4. Yaratıcı Yazarlığın Akademik Boyutu
Yaratıcı yazma, yaratıcı yazarlık, temel ilke ve prensipleri; ders, atölye ve seminer çalışmalarının yanı sıra, yazar, çizer çevrelerinde yeni yeni biçimlenmeye başlayan kavramlardır.
Yaratıcı yazarlık kavramına karşı ülkemizde, hâlâ, kuşkulu yaklaşımlar söz konusudur. Bu, kuşkulu yaklaşımlar, hem akademik hem de sanat çevresinden gelmektedir. Yaratıcı yazma ve yaratıcı yazarlık kavramlarıyla edebiyat ve üniversite çevreleri, yeni yeni tanışırken bazı üniversitelerin bu konuda, önemli aşamalar kaydettiği görülmektedir.
Bazı çevreler ise geleneksel edebiyat tarihi öğretimi çerçevesinde, soruna kuşkulu ve dışlayıcı bir tavır sergilemeye devam etmektedir. Kuşkuların temelinde, geleneksel yazma alışkanlığına bağlı yapının yeniliğe karşı takınmış olduğu tutumun da önemli bir payı vardır. Öyle ki birçok kişi yaratıcı sözcüğüne takılıp kalmakta ve sözcüğe farklı anlamlar yüklemeye çalışmaktadır. [1]
Yaratıcı yazarlık kursları, atölyeleri; Türkiye için yeni olsa da bu türden girişimlerin Batı'da hayli revaçta olduğu bilinmektedir. Özellikle 1970'lerden sonra iyice yükseliş gösteren bu kurslara, atölyelere zaman içinde, bazı üniversiteler kayıtsız kalmamakta, üniversiteler; konuyla ilgili yüksek lisans ve doktora programları açmakta; bu programlara ilgiyi çekmek için pek çok ünlü yazara ders verme imkânı sunmakta, hatta bu türden kursları cazip kılma adına, katılımcıların ürünlerini yayımlayabilecekleri dergi veya antoloji gibi vaatler bile sıralayabilmektedir.
Bugün özellikle Amerika'da yüksek lisanslı yazarlık mezunu olmayan romancı neredeyse yok gibidir. Toni Morrison'dan Thomas Pynchon'a kadar pek çok ünlü yazarın yolu bu okullardan geçmiştir. Son dönemin popüler yazarlarından McEwan'nın da Malcolm Brandbury de yaratıcı yazarlık kursunun ilk mezunlarındandır. Sylvia Platht, bir yaratıcı yazarlık kursuna katıldıktan sonra yazmaya başlar, kendisini üne kavuşturan şiirlerinin önemli bir bölümünü bu yaratıcı yazarlık kursu sürecine borçludur.
Türkiye'de yaratıcı yazarlık üzerine projeler sunan Prof. Dr. Yavuz Demir, yazma eylemi ve yaratıcılık konusundaki tereddütlü soruyu şöyle yanıtlar: "Bu tartışmanın basitçe cevaplandırılması gibi bir endişe çok da önemli değil. Zira artık bizim dışımızda hiç kimsenin bu soruyla uğraştığını da düşünmüyoruin. Elbette ki yazma öğretilebilir. Şüphesiz işin potansiyelini kabul etmek gerekir. Yaratıcı yazarlık 1970'li yıllardan beri üniversitelerin akademik programları içerisinde yer almış ve bağımsızlığını ilerleyen yıllarda kazanmış bir disiplindir." [2]
Demir, Yaratıcı Yazarlık: Endüstriyel Edebiyat Tasarımına Doğru yazısında, Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde bulunması gereken bir ders olarak gördüğü Yaratıcı Yazarlık konusunda şunları söylemektedir:
Yükseköğretimde son yıllarda öne çıkan yaklaşım; 'science-based' esaslı bir üniversiter anlayışın yerini, 'üçüncü kuşak üniversite' olarak da adlandırılan, eğitim öğretimde 'innovative' ve' creative' oluşuma terk etmesidir. Bu yeniden yapılanış içerisinde,hiç şüphe yoktur ki, edebiyat bilimi prensipleri doğrultusunda, Türk Dili ve Edebiyatı öğretimi de gözden geçirilmek durumundadır.
- Hem çeşitlendirme hem de ele alış itibariyle yeni ve yaratıcı bir yaklaşımın düşünülmesi elzemdir. Bu bağlamda, öncelikle edebi metinlerin 'mahallilik'ten kurtarılarak okunabilmesi ve 'yüksek
koruma prensibi'nin aşılması adına şu üç hususa dikkati çekmek gerekir: karşılaştırma, metafor, kuram. Böyle bir edebiyat çalışması, kendi kimliği ile alakalı olmanın ötesine geçerek, estetik ve felsefi boyutları ile 'söz'ün yarattığı bir kuvvet olarak tanımlanabilecektir. Doris Lessing, The Golden Notebook romanının önsözünde, edebiyat eğitimindeki sıradanlığa, sözün gerçek hakimiyetini öteleyerek 'metni başkalaştıran' tavra karşı çıkar: 'Gerçeği 'söz'ün içinde bulacaksınız, onun hakkında yazılmış olanlarda değil.'
- Metnin boynuna büyük bir iftiharla takılmış beşibiryerdelik sorular, - konı, tema, anafikir, yardımcı düşünceler, tür- bir süre sonra okuru ve metni bir tarafa iterek, kendi hükümranlığını ilan eder hâle dönüşürler. Böylece okur tıpkı Kafka'nın Yasanın Önünde hikâyesinde olduğu gibi, bir türlü kendisine tahsis edilmiş olan kapıdan içeri girme cesaretini gösteremeyerek ömrünü kapının önünde tamamlayan taşralı benzeri beşibiryerdeler tarafından helak edilmiş olur. Hikâyede kapının önünde kapıcılık yapan görevlinin taşralı adama sorduğu sorular misalidir metin üzerine değerlendir me beşlisi.
- Edebiyat öğrencisi iyi bir metin okuru olduğu kadar iyi bir metin kurucusu olarak da yetişirtirilmelidir. Yaratıcılığın içerisinden gelerek metinlere temas etmeyi ve onları nasıl kuruldukları noktasında anlamayı becerebilen okur; Tanrıbilici yorumlayıcılıktan
uzaklaşacak ve her adımda metnin estetik kabiliyetini keşfedebile cektir.
-Yaratıcı Yazarlık, nihayetinde, edebiyatı hayal sektörüne taşıyan endüstriyel bir alan olarak; metni yorum için bir nesne olarak gör mekten çok, yaratıcı bir faaliyet olarak görür."[3]
5. Yol Yordam Bilgisi | Ortam Görgüsü
Calvino'nun Görünmez Kentler’inde
[4] Marko Polo ve Kubilay Han arasında şöyle bir konuşma geçer: Marko Polo; Kubilay Han'a, tek tek taşları tasvir ederek bir köprüyü anlatmaktadır. 'Hangi taş, köprüyü tutar?', diye sorar Kubilay Han. Marko Polo, 'Köprüyü tutan ne bir taş ne de öbürüdür; fakat onu biçimlendiren kemerin kavsidir.' diye cevaplar, Kubilay Han bir süre sessiz kalarak tepkisini yansıtır ve ardından ekler: 'O zaman niçin bana taşlardan bahsediyorsun. Bana kemeri anlat öyleyse. Makro Polo'nun cevabı hazırdır: 'Taş yoksa kemer de yoktur.'
Yaratıcı yazarlık kursları, atölyeleri, bir anlamda Makro Polo'nun, Kubilay Han'a yanıtı gibidir. Taş kemer ilişksi, biraz da yol yordam bilgisidir.
Yaratıcı yazarlık kurslarına, atölyelerine; orta öğretimdeki ve üniversitelerdeki yetersiz edebiyat eğitimin doğal bir sonucu olarak da bakılabilir. Söz konusu, kurslar, atölyeler, edebiyatı yorum için bir nesne olarak görmekten çok, onu yaratıcı bir etkinlik olarak görmeye yönelik bir girişimdir.
"Edebiyat biliminde iki eğilimden söz edilebilir: Artistik yaratıdan hareket eden metin incelemesi ve eleştiriden yola çıkan yorum. Biri diğeri olmadan bir metoda yol verir; fakat asla bir bütün olarak değerlendirme, anlama çalışması değildirler. Hüküm dediğimiz şey; objeyi bir bütün olarak gören aklın bir alışkanlığı, uygulamasıdır. Metod bunu ilgili olana indirgeme ve kontrol edilebilir detaylarla sınırlama işidir." [5] Bu da okullarda pek verilmeyen çok önemli bir ayrıntıdır. Edebiyat bölümlerinden pek de yazar çıkmaması tesadüf değildir.
Yaratıcı yazarlık çalışmasını, bir grubun parçası olarak, kolektif biçimde yürütmek, yazar adayının bir değil, birçok kişinin düşünceleri içinden geçerek bir yol bulması, hiç kuşku yok ki daha nesnel seçimler yapmasını sağlar. Kolektif çalışma olanağı, birebir ilişkilerden daha geniş, esnek, dolayısıyla daha olması gerektiği gibi çalışma fırsatları sunar. [6]
Yazarlığın yolu ve yordamı, önce yazar adayının yazıyla kurduğu ilişkiyi etkiler. Sözgelimi; yazılacak metnin önceden tasarlanması gerekiyorsa, bu tasarının nasıl yapılması gerektiği anlaşılır. Bir öykü için bile çatı kurarken, çok oylumlu bir roman için ayrıntılı bir tasarı yapılmasının yazara daha başlangıç aşamasındayken neler kazandırabileceğini anlamak, ilk hızın adamakıllı güçlü verilmesini sağlar.
Türkçenin yazınsal dil olarak olanaklarının neler olduğunu öğrenmek, depoyu temiz yakıtla doldurmak gibidir. Yazınsal dilin ne olduğu, olanaklarının nasıl kullanılabileceği de bunun bir basamak üstünde bekler. Yazınsal dilin anahtarını eline almak, sorunların üçte birini çözer, ondan sonra ne yazdığınıza değil, nasıl yazdığınıza bakılır artık ve siz bu sınavdan geçer not almaya çok yaklaşmışsınız demektir.
Edebiyat tarihini değiştirecek bir yazarın yaratıcı yazarlık kursundan, atölyesinden çıkacağını düşünmek oldukça zordur. Bu kursların edebiyata, genel anlamda edebiyat tarihine doğrudan bir katkıları olduğunu / olacağını söyemek -şimdilik- pek mümkün görünmez.
Bugün, Türkiye'de adını bildiğimiz saygın tek bir yazar bile bu tür kurslardan çıkmadı. Ancak, bu çıkmayacak anlamında da gelmez.
Bu kurslardakiler, yazma süreci içinde, her şeyden önce, daha iyi bir okura dönüşür. Edebiyata da bu anlamda bir katkısı olur. Edebiyat, daha bilinçli, daha seçici okurlar kazanmış olur.
Yaratıcı yazarlık kursalarında, atölyelerinde "yazarlığa giden yollar, yordamlar öğrenilir; yeni bakış açıları edinilir; yararsız alışkanlıklar yerine doğru alışkanlıklar kazanılır; en önemlisi de doğru bir okuma biçiminin ne olduğu görülür." [7]
Yaratıcı yazarlık atölyelerine katılanların çoğu amatör yazardır, zaten bu kurslara, sadece 'yazar' olmak için gitmez. Çoğu katılımcı, iyi bir okur olabilmek için bir kısmı da duygu ve düşüncelerinin dilsel ifadesini güçlendirmek için gider kurslara. Yine büyük bir çoğunluğu, geniş kitlelerin okuyacağı eser bırakmaktan çok, kendi yaşadığı bir olayı, aile tarihini, değişik bir deneyimi daha iyi anlatabilmek için katılır; amaçları kendi çevrelerinde ya da ailelerinde küçük bir okur kitlesidir.
Stephen May, [8] bu konuyla ilgili ilginç bir bilgi verir: İngiltere ve Galler'in 1901 yılına ait demografik bilgileri ilk kez 2002'de dijital ortama yüklenir ve ilk gün 50 milyon kişi ziyaret ettiği için, söz konusu site çöker. Bu durum, insanın öncelikle kendi kişisel tarihine ilgisinin bir göstergesidir.
Sürekli kendini anlatma merakında olan ve sayıları her gün artan insanlar, karşılarında sürekli onları merak eden ve sayıları artan insanlar bulacaklarını varsayarlar. Oysa, yalnızca yaratıcı yazarlık kursu, atölyesi mezunları bile birbirlerinin yazdıklarını okumadıklarını veriler söylüyor. Şairlerin, şiir kitabı okumadağı gibi...
[1] Küçük, Salim; Yazılı Anlatım ve Yaratıcılık, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yayınları, Samsun 2007.
[2] Demir, Yavuz; Yaratıcı Yazar Adayları, Seferhisar'a, Söyleşi, Didem Çelik, Sabitfikir, S. 15, Mayıs 2012.
[3] Demir, Yavuz; Yaratıcı Yazarlık: Endüstriyel Edebiyat Tasarımına Doğru, Granada, S. 6, Şubat-Mart 2014.
[4] İtalo, Calvino; Görünmez Kentler, Çeviri: Işıl Saatçioğlu, YKY, İstanbul 2012.
[5] Demir, Yavuz; Yaratıcı Yazarlık: Endüstriyel Edebiyat Tasarımına Doğru, a.g.y.
[6] Batuman, Elif, Gerçek Diplomayı Al, Taraf, 24 Eylül 2010.
[7] Gümüş, Semih; a.g.y.
[8] May, Stephen; Yaratıcı Yazarlık, Çeviri: Figen Yanık, Optimist Yayınları İstanbul 2012.