İnsanın ilgi alanlarının gelişimine göre aldığı, alıp okuduğu dergiler de değişiyor zamanla elbette. Ancak bazı dergiler bireyin kişisel tarihinde olduğu kadar toplumun kültürel tarihinde de hem tanık hem de etkin bir özne olabiliyor. 7o’li ve 8o’li yılların, yani İlhan İrem’in de “Hey, altınçağın karakutusu” derken imlediği o altın çağ yaşanırken, ilkgenç olan bizler de oradaydık, o çağa tanık olarak, elimizde Hey Dergisi. Son birkaç yılına yetişmiştik ama yetiştik. Şimdi buradan bakınca, çocukluğun çizgi romanlarından, ergenlik çağının meraklarının başında gelen popüler kültür müzik dünyasına yönelen ilgimizi ilk besleyen dergiydi Hey, aslında tek. Kimimiz resimlerini kesip defterlerine, kaplanmış kitap kapaklarına yapıştırırdı, kimimiz odasının duvarlarına astı. Kimi ise her yeni sayıyı arşivine ekledi. Biz büyüyüp üniversite için başka kentlere giderken, başka yerlere meraklanan ilgi alanlarımızı da yanımızda götürdük, zaten Hey de yerini bir dolu yeni dergiye bırakıp gitmişti. Onunla birlikte giden aslında bir naif dönem, bir başka incelikti ya, aslında bizim de ilk heyecanlarımız, dünyayı keşfetmeye kocaman açılmış gözlerle bakan heveslerimiz, ilk gençliğimizdi. Hey dergisi bu toplumun müzik kültürüne yetmiş ve seksenlerde nasıl etkili dokunuşlar yaptıysa, en az iki kuşağının dünyayı algısında da izler bırakmıştır.
Hey dergisinde yirmi beş yıl çalışan, kırk bir yıldır da gazeteciliğe emek vermiş olan Hulusi Tunca’nın dergide yayımladığı yüzlerce röportaj arasından seçtikleri Esen Kitap tarafından “Yetmişler” adı altında toplandı. Derlemede ayrıca bazı isimlerin Hey için yazdığı yazılarla Tunca’nın yaptığı haberler de bulunmakta. Kitabın ilk bölümü, Hulusi Tunca’nın “Arkamdan” değil “yüzüme” konuştular, dediği, hayatta
olan müzik, sinema ve magazin kişilerinin dergi ve Tunca hakkındaki görüşlerine ayrılmış. Kitaba alınan ve Hey’de yer almış 18 Kasım 1970 tarihli ilk yazıyı ise Barış Manço, Tayyare Sineması’nda vereceği konser öncesi Bursa’dan yazmış. Bursa hakkındaki görüşleri, konser turnesiyle ilgili izlenimleri… Bazıları özellikle Hey için yazdığı yazısı, bazıları hakkında yapılan haber, bazıları da söyleşisiyle kimler yok ki Yetmişler’de… Hümeyra, Âşık Veysel, Âşık Mahzuni Şerif, Esmeray, Kemal Yımazer, Erkin Koray…
Kitapta ayrıca röportaj sonlarında o sayının yayımlandığı haftanın müzik listeleri de yer almakta. Eğlendirmek değerlidir ve elbette etkiler de, görünen o ki listelerdeki birçok isim o dönem için parlamış, eğlendirmiş, etkilemiş, sönmüş. Ancak bazı isimler şimdiki kişisel müzik listelerimizde de aynı biçimde sıralanabilir. Eski şarkılara internet ortamında kolayca ulaşılması yeni kuşakların onları bulup dinlemelerini sağlıyor, dinlemekle kalmıyor onları seviyorlar, bunu sosyal medya paylaşımlarından da görüyoruz. Aslında bazı isimler için derin kazılar yapmaya da gerek yok, onların şarkıları aramızda kesilmeden söylenip durmakta. Bir değer olarak kişisel ve kültürel dünyamızın listelerinde de hep olacakları görülen Barış Manço, Cem Karaca, Fikret Kızılok gibi isimlerin yıllar öncesindeki o dipdiri, yaşam dolduran sözlerini okumak, kişinin kendi yaşamı ve ömrü üzerinde bir muhasebe gezisine çıkmasını tetikleyebilecek hoş bir deneyim. Ayrıca o yılların genç müzisyen ve gazetecilerini konu eden Yetmişler kitabı o dönemin müzik anlayışını, dolayısıyla toplumsal birçok anlayışı da odağımıza getirmekte. Toplumbilimciler, basın yayın öğrencileri, genç müzisyen adayları için de incelenmesi gereken bir kitap.