsefesini de yapıyor. Dilimin Sınırları, Meijer’in delilikle ilgili yazdıklarıyla daha fazla derinleşen, çok şey düşündüren bir kitap olmayı sürdürüyor.

​Meijer, deliliğin avantaj olduğunu düşünüyor. Çünkü delilik, tekdüze bir varoluştan bizi kurtaran bir dinamiğe dönüşme potansiyeli taşıyor. Sağlıklı bir toplumun, aykırı kişilere ihtiyacı olduğunu belirten Meijer, delilik ve sanat arasındaki ilişkiye büyük önem veriyor. Aristoteles’in, melankolik insanların diğerlerinden daha yaratıcı olduğu vurgusu, Meijer’de delilik bağlamında da ele alınıyor. Yaratıcılık, her zaman deliliğin kıyısında, depresyonun, yas tutmanın ve hatta bipolar bozukluğun yakınlarındadır.

Dilimin Sınırları, yaşamla yakın bağları olan, samimiyeti ve entelektüel yoğunluğu üst düzey bir kitap.

Bu dünyada varlığa kavuşmuş insanlar olarak, hepimizin yaşamı tüm yönleriyle; berbat hissetmekten mutluluk gözyaşlarına kadar her köşe ve bucağı kabullenmemiz gerekir. Eva Meijer, bu kitapta işte bunu konu ediniyor. Yas tutmayı, depresyona girmeyi, belki de yaşamı reddetmeyi, yine hayatın bizzat içindeyken yaşıyoruz. Hepsi, yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğu kadar, insanların tahammül sınırlarını zorlayan şeyler olarak karşımızdalar.

Dilimin Sınırları, bize hayatın açmazlarını ve önemli kavramlarını tekrar düşünme fırsatı verirken, kültür tarihinin en önemli insanlarının fikirlerini ve düşüncelerini de öğrenme imkânı sunuyor. Meijer, yaşamı, ölümle, intiharla veya depresyonla düşünmek gerektiğini gösterirken, aslında hayatın iyi yönlerinin de bunlardan ayrı düşünülemeyeceğini vurguluyor. Yaşamın ve ölümün kıyısında, anlam arayanlara sesleniyor.

0
5044
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage