12. Gece'yi, Serdar Biliş'in rejisiyle İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun başarılı oyuncularından modern bir dekor, kostüm ve müzik tasarımıyla seyretmek gerçekten zevkli bir deneyim. Çok da eğlenceli. Shakespeare'in zamanında da seyircileri gülmekten kırıp geçiren bir komedya olarak izlenmişti mutlaka.
Viola ile Sebastian'ın geçirdiği deniz kazasının bir video filmle görselleştirilmesi çok etkileyiciydi. Seyirciyi bir anda oyunun rüya atmosferinin içine alan bir çağrı gibiydi. Oyunun pek çok sahnesinde güzel buluşlar, yabancılaştırıcı efektler oyuna renk katmıştı ve Shakespeare'in hayaletinin de bu buluşlara bir itirazı olmazdı sanırım. Tabii, bir noktaya kadar. O olmazsa olmaz nokta Shakespeare'in dilidir. Diyeceksiniz bu bir çeviri. Türkçede de ne büyük mutluluktur ki, her zaman aslına çok sadık olmasa da bir Shakespeare dili oluşmuştur. Onun dizelerini nerede duysak tanımamızı sağlayan bu dildir. Ben 12. Gece'de bu dili işitemedim. Shakespeare'e özgü şiirsel ve lirik dili işitemeyince, o güzelim oyunculuklar, o işlevsel mizansenler, görkemli su altı video film görüntüleri, gösterişli bir şovun parçası gibi görünüyor. Oyunun derinliği -ki bence çok önemli- algılanamıyor. Tiyatrodan çıkan seyircinin sadece eğlenmesi amaçlanıyorsa, 12. Gece başarılı bir gösteridir. Ama oyunun alt metinlerinin seyirciye geçtiğinden emin değilim. Alt metinler bir yana, diyaloglar ve oyunda önem taşıyan mektuptaki sözler bile değiştirilmişti.
12. Gece, bir komedya ve romans olarak adlandırılabilir. Shakespeare, romans bölümlerinde şiir dilini kullanmış, komedya bölümlerinde nesri yeğlemiştir. Bu çeviride bu ayrım gözetilmemiş. Diyaloglar komik sahnelerde hafif ve kinayeli, aşk sahnelerinde ise şiirsel, hisli ve lirik olmalıydı. Sonuçta aşk ve şiir komediye kurban edilmiş oluyor. Oyunun mizahı ise zaman zaman ortaya çıkmıyor. Örnek verirsek, Olivia'nın yardımcısı Maria'nın, sevimsiz kahya Malvolio'yu tuzağa düşürmek için hanımının adına yazdığı mektupta sarı çoraplarla çapraz diz bağlarının belirtilmemesi, güldürü unsurunun seyirciye yeterince geçmemesine neden oluyor. Terry Eagleton'ın vurguladığı gibi, bu sahte mektup, “Malvolio'nun cinsel yaklaşımını doğrudan doğruya gülünç çapraz dizbağlarına ve sarı çoraplarına tutsak eder.” [1] Malvolio, arzusu uğruna tutucu kurallarına ters hallere girebilecek derecede takıntılı bir aşk ve iktidar çılgınlığına düşer. Yanılsama ve gerçeklik, delilik ve akıllılık arasındaki sınır bir kez daha zorlanır.
12. Gece'nin konusu, Shakespeare'in çoğu eserinde olduğu gibi özgün değildir. Barnabe Riche'nin Farewell to the Military Profession adlı eserinde yer alan Apolonius and Silla adlı öyküden alınmıştır. Hikayenin orijinalindeki Dük Apolonius'un Constantinople (İstanbul) Dükü olması da ilginç bir ayrıntı olabilir bizim açımızdan. 12. Gece adını İsa'nın doğumunun 12. gecesi (6 Ocak) şenliklerinden almıştır. Saraydaki 12. gece şenlikleri için yazılmış olması muhtemeldir. Yazar, “Ne İsterseniz”i (As You Like It) ikinci isim olarak eklemiştir. Bu ikinci ismin oyunu sahneleyecek olanlara bir özgürlük verdiği akla gelebilse de, cinsler arası rol değiştirmeye atıfta bulunması da uzak ihtimal değildir.
