Sibel Kırık’ın “Akt-Metabol” başlıklı kişisel sergisi 28 Aralık’a kadar Simbart Projects’te sanatseverlerle buluşuyor.
Sibel Kırık’ın yeni üretimlerden oluşan “Akt-Metabol” sergisindeki eserler, biçimlerin ve renklerin kendileri olarak var olmalarını ve kendilerine özgü bir ifade sunmalarını hedefliyor. Nesnelerin doğal yapısı ve fiziksel dünyadaki algılanışıyla geçirdiği dönüşümleri merkeze alan sergi, sanatçının farklı materyallerle ilişki kurarak yol aldığı bir süreci aktarıyor. Sergideki eserler, bir mekâna dönüşmemiş resmin temel formlarının yüzeydeki tüm ihtimalleri barındırarak her şeye dönüşebilme potansiyelini sorguluyor. Zaman kavramının ortadan kalktığı çalışmalarda, doğada olduğu gibi ritim, titreşim ve tekrar eden desenlerin yanı sıra geometri, yapı ve düzene gönderme yapan biçimler bulunuyor. “Doğada biçimler dönüşüme açıktır fakat bu sonsuzluk içinde bitimsiz sabit formlar bulabilir miyiz?” sorusundan yola çıkarak doğanın değişmez bir geometrisinin olup olmadığı araştırılıyor. Sergide yer alan biçimler, aynı anda farklı anlamlar içererek varlık gösteren yeni formlara dönüşüyor.
Kırık, tuvalde kullandığı bir madde olan ve biçime yüzeyde kavuşan kömür ile farklı bir ilişki geliştirerek kömürün yapısal özelliklerini ve doğasını inceliyor. Sanatçı, organik bir dönüşümün sonucu olan bu bitkisel bazlı maddeyle kurduğu ilişkide, potansiyelini ortaya çıkararak, yeni biçimlere dönüştürmeyi amaçlıyor. Mademki bir madde, yalnızca bir biçime dönüştüğünde algılanabiliyor ve zamanla biçimden biçime geçerek anlamlar kazanıyor, o hâlde ham kütlesiyle gelen kömür parçaları başka bir ortamda füzen-çizgilere dönüşerek farklı kompozisyonlara dahil oluyor. Kömür ve pileksi gibi hazır nesnelerin yanı sıra sergide ışık da kütlenin gizlediği görsel olanağı ortaya çıkararak önemli bir unsur olarak yer alıyor.
Sanatçı bir süredir özenle sakladığı ve artık işlevini yitirmiş materyalleri değerlendirerek, bilgisayar teknolojisinin fiziksel verilerini ve olasılıklarını kullanarak üç boyutlu yeni formlara ulaşıyor. Şablonlar kendi başlarına sanatçının daha önceki gravür çalışmalarını oluşturan temel parçacıklar iken, eski bütünlükleri bozulduğunda ve yeniden bir araya geldiklerinde başka kompozisyonlar oluşturabiliyor. Bu da izleyiciye, algıladığımız biçimlerin “gerçekte ne olduğu” sorusunu sorduruyor. Aynı, Aristoteles’in “maddenin farklı biçimlere bürünmesi ve çeşitli algılar yaratması” ile ilgili ortaya koyduğu yorumların benzeridir. Belki tüm bunların çerçevesinde, Sibel Kırık’ın “Akt- Metabol” sergisindeki yapıtlarının birbirleri ile kurduğu ilişkiler birtakım basit öyküleri aşarak felsefî boyutta evrenin bütünlüğüne sembolik bir gönderme yapıyor.