Tarihe “Freud ve Adler’den sonra Psikoterapinin Üçüncü Viyana Okulu’nu kuran kişi” olarak geçen Viktor E. Frankl’in okurları kendi hayatına dair bir anlam bulmaya davet ettiği kitabı Anlamsızlık Hissi: Psikoterapi ve Felsefeye Bir Meydan Okuma, Defne Şen’in çevirisiyle Mundi’den çıktı.
20. yüzyılın en önemli psikoterapistlerinden, tüm dünyada çok satan İnsanın Anlam Arayışı kitabının yazarı Frankl, kendi ekolü olan “logoterapi”yi geliştirdi. Frankl, sıra dışı bir hayat yaşadı. Ömrü boyunca yeni fikirlerin peşinde koştu, zaman zaman bu yüzden dışlandı, Hitler döneminde toplama kamplarında esir düştü, ailesini bu kamplarda kaybetti fakat her şeye rağmen yaşama tutunma çabasından ve anlam arayışından hiç vazgeçmedi. Şahsi tecrübelerini nöroloji ve psikiyatri uzmanlığıyla birleştirerek logoterapiyi geliştirmesinin sebebi de buydu: İnsanı yaşama bağlayan en önemli motivasyonun “hayatın bir anlamı olduğuna inanmakla inşa edildiğini ve hayat mücadelesindeki en büyük engelin de “anlamsızlık hissi” olduğunu görmesi…
"[...] insan bir şeyden nefret ederken aynı anda ona delice tutkun olabilir ve bu ikisinin arasındaki gerilim tam da hayattaki potansiyel anlamlarımızın peşine düşmeye teşne kılar bizi. Bu durumdan hoşnut olmamaksa bizim derdimiz, hayatın değil. Zaten anlam doğurmak denen şey, fonda neşeli bir çiftetelli eşliğinde olmuyor çoğunlukla. Ama bir melodi duymaya niyetliysek hayat bize onu veriyor, orası kesin. İçimizdeki çağrının bangır bangır gelen sesini de işte tam o anlam bulmakta güçlük yaşadığımız, çıkışın varlığından şüphe ettiğimiz karmaşık zamanlarda duyabiliriz. Çünkü başka çaremiz yok: Kulak vererek yaşamak zorundayız. Frankl’in en büyük alametifarikası da burada, zira toplama kamplarından sağ çıkmış bir ruh sağlığı uzmanı olarak bunu her koşul altında yapabileceğimiz gerçeğini ortaya koyuyor.” - Büşra Tarçalır