06 MAYIS, ÇARŞAMBA, 2020

Yıkılan Duvarlar, Özgürleşen Kadınlar

Margaret Atwood'un Damızlık Kızın Öyküsü'nü Gilead rejimini “içeriden” yıkmaya çalışan Lydia Teyze’nin, rejimden kaçışın simgesi olan Nicole bebeğin ve onun kız kardeşi Agnes’in mücadele günlükleriyle devam ettirdiği son romanı Ahitler üzerine bir yazı. 

Yıkılan Duvarlar, Özgürleşen Kadınlar

Evlere kapandığımız, günümüzün ve gelecek günlerin nereye varacağını pek kestiremediğimiz şu günlerde dikkatimi herhangi bir şeye vermekte çok zorlanıyorum. Kitap okurken de film izlerken de çalışırken de bir gözüm hep sosyal medyada. Tam bu durumdan yakınırken Doğan Kitap’tan harika bir haber aldım: Margaret Atwood’un destanlaşan Damızlık Kızın Öyküsü kitabının devamı olan Ahitler yayımlandı. Canan Sılay’ın Türkçeleştirdiği 506 sayfalık romanı tam 24 saat içinde bitirdim. Romanı tamamladığımda aklımdan geçen, 8 Mart’ta heyecanla, gözlerimizde sevinç gözyaşlarıyla tekrar ettiğimiz sloganımızdı: Asla yalnız yürümeyeceksin! Ahitler bize şunu anımsatıyor: Bize öğretilenlere, sistemin dayattıklarına ve bize biçilen, gerekliliğine inandırıldığımız rollere rağmen kadın, kadının yurdudur. Atwood, bu romanda çok güçlü ve okurunu mucizelere inandıran bir kız kardeşlik çağrısı yapıyor; her ne durumdaysak kurtuluşumuzun kadınlardan geleceğini, patriarkal sistemi içselleştirmiş kadınları arkamızda bırakmadan yola devam etme cesaretini bulmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Damızlık Kızın Öyküsü, birilerinin yazdığı kutsal metinlere ve devlet kurallarına göre dünyayı ele geçirmeye başlayan, kadınları köleleştiren ve çocuk üretim merkezi olmaya hapseden, ataerkil ve totaliter bir devletin içerisinde varlığını sürdürmeye çalışan kadınların öyküsünü ele alan, etkileyici bir roman. Dünyada baş gösteren kısırlık sorununu, global tek sorun hâline getiren ve kadınları, sistemin belirlediği rollere hapseden Gilead’da, her totaliter rejimde olduğu gibi, birçok etik sorun da var. Gücü yeten, yasaları delmeye, kuralları esnetmeye ve Tanrı’nın sözde buyruklarını zaman zaman duymazdan gelme hakkına sahip. Totaliter ve erkek merkezli bu dünyada kadınlara dört rol uygun görülür: Teyzeler, Eşler, Marthalar ve Damızlık Kızlar. Bu dört farklı rolün de ilk gereği, Gilead’a ve erkeklere biat etmek. 

Damızlık Kızın Öyküsü, 2017’de Hulu’nun yapımcılığında bu kez de dizi olarak, The Handmaid’s Tale ismiyle Atwood severler ile buluşmuştu. Dizinin ilk sezonu, Damızlık Kızın Öyküsü romanını temel alırken, devamındaki ikinci ve üçüncü sezon, senaristlerin anlatımıyla ilerledi. Atwood’un yeni romanı Ahitler, dizinin üçüncü sezonunun bitişiyle kaldığımız yerden yaklaşık 15 yıl sonrasındaki Gilead’ı ve dünyayı resmediyor. Hatta Ahitler’deki detaylar, daha çok The Hansmaid’s Tale izleyicilerinin hakim olduğu noktalar desek, yanlış bir yorum olmaz. Okuma-izleme serüvenini sıralı yapmayı sevenler için ideal sıralama şöyle: Damızlık Kızın Öyküsü The Handmaid’s Tale - Ahitler. Aslında çok da alışkın olmadığımız bir durumla karşı karşıyayız çünkü The Handmaid’s Tale yapımı, Atwood’a bir devam romanı yazması için ilham verdi. Böylelikle ekranda kahraman bir direnişçiye dönüşen June (Offred), Damızlık Kızın Öyküsü’ndeki karakter gelişiminden daha farklı bir noktaya evrildi ve hem Gilead’ın hem de Atwood’un anlatısının kaderini değiştirmiş oldu.

Ahitler’de üç farklı anlatıcı var: Lydia Teyze, June’un kaçırılan, başka bir aileye verilen kızı Agnes ve Nicole Bebek. Lydia Teyze’ye Damızlık Kızın Öyküsü romanını okuyanlar da aşina ancak Agnes ve Nicole’ü daha yakından tanıyanlar, The Handmaid’s Tale izleyicileri. Romanda ve dizide, Gilead’ı Damızlık Kızlar’ın gözünden okumuş ve tanımıştık. Ahitler’de ise sistemin insanlarından Lydia Teyze, evlilik çağına gelmiş, ayrıcalıklı ailelerin kızlarından Agnes ve Gilead’ı yalnızca sığındığı ülkenin televizyonlarından tanıyan, neler olduğunun pek de farkında olmayan Nicole’ün gözünden okuyoruz.

Ahitler’deki Gilead, Damızlık Kızın Öyküsü’nde okuduğumuzdan farklı değil. Her şey hâlâ karanlık ve kasvetli. Anlatıcılarımızdan Lydia Teyze hâlâ devlet içerisindeki ayrıcalıklı konumunu koruyor ancak roman bize ilk andan, aslında bazılarımızın diziyi izlerken zaman zaman şüphe ettiği bir bilgiyi ilan ediyor: Lydia Teyze bir muhalif. Bu sisteme hiçbir zaman inanmamış ancak bir şeyler değiştirebilmek için Gilead’ı gönülden destekleyen, tüm uygulamalarını benimsemiş üst düzey bir isim olması gerektiğini bildiğinden, uzun yıllar sistemin sürdürülmesi için görev almış. Bir yandan da Gilead’ı yıkma planlarını da bir nakış gibi, incelikle işlemiş. Kurtuluş, kanla mı geliyor? Hayır. Peki Lydia Teyze bir kahraman mı? Klasik kahramanlardan sayılmaz çünkü Gilead’ın yıkımını ve kadınların özgürleşmesini planlarken kendisine tanınan tüm ayrıcalıklardan da olabildiğince faydalanıyor. Yine de özgürlüğü getiren kahramanlardan birinin bu denli alışılmadık olmasında, Atwood’un bize işaret etmek istediği mesajlar saklı olabilir.

Damızlık Kızın Öyküsü romanı ile karanlık bir distopya olarak başlayan, bizi olduğumuz dünyadaki kapana kısılmışlığımızla ve totaliter bir dünyadaki olası felaketlerle yüzleştiren Atwood, Ahitler’de bir kurtuluş yolu olabileceğini işaret ediyor. Bunun nasıl olacağını birlikte keşfedeceğiz ancak tek bir şeyden eminiz: Ya hep beraber ya hiçbirimiz.

0
7545
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage