PEN Türkiye Yazarlar Derneği, 2020 Şiir Ödülü’nü Ahmet Telli'ye armağan etti.
Yapılan açıklamada şu sözler yer aldı: “Türk edebiyatını lirik, toplumsal şiirleriyle yücelten Ahmet Telli, genç şairlere, okuyucuya her zaman yeni bir soluk olmuştur. Şiirlerinde gerçeklik, direniş, hüzün iç içe geçmiş, okuyucusunu dizeleriyle etkilemiş, emeğe saygılı, romantik ve isyankar şairimiz Ahmet Telli'yi kutluyoruz.” Telli’ye ödülü TÜYAP 25. İzmir Kitap Fuarı’nda yapılacak törende takdim edilecek.
21 Mart Dünya Şiir Günü için Ahmet Telli'nin hazırladığı 2020 Şiir Günü Bildirisi:
“Dünyayı aşklaştırmanın özel bir edimidir şiir. Referansları özgürlük, adalet ve vicdandır. Özgürlüğe evrensel, adalete toplumsal ve sınıfsal, vicdana bireysel olarak yaklaşır ve özümser; onları insani ve estetik boyutlarda yeniden üretir.
Şiir her türlü inanç sisteminin ve ideolojilerin sınırlandırdığı dar algı aralıklarının karşısına, dinamik ve sınırlanmamış bir kadrajla çıkar. Bu kadrajdan uzanarak kucakladığı ufuklarda şair de, şiir alımlayıcısı da özgürleşir ve zenginleşir. Bu bağlamda, dili de tıkızlaşmış hâlinden kurtarıp sözcüklerin özgürleşmesini sağlayan şiirdir.
Şiir, içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bu karanlık dünyanın yerine ışıltılı, kardeşçe ve yaşama sevincinin rüzgârıyla dolu bir dünyayı geçirir; bunun olabilirliğini gösterir ve hepbirlikte’liğe çağrı çıkarır. İnsanların köşeye sıkıştırılmışlıklarına karşı, onların birlikte gösterebilecekleri tükenmez gücü; tek düşürülmüş bireyin horlanmasına ve aşağılanmasına karşı, insan tekilinin el değmemiş zenginliklerini ve yaratıcı coşkularını sezinletir.
Şiirin zihnimizde şimşekler çaktırabilen gücü, hayat ile geçişmiş bir duygu – düşünce – imgelem diyalektiğinin yapılandırdığı yaratıcı bir süreçte oluşmasından kaynaklanır ve ayrıca bu nedenle her şiir, biriciktir. Sistemin dayattığı aynılaşma ya da aidiyet kalıpları yerine, “kendi” olabilmek ve ben’i, biz’e taşıyabilmek için, özgürleştirici imgeleriyle sezgisel aklın hayata çağrılmasının da yoludur şiir. Düşlerinin ve bilme merakının öznesi olamayan insan, verili hayatın bir nesnesine dönüşür. Şiir ise, kazandırdığı imgesel düşünüş sonucu “hayır” diyebilme cesaretini hatırlatır kişiye.
Doğayı, toplumu ve insanı anlayan ve gelecek sezgisinin ışığını bilincin ekeneklerine sızdıran şiir, olmuş bulunanla ve olmakta olanla bağını kopartmadan, ütopyamızı çiçeklendirir. Biz ki, o ütopyadan bugün, şu an hayatımıza neyi çağırabiliyorsak, onu yaşayabilmeliyiz. Bu durum, şiirin gerçek ile uyumsuzluğunu, onun gerilimli bir alan olduğunu duyumsatmaktadır. Şair, bu gerilimin sancılarını göze alan kişidir; gerçeğin hâl ve gidişine itiraz daima şiirden gelmiştir çünkü. Gerçek, yalanla yer değiştirdiğinde o, kendi hakikat’ini kurar; gerçek diye belletilen yalanların perdesini aralayarak, hakikat olanı gösterir. Bu nedenledir ki, iktidar odaklı hangi güç varsa, şairi ve şiiri sakıncalı bulmuştur. Şiir ise itirazlarını yükseltirken, ölüme karşı yaşamı, karanlığa karşı şavkı, savaşa karşı barışı, sömürüye karşı alın terini, kısıtlamalara ve zulme karşı özgürlüğü savunmaya devam eder; bir yandan da her türlü ötekileştirmeye karşıdurur.
“Gülün gülle tartılacağı” bir dünya, aşk hâlinde bir dünyadır ve bu, şiirin düşüdür. Şiir, önce kendini aşk’laştırarak yola koyulmakta ve tahayyülün sınırsızlığına doğru kanat vurmaktadır
Dünya Şiir Günü bütün bunları yeniden hatırlamak ve hatırlatmak olsun…”