Wilhelm Genazino’nun ölümünden önce yayımlanan son romanı olan, insan ruhunda uzun bir gezintiye çıkaran Ne Para Ne Saat Ne Kasket, Tevfik Turan’ın Almanca aslından çevirisiyle Jaguar Kitap’tan çıktı.
Genazino yine keskin gözlemler, derin düşünceler ve kendine has bir yalnızlık öyküsü anlatıyor. Romanın kahramanı Genazino’nun tipik karakterlerinden. Anlatıcı bir sokak festivali sırasında eski karısıyla karşılaşır. Kendisi, her ne kadar yeni ilişkiler yaşamaya başlasa da eski karısına, evliliğine, dahası evliliğe dair düşüncelerden bir türlü kurtulamamıştır. Her “eş”in gelecekteki “eski”liğini içinde barındırdığını fark eden kahramanımız sadece evliliğin değil, yaşam, anne-baba, çocukluk, yaşlılık, ölüm gibi konuların da gittikçe çetrefilleştiğini görür. Halbuki bir zamanlar, yaşlandıkça tüm bunların biraz daha açıklanabilir olacağını düşünmüştür.
“Çocuklu bir anne gördüm, durdum. Ani bir şekilde uyanan bir duyguyla çocuğa annesinden, anneye ise çocuğundan dolayı gıpta ettim. Bundan başka, gençliği, güzelliği, kolyesi ve saç şeklinden dolayı da anneye gıpta ediyordum. Ayrıca, kaba saba küstahlığından ve tükürükler savurarak konuşmasından dolayı da çocuğa gıpta ediyordum. Beni şaşırtan yorgunluğum oldu; yaşlanmanın bir ödüllendirilme olduğunu tasavvur ederdim hep; ödülse bir eksiklik olamazdı, rencide edici bir şey de değildi. Oysa eksiklik ve aşağılanma her metroda açık açık yazılıydı. Her vagonda şöyle deniyordu: Yaşlılara boş yer bırakılması rica olunur. Yorgunluğuma sahip çıkabilirdim, ama cesaret edemedim.”