House of Brothers Lounge, Esra Gülmen’in eserlerini 27 Ekim’e kadar Contemporary Istanbul’da sanatseverlerle buluşturuyor.
Bu sene 19. edisyonu düzenlenen Contemporary Istanbul’un partnerleri arasında Pernod Ricard Türkiye yer alıyor. Pernod Ricard Türkiye’nin sanatseverleri bir araya getirdiği House of Brothers Lounge, Esra Gülmen’in eserleriyle fuarda yer alıyor. Gülmen’in ilk defa Türkiye’de sergilediği eserleri, kültür sanat yazarı Osman Can Yerebakan’ın küratörlüğünde sunuluyor.
House of Brothers Lounge’da yer alan Controversy Teeter / Totter, Istanbul, şehrin zıtlıkları bir arada yaşatan özgünlüğünü gözler önüne seriyor. Esra Gülmen’in Berlin ve Avusturya’da yayımladığı enstalasyonunun House of Brothers Lounge’a özel tasarımında, zıtlıkların dengeye ulaşması ve birlikte var olmaları vurgulanıyor. “Her bir tahterevalli, hiçbir anı birbirine benzeyemeyen, bulmacalarla dolu İstanbul’un mikrokozmosudur” diyen küratör Osman Can Yerebakan, eserin İstanbul için bir aşk şarkısı niteliğinde olduğunu belirtiyor. Eser birbiriyle çatışmaktan çok örtüşen ikiliklerin dünyasını, yüzeyin ötesini görebilen gözlere sunuyor.
House of Brothers Lounge’ın dış kısmında ise yine Esra Gülmen’in İstanbul’un gökyüzüne ve Haliç’e karşı konumlanan Ne Seninle, Ne Sensiz (Neither With Nor Without You) eseri yer alıyor. Karşısındaki manzarayı da yansıtan aynalı eser, bir yere/bir kişiye ait olma ve kopma gibi çelişkili görünen duyguları da somutlaştırıyor. Eser hem bir beyan hem de iç gözlem barındırırken sahip olma ve bırakmanın harmanlandığı üçüncü bir yolun olasılığını tartışıyor.
19. Contemporary Istanbul’u 27 Ekim’e kadar Tersane Istanbul’da ziyaret edebilirsiniz.
Pelin Esmer’in yazıp yönettiği yeni filmi O DA BİR ŞEY Mİ, dünya prömiyerini 30 Ocak - 9 Şubat tarihlerinde gerçekleşecek Rotterdam Uluslararası Film Festivali’nin “Harbour” bölümünde yapacak.
Pelin Esmer, en son 2019’da gösterime giren belgesel filmi Kraliçe Lear’dan sonra şimdi de Türkiye- Bulgaristan- Romanya ortak yapımı olan kurmaca uzun metrajlı filmi O DA BİR ŞEY Mİ ile ilk kez Rotterdam’da izleyici karşısına çıkacak. Senaryosunu Pelin Esmer’in kaleme aldığı film, Söke’de doğup büyüyen otel görevlisi bir genç kızla, İstanbul’da yaşayan tanınmış bir yönetmenin iç içe geçen hayatlarını konu alıyor.
Kerem Çatay (Ay Yapım), Dilde Mahalli (Rosa Film) ve Pelin Esmer (sinefilm)’in yapımcılığını üstlendiği filmin tüm çekimleri Söke ve İstanbul’da gerçekleştirildi. Başrollerini Timuçin Esen ve ilk kez kamera karşısına geçen genç oyuncu Merve Asya Özgür’ün paylaştığı filmin oyuncu kadrosunda İpek Bilgin, Nur Sürer, Mehmet Kurtuluş, Şebnem Hassanisoughi, Asiye Dinçsoy, Sermet Yeşil, Fehmi Karaarslan, Laçin Ceylan, Deniz Karaoğlu, Oğuz Kara gibi usta ve genç isimler bir arada yer alıyor.
O DA BİR ŞEY Mİ’nin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=TTfG38MveWs
Yönetmen, yapımcı ve müzisyen Nihan Belgin, Türk rock müziğinin önemli isimlerinden Erkin Koray ile özdeşleşen “Çöpçüler” şarkısını yeniden yorumladı.
Söz ve bestesi Ali Toprak’a ait olan “Çöpçüler” şarkısı, Erkin Koray’ın kendine has yorumuyla geniş kitlelere ulaştı. Nihan Belgin yeniden yorumladığı “Çöpçüler”in ruhunu günümüze taşırken dinleyicilere farklı ve derin bir deneyim sunuyor. Şarkının prodüktörlüğünü Yiğit Keven yaptı. Şarkının klibi bir zamanlar müziğin kalbinin attığı Unkapanı İMÇ çarşısında çekildi. Klibin yönetmenliğini Umut Beşkırma üstlenirken, kurgusunu Nihan Belgin yaptı.
Nihan Belgin’in BBI Music Co. etiketiyle yayımladığı “Çöpçüler” şarkısını buradan dinleyebilirsiniz.
İstanbul doğumlu İsviçreli sanatçı Renée Levi’nin “La Elle” başlıklı kişisel sergisi 11 Mayıs 2025 tarihine kadar Paris’in önemli sanat kurumlarından Palais de Tokyo’da sanatseverlerle buluşuyor.
Soyut dışavurumculuğun dünyada en önemli kadın temsilcilerinden olan Renée Levi, mekânı dönüştüren büyük ebatlı resim yerleştirmeleri ile tanınıyor. Her eserine bir kadın ismi veren Levi, müzenin girişi, fuaye alanı ve dış cephesine uygulanan yeni yapıtına La Elle (Fransızca üçüncü dişi çoğul şahıs zamiri) başlığını verdi.
İstanbul’da daha önce Levi’nin iki sergisine ev sahipliği yapan Öktem Aykut, sanatçının Palais de Tokyo’daki sergisine eşlik eden bir seriyi Paris sanat haftası fuarlarından Paris Internationale’de izleyicilerle buluşturdu. Levi’nin İstanbul’daki sanat üretimi ve şehirle güçlü otobiyografik bağını ele alan Bir İsim ve Bir Yer isimli film, geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nde prömiyer gösterimini gerçekleştirdi. Yapıtları özellikle Avrupa’nın belli başlı pek çok müze koleksiyonunda bulunan Levi’nin bir eseri de İstanbul Modern koleksiyonunda yer alıyor.
Behiç Ak’ın doğaya kulak vermeyi öğrenen bir çocuğun renkli macerasını anlattığı kitabı Bülbüllerin Şarkı Söylediği Yer, Günışığı Kitaplığı’ndan çıktı.
Ak’ın yazdığı ve resimlediği bu kitap insanın gerçek kişiliğini ve yeteneklerini keşfetme yolculuğuna ışık tutuyor. Roman, kendimizle ve çevremizle kurduğumuz ilişkilere eğiliyor. Aşırı hızlı şehir hayatında unutulan kırsal yaşamın dinginliğinin değerini; doğanın ahenginin, insanın kendini bulmasındaki etkilerini duyumsatıyor. Şehir ve köy yaşamı arasındaki farkları ve etkileşimleri gösterirken doğa, sanat ve yetenek üzerine düşündürüyor.
“Kerem, babasından farklı olduğunu kanıtlamak istiyordu. Çıktığı yürüyüşte önce içsesiyle tanıştı, sonra kendini bülbül seslerinin yankılandığı yemyeşil bir yaylada buldu. Yollarda, kavun heykeli yapan dev adam, ablasının çokrenkli arkadaşı Dilan, çoban köpeği Dost, ablasından çello çalmayı öğrenen Eşber ve moda tasarımcısı Feyza Hanım'la tanıştı. Peki ya defile yapan korkuluklar, futbol topu dolu tarla gerçek miydi? Kerem kendisiyle nasıl barışacak, gerçek Kerem'i nasıl bulacaktı?..”
Spotify’ın dünyanın dört bir yanından yükselen yetenekleri öne çıkarmak amacıyla başlattığı RADAR Türkiye’nin ikinci sanatçı seçkisinde Baran Mengüç, Ceren Sagu, Lotusx, Rana Türkyılmaz ve TUANA yer alıyor.
Yeni çıkış yapan veya kariyerlerinin başındaki sanatçılara destek olmayı hedefleyen ve ikinci yılına giren RADAR Türkiye, yükselen yeteneklere odaklanarak ülkenin en güncel müzik trendlerinin de bir yansımasını sunuyor. RADAR Türkiye, Türkiye’nin müzik sahnesinin geleceğini şekillendiren beş yeni sanatçısını; Baran Mengüç, Ceren Sagu, Lotusx, Rana Türkyılmaz ve TUANA olarak duyurdu. Geleceğin sesleri olarak tanımlanan bu beş sanatçı, yalnızca özgün yetenekler olmakla kalmıyor, aynı zamanda müzik türleriyle Türkiye’nin dinleme alışkanlıklarının da birer yansıması olarak öne çıkıyor. Hip hop’tan rock’a, arabeskten alternatif esintilere kadar geniş bir yelpazeye sahip bu sanatçılar, modern ve kültürel müzik tarzlarının bir araya geldiği çok yönlü bir akımı temsil ediyor.
“Pop, R&B ve geleneksel Türk tınılarını bir araya getiren çok yönlü bir sanatçı olan Baran Mengüç, modern ve kültürel seslerin eşsiz bir füzyonunu yaratarak geleneksel Türk enstrümanlarını çalışmalarına dahil etme trendinin bir örneği olarak öne çıkıyor.
Ceren Sagu ise geleneksel olarak daha eski jenerasyonla ilişkilendirilen arabesk türünü modern trap ritimleriyle harmanlayarak yeni bir soluk getiriyor ve genç dinleyiciler arasında bu tarza olan ilginin yeniden canlandığını gösteriyor. Hyper pop ve modern hip hop’u duygusal şarkı sözleriyle birleştiren Lotusx, Z kuşağının türlerin harmanlandığı parçalara olan sevgisine hitap ederken, 90’lar/00’ler rock nostaljisine taze bir indie dokunuşu getirerek çıkış yapan Rana Türkyılmaz, Türkiye rock sahnesinin yeni önemli figürlerinden biri olarak Türk rock tutkunlarının kalbini fethediyor. TUANA ise dans-pop’tan alternatif/indie bir tarza geçiş yaparak, genç dinleyiciler arasında türler arası, deneysel müziğe olan artan ilgiyi yansıtıyor.”
Spotify Sanatçı ve Yapım Şirketi İlişkilerinden Sorumlu Müdür Fırat Tekaüt şunları söyledi: “İlk yılı itibariyle oldukça başarılı bir dönemi geride bırakan RADAR Türkiye’de programın ikinci seçkisini tanıtmaktan büyük bir heyecan duyuyoruz. RADAR programı, kariyerlerinin başında olan sanatçıları desteklemeyi ve onların hayranlarıyla daha derin bağlar kurmalarını sağlamayı amaçlıyor. Farklı müzik tarzlarından, sanattan, dijital kültürden ve uluslararası müzik sahnesindeki gelişmelerden ilham alan yeni bir sanatçı seçkisini desteklemekten gurur duyuyoruz. Aynı zamanda da onların, Türkiye’deki müzik trendlerinin gerçek bir yansıması olduklarını düşünüyoruz. Müzik sahnesinin gelecekteki sesleri olarak bu beş yeni sanatçının benzersiz vizyonları ve birbirinden farklı background’larının Türkiye’nin gelişen ve birbiriyle bağlantılı müzik ortamına büyük katkı sağlayacağından hiç şüphem yok. Hem Türk müzik sahnesini hem de platformumuzda gördüğümüz trendleri şekillendiren şeyin tam da bu çeşitlilik ve sürekli değişim olduğu ortada.”
RADAR Türkiye listesine buradan ulaşabilirsiniz.
Akbank Sanat, Contemporary Istanbul’un 19. edisyonunda, “Oyun Oyunu Bozar” başlıklı sergisiyle sanatseverlerle buluşuyor.
Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’ın küratörlüğünü üstlendiği “Oyun Oyunu Bozar” sergisi, Genco Gülan ve Mehmet Ali Uysal’ın eserlerini izleyiciye sunuyor. Sanat ve oyun arasındaki ince bağı sorgulayan bu sergi, izleyiciyi her yaratımın aslında önceki yapıtın “oyununu bozduğu” fikriyle yüzleştiriyor. Freud’un çocukluk oyunlarıyla ilgili gözlemlerine atıfla başlayan sergi, yaratıcı sürecin arzudan tatmine uzanan sancılı döngüsünü sanat yoluyla ortaya koyuyor. Her yaratım, yeni arayışların kapısını aralarken, yokluğu gidermek için oynanan oyunlar ve sanat arasındaki etkileşim irdeleniyor.
Akbank ana partnerliğinde gerçekleştirilen 19. Contemporary Istanbul, 27 Ekim’e kadar gezilebilir.
Figen Şakacı’nın geleceksiz ve yoksul üç gencin dostluğu etrafında, son dönem Türkiye’sinin haletiruhiyesine ayna tuttuğu yeni romanı HınçAhınç, İletişim Yayınları’ndan çıktı.
Şakacı, yeni-gençliğin dilinden anlatarak hıncın anatomisini çıkarıyor bu romanda. Yeni Mahalle’de ortalık karışık. Bu mahalle Türkiye’nin son dönemine ayna tutuyor. Nedeni belli olmayan bunca öfke niye, kimse bilmiyor. Sanki gökten tepelerine nefret yağıyor. Evde, sokakta, sahada, otobüste, yatakta her yerde bu öfke.
“Herkes kursağında kalanları kustuğunda, eteğimizdeki o taşları, evet küçük ve yeşil olanları da döktüğümüzde Yeni Mahalle’nin tarihi bizi de yazar mı acaba? Hıncın harcı sabırla karılır kardeşim, haklı olanın acelesi yoktur. O hesaplaşma günü geldiğinde umarım karşımda olursun.”
Deniz Dursun’un kaleme aldığı, Anıl Can Beydilli’nin yönettiği, Mine Nur Şen’in rol aldığı Yıldız oyunu, 25 Ekim’de Bahçe Galata’da, 3 Kasım’da Kadıköy Boa Sahne’de 16 Kasım’da Pax Sahne’de ve 30 Kasım’da yeniden Bahçe Galata’da sahnelenecek.
“Yıldız. Beş kişilik bir ailede yaşayan bir muhabbet kuşu. Limonlu salatalığı, Bilge’yle tuvalette kitap okumayı, Serap’ın Hamdi’ye bağırmasını, Ela ağlayınca omzuna konmayı ve Ece’nin mor ayakkabılarının içine saklanmayı çok seviyor. Bir gün evden kaçtı. Bu bir çırpıda keşfedilemeyecek kadar geniş dünyadan bir sürü şey öğrendi. Buna büyümek deniyormuş meğer. Bir de şimdi gelmiş hepsini bize anlatıyor. Bir parka tünemiş, gelene geçene sesleniyor.
‘Kaybolmak için mi gittin, bulunmak için mi?
Bulmak için.
Ama nereyi, bilmiyorum.’
Mutlu insanlar nerede yaşar? Peki mutlu kuşlar nerede yaşar? Mutlu bir Yıldız nerede yaşar?”
Yıldız oyununun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
Yazar: Deniz Dursun
Yönetmen: Anıl Can Beydilli
Oyuncu: Mine Nur Şen
Yaratıcı Yapımcı: Aslı Candaş
Dramaturg: Yaşam Özlem Gülseven
Yardımcı Yönetmen: Elif Tekinyer
Işık Tasarımı: Yasin Gültepe
Müzik Tasarımı: Gülin Kılıçay
Hareket Tasarımı: Gülnara Golovina
Kostüm Tasarımı: Cansu Demirci
Fotoğraf & Video: Veli Furkan Güneş
Işık Operatörü: Bekir Berk Kozanhan
Afiş Tasarımı: Aslı Candaş - Yaşam Özlem Gülseven
Peter Zimmermann’ın “Contact” başlıklı kişisel sergisi 24 Ekim - 24 Kasım tarihleri arasında Dirimart’ta sanatseverlerle buluşuyor.
“Contact” sergisi, Peter Zimmermann’ın “grafik algoritmalarla modifiye ettiği dijital şablonları temel alarak ürettiği yağlıboya resimlerinden oluşuyor. Modernizm ve Colour Field hareketiyle ilişki içerisinde geleneksel resmi yeniden yorumlayan Zimmermann, topladığı veya taradığı fotoğraflar, film kareleri ve diyagramlar gibi buluntu görselleri grafik algoritmalarla işleyerek tanınmaz hâle getirip epoksiyle tuvale aktarıyor.
Sanatçının 2019-2024 yılları arasında ürettiği dijital tabanlı yağlıboya eserlerini içeren sergi, fırça veya parmak darbeleriyle yaratılan yüzeylerle izleyiciyi dijital çağda görme ve dokunma duyusu arasındaki bağlantıları keşfetmeye çağırıyor. Felsefe ve doğa bilimleri geleneğinde dokunsal bir süreç olarak kabul edilen görme duyusunda gözün çevreyi tarayarak nesnelere “dokunduğu” düşünülürken sergi bu düşünceyi geliştiriyor. Dijital dünyada el ile ekran arasındaki etkileşim, dokunma ve görme algımızı birleştirerek görsel ve dokunsal duyularımızın nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Dijital ve dokunsal alanların anlamlandırılmasında sıra dışı bir deneyim sunan sergi; görme, dokunma ve dijital soyutlama estetiği arasındaki ilişkiye yeni bir boyut kazandırıyor.
Künye:
1. Way Out, 2024, 180 x 130 cm
2. Infinite, 2022, Oil on dibond 250 x 160 cm
3. Sweeping, 2024, 250 x 160 cm