Oyunun asıl öyküsü Viola (Cesario) - Orsino-Olivia üçlüsü arasında geçer. Bir gemi kazasından sağ kurtulan Viola, ikizi Sebastian'ı kaybeder. Erkek kılığına girerek, Dük Orsino'nun yanında uşak olur. Orsino, Cesario adıyla takdirini kazanan Viola'yı aşkına karşılık vermeyen Olivia'ya aşk elçisi olarak gönderir. Aslında efendisine âşık olan Viola, Olivia'ya efendisinin aşkını çarpıcı metaforlarla anlatır. Olivia, bu güzel konuşan zarif delikanlıya âşık olur. Oyunun sonunda Viola'nın erkek kardeşi Sebastian'ın ortaya çıkmasıyla, keyifli karışıklık mutlu bir çözüme ulaşır. Oyunun ikincil öyküsünde -bu öykü özgündür- Olivia'nın evinde kalmakta olan eğlence düşkünü, aylak ve ayyaş Sir Toby, yeğeni Olivia ile dostu Agueneck'i evlendirmeye çalışır. Soytarı Feste ve Olivia'nın yardımcısı Maria'nın desteğiyle uçuk kaçık hayatlarına engel olan evin kahyası tutucu Malvolio'ya bir oyun hazırlarlar.
Shakespeare'in günümüze uyarlanması her zaman tartışmalı olmuştur. Çok başarılı uyarlamaları olduğu gibi, etkisiz ve önemsiz örnekleri daha boldur. Shakespeare'in dilinin ve diyaloglarının korunması, birinci derecede önemli olmalı diye düşünüyorum. Yoksa olay örgüsü zaten başka yazarlardan alınmış, yüzlerce defa benzerini gördüğümüz ikizlerin karıştırılmasına dayanan bir yanlışlıklar komedyası ise, Shakespeare'i benzerlerinden ayıran dili ve felsefesidir. 12. Gece, ya da Ne İsterseniz, Viola ile Sebastian'ın cinsiyetlerinin karıştırılmasıyla kadından erkeğe, erkekten kadına geçişin bir komik unsur olmanın ötesinde aşkın ve arzunun kolayca yön değiştirebileceğini de göstermiyor mu? Shakespeare'e göre cinsel arzu bir tür takıntıdır ve karakterleri rayından çıkartır; kadın ve erkeğin toplumsal rollerini karıştırarak, düzeni tehdit eder. Malvolio'nun düzmece aşk mektubuna inanarak kimlik değiştirmesinde olduğu gibi bir tür deliliğe yol açabilir. Oyunun açılış sahnesinde Dük Orsino'nun konuşması aşkın ruh halini anlatır:
“Sen aşk, ne zapturapta gelmez,
Ne delişmen şeysin sen.
Bağrın açık enginler gibi, yine de
En yükseklerde kanat çırpan bile
Bu ummana dalmaya görsün.
O dakika ne hükmü kalır ne şuncacık değeri,
Öylesine ustadır ki sevgi kılık değiştirmede
Havsalan almaz, aklın, şaşar.”[2]
Onikinci Gece, aşkın anarşik karmaşasına dairdir. Nasıl isterseniz, öyle yorumlayabilirsiniz.
Sahnede çok emek verilmiş, görkemli bir gösteri izledik. Tiyatronun “modern” yorumlama tarzı, sözün değil de sahnedeki aksiyonun, büyüleyici görüntü karmaşasının öne çıkmasını önemsediği için tiyatronun gösteri yanı öne çıkıyor. Oysa bazen sözlerin kaçması anlamı alımlamayı engelleyebiliyor. Örnek olarak, hangi seyirci duydu, soytarı Feste'nin şu sözlerini? Var mıydı oyunda, farklı sözcüklerle de olsa?
“Şimdiki nesil harika. Hazırcevap olanlar için sözcükler sadece oğlak derisinden yapılmış bir eldivendir. İstendiği anda tersyüz edilebilir! ... Ne yazık ki, verilen senetler, sözcüklerin yüzünü kara çıkarttığından beri, sözcükler de tam anlamıyla düzenbaz oldular. ...doğrusu efendim, sözcükler olmadan size tek bir örnek bile gösteremem; sözcüklerse öyle ikiyüzlü oldular ki, onlarla mantıklı bir işe girişemiyorum.”[3] Soytarının metinde akıllıca belirttiği gibi sözcükler, düzenbaz ve iki yüzlü oldular ama sadece kelimeler var elimizde derdimizi anlatabileceğimiz. Shakespeare'in sözleri aradan geçen yüzyıllara rağmen her devir için doğruluğunu kaybetmediği için biz hala Shakespeare'i seyrediyor, seyretmenin yetmediği anlarda hala Shakespeare okuyoruz!
Çiğdem Erken'in başarılı müziği, orkestranın mükemmel performansı, Gamