14 EKİM, PAZARTESİ, 2024

Zaman, Vicdan ve Modern Tehditler: “Geç Kalanlar Kümesi”

İlk romanı Devridaim ile tanıdığımız Ezgi Tanergeç ile gerçekliğin hızla parçalandığı çağımızda, mekân, insan ve zaman ilişkilerini sorguladığı yeni romanı Geç Kalanlar Kümesi üzerine konuştuk.

Zaman, Vicdan ve Modern Tehditler: “Geç Kalanlar Kümesi”

İlk romanı Devridaim ile Turgut Özakman İlk Roman Ödülü’nü ve Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanarak edebiyat dünyasına etkili bir giriş yapan Ezgi Tanergeç, yeni romanı Geç Kalanlar Kümesi ile bir kez daha okurlarıyla buluşuyor. Tanergeç, bu romanında geçmiş ve bugün arasında gidip gelen bir zaman kurgusuyla okura, vicdan muhasebesi, teknolojinin getirdiği zorluklar ve insanın varoluşsal sorunlarına dair çok katmanlı bir yolculuk vadediyor.

Geç Kalanlar Kümesi adlı romanınızdaki karakterler, geçmişin ağırlığı altında eziliyorlar ve vicdan muhasebesi yapıyorlar. Karakterlerin bu içsel yolculuklarını yazarken nasıl bir motivasyonunuz vardı?

İnsana dair ne varsa değinmeye çalışıyorum. İnsan dediğimiz karmaşık varlık, her şeyden etkileniyor ve değişik seçimler yapa yapa ilerliyor hayatta. Bu seçimleri neden yapıyor, kararlarını neye göre veriyor ve geçmişten hangi izler onu etkiliyor, bunlar üzerinde düşününce daha derinlikli bir anlatım ortaya çıkıyor. Ben en çok karakterler üzerine kafa yoruyorum. Karakterler kanlı canlı karşımda belirmeye başlıyor âdeta. Ben de onları takip ediyorum. Hangi yolu seçecekler, izliyorum. Böylece şekillenmeye başlıyor her şey.

Romandaki zaman kurgusu, şimdiki zaman ve geçmiş zamandaki geçişlerle şekilleniyor ve böylece karakterlerin iç dünyalarını daha iyi anlamamız sağlanıyor. Bu anlatım biçimini seçmenizin özel bir nedeni var mı?

Şu anda yaşanan her şey geçmişte olanların bir uzantısı. Roman karakterlerinin de günümüzde ve geçmişte yaşadıkları birbirine paralel ilerliyor. Geçmişte yaşadıkları küçük maceradan ne kadar suçluluk duysalar da günümüze gelindiğinde yine kendilerini benzer bir oyunun içinde buluyorlar. Diğer konu ise geçmişte birbirlerinde bıraktıkları izler. Öyle ya da böyle bir bütünü oluşturduklarını fark ediyor ama bir yandan da arkadaşlıklarını sorguluyorlar. Bunda geçmişlerinin büyük payı var. İki ayrı dönemi de kendi içinde kronolojik ilerletip zamanlama olarak ikisinin de finalini eş zamanlı olarak aynı yerde buluşturdum. Zamanda ileri geri gitme tekniği eğer yerinde kullanılırsa ve doğru kurgulanırsa anlatıma büyük haz katıyor diye düşünüyorum.

Romanda, bir müzik dinleme platformu üzerinden Erkin Koray’ın “Akrebin Gözleri” adlı şarkıyı beğenmeyen üç kişinin kim olduğunu merak eden roman karakterlerinin dâhil oldukları olayları, sıra dışı bir şekilde aktararak siber tehditlere de değiniyorsunuz. Bu tema nasıl ortaya çıktı?

Asıl amaç “başkalarının hayatı” kavramını sorgulamaktı. Başkalarının hayatını neden merak ederiz? Bunun peşine düşüp hangi saçmalıkları yapabiliriz? Başkalarının hayatını izlemek kendi hayatından kaçış mıdır? Bunun gibi sorular soruyoruz. Okuyucuya bir şey aktarırken seçtiğiniz malzemeler önemli. Ben mümkün olduğunca farklı, orijinal hikâyelerle beslemek istiyorum ana temayı. Aklıma bir şarkıyı beğenmeyen kişileri bulmaya çalışan insanları anlatmak geldi. Tabii ki bu şarkının çok özel bir şarkı olması gerekiyordu. “Akrebin Gözleri” hem benim çok sevdiğim bir şarkı hem de bir metafor olarak doğru yere denk düştü diye düşünüyorum.

Dijital dünya ve siber suçlar, hayatımızın doğal akışının içinde oldukça güncel konular. Bu konuları işlerken temel amaçlarınız arasında, teknolojik gelişmelere ve tehditlere karşı okuyucuya bir mesaj verme kaygısı taşıyor muydunuz?

“Başkalarının hayatı”nı izleyen kahramanlarımız günümüz koşullarında sosyal medya ve teknolojiyi kullanıyor. Bu unsurlar hikâyeye buradan eklemlendi. Okuyucuya herhangi bir mesaj verme kaygısı taşımıyor, yalnızca sorular soruyorum. Şifre kırıcılara birkaç açıdan bakabiliyoruz. Hem olumlu hem olumsuz yönleri var. Bir de yapay zekâ var, yapay zekanın hayatımıza bu denli sızmasının sonuçları ne olacak, bunu lehimize çevirmenin ya da tehlikelerinden kendimizi korumanın bir yolu olabilir mi? Bunu da okuyucuya bırakıyorum.

Teknoloji ve hacker gibi unsurları romanın ana olay örgüsünün içine bu kadar etkili bir şekilde dâhil etmeyi nasıl başardınız?

Bu konuda daha çok Anıl karakterini kullandım diyebilirim. Zaten bütün karakterler yaş ve yaşadıkları dönem itibarıyla teknoloji, sosyal medya ve yapay zekâ konularına bir miktar hâkim kişiler. Fakat Anıl’ın bir şifre kırıcı oluşu olayların gidişatını değiştirdi. Onun böyle bir özelliği olmasaydı başkalarının hayatı kavramını teknoloji ve hacker unsurlarıyla bu denli birleştiremez, farklı bir yol denerdik. Ben hâlihazırda ortamda bulunan Anıl’a şifre kırıcı özelliği yükleyerek bunu doğal ve pratik hâle getirdim.

Yasemin karakteri; yalnızlık, yabancılaşma ve aidiyet arayışı içinde bir yolculuk yapıyor. Yasemin’in yaşadığı yalnızlığı, özellikle modern şehirlerde yaşayan insanlar için sembolik bir temsil olarak görebilir miyiz?

Yasemin’in bir kesimi temsil ettiğini düşünebiliriz belki evet ama bir yönüyle annesiyle sorunları olan kadınları, bir yönüyle hayatını bir erkeğe göre şekillendiren birçok kadını, bir yönüyle yalnızlıkla ve kendiyle ilgili doğru yolu bulma hâlleriyle cebelleşen kadınları da temsil ettiği düşünülebilir. Öyle düşününce kedi besleyen kadınlar ya da kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadınlar gibi liste uzayabilir. Çünkü birçoğunun tipik özelliklerini görüyoruz. Evet şehirli, yalnız, genç kadın modeli Yasemin ama aynı zamanda çok daha fazlası…

Romanınızda ebeveyn-çocuk ilişkileri ve çatışmalara da ışık tutuyorsunuz. Her karakterin hem içinde doğup büyüdükleri hem de kendi yaşantıları içinde oluşturdukları ilişkilerini de ele alıyorsunuz. Ebeveynlerin çocukları üzerindeki etkilerine dikkat çekme olarak yorumlayabiliriz miyiz bu durumu?

Yorumlayabiliriz elbette. Dünyaya geldiğimizde ilk ebeveynlerimizi görürüz istisnalar dışında ve hayatı onlardan öğreniriz. Kişiliğimizi büyük oranda ebeveynler etkiler. Dolayısıyla onların açtığı yaralar hayatın daha ilk başından itibaren psikolojik dengemizde yerini alır, oraya yerleşir. Burada da karakter oluşumunda en önemli faktör bana göre. Geç Kalanlar Kümesi’nde kahramanlarımızın sebep-sonuçlarını iyi anlamaya çalıştım. O yüzden onları ebeveynlerden bağımsız ele almak mümkün olamazdı zaten.

Ana karakteriniz Yasemin’in mekânlarla olan bağını, mekânların onun üzerindeki izlenimleri analiz ve sentezler eşliğinde romanınızda ustaca işliyorsunuz. Mekânların kişiliğimize etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

O da romandaki motiflerden yalnızca biri. Anlatıma ne kadar farklı yerlerden analizler katarsak o kadar keyifli bir okuma olur, diye düşünüyorum. Ben de aynı zamanda bir okuyucuyum. Okuduğum eserden ilginç tespitler, daha önce sık karşılaşılmamış benzetmeler ve yorumlar beklerim. Ben de yazarken buna dikkat ediyorum. Evlerin dili de bu “süs”lerden biri. Ben de aynı zamanda evlerin bir dili olduğunu düşünüyorum. Bazen çok derli toplu duran bir ev, insanın kulağına bir gece önce orada vahim hadiseler yaşandığını fısıldayabilir. Kimi ev insanı yorar kimisi insanın canını sıkar kimi hüzünlendirir kimi huzur verir. Mekânların ruhu olduğuna ben de inanıyorum.

Romanda karakterlerin kendi geçmişleriyle yüzleşmeleri, travmalarını kabul etmeleri ve kendi hikâyelerini yeniden inşa etmeleri çok önemli. Sizce insan geçmişiyle yüzleşmeden yeni bir başlangıç yapabilir mi?

Benim izlenimime göre yeni bir başlangıç yapması zor olur. Yüzleşme meselesinin çok abartıldığına inanıyorum, travmalar ise çok zor bir konu ama genelleme yapmak gerekirse üstü örtülen yaralar ve sorunlar üzerine yeni ve olumlu bir duygu durumu inşa edilemiyor. Hep eski yaralar bir yerden kendini gösterip el sallıyor. Huzur kaçırıyor. Bunlar kişiden kişiye değişen konular. Herkesin geçmişle baş etme yöntemi farklı. Bunun da yorumunu okuyucuya bırakabilirim.

Bir sonraki edebî projeniz hakkında okuyucularınıza bazı ipuçları verebilir misiniz?  Bu süreçte sizi yönlendiren belli başlı ilham kaynakları nelerdir?

Bundan sonra okuyucuyu çok farklı bir romanın beklediğini söyleyebilirim. Bana epey uzak bir tarz üzerinde çalışmak istedim. Deniyorum… Çok zamanımı alacak gibi duruyor. Şimdilik daha fazla bilgi veremiyorum çünkü çok az ilerleyebildim. Ama üstesinden gelebilirsem okuyucu oldukça şaşırtıcı bir romanla karşılaşacak. Geç Kalanlar Kümesi ve Devridaim gibi içime sinene kadar uğraşacağım.

0
407
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage