Video üretimlerine odaklanan Bilsart, Begüm Güney’in küratörlüğünü üstlendiği “Bir Daha Hiç Bulmamak Üzere Yitirdiğimiz Evler İçimizde Yaşıyor” sergisinin ikinci bölümünde Erdal Bilici’nin eserlerini 18-28 Eylül tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.
“‘Bir daha hiç bulmamak üzere yitirdiğimiz evler içimizde yaşıyor.’ - Gaston Bachelard
Sergi için zaman dışı ve zamanlar üstü Bachelard’ın düşüncesinde gündüşçüsü ile dünya birbirine bağlıdır. Gündüşleri dünya deneyiminin inkârı değildir. Düşünceden önce hayal — berrak ve sabit düşüncelerden önce parlayan ve düşleyeni önceliklendiren; insanın sadece düşünen varlığını kabul edemez. ‘İnsan, bütünlüğü içinde ele alındığında öncelikle hayal eden bir varlıktır.’ der.
Kendini oluşturmanın yollarını uzun uzun tariflerken bizi sükûnete davet eder. Dinginlik, dünyanın ve gündüşçüsünün varoluşuna dairdir. İmge bu varoluşunun başlangıcıdır. Bir sanatçı için olduğu gibi… Biz de imgeleri izleyerek dünyaya katılır, burada kök salarız.
Bağ (Tether) ikonik olan ile unutulmakta olan arasındaki zıtlığa işaret ederken zamanın hem değer verilen hem de göz ardı edilen kalıntılarına odaklanır. Eser, Kopenhag’ın tarihi merkezindeki iki oteli odağına alır: Arne Jacobsen tarafından tasarlanan ünlü SAS Oteli ve şehrin ilk fonksiyonalist binası olan neredeyse unutulmuş Astoria Oteli. Otel odasından Astoria’nın tepesine yerleştirilmiş anıta bakan bir anlatım ile başlayan eser; iki ana karakter üzerinden, birinin unutulmuş kamusal alanı işgal eden anıtlar ve heykellerden dem vurduğu, diğerinin ise bilimsel ilerlemeler hakkında duyduğu hikâyeleri anlattığı, konudan konuya atlayan bir diyalog olarak Astoria’nın tarihi ve güncel yapısı arasındaki bölünmüş bilincini yansıtır. Eser, bitki örtüsüyle kaplı bir alanda, fısıldayan sesler, kuytuda bir yer ve uzaktan görünen bir kamp ateşi üzerinden bir nevi psikolojik bir mekâna geçiş yapar. Akan görüntü okyanusun orta yerinde dalgalarla devinen başka bir yerde, uzaklardan gelen ezgilerin ritmiyle devam eder. Bağ (Tether), sinema, 3D, CGI ve fotoğraf tekniklerini kullanarak insanlık durumuna dair denemelere dönüşürken; insana dair temsili, bazen görsel ve bazen ise sadece işitsel öğeler ile bir tür tuzak olarak kullanır ve izleyiciyi anlatıya çeker.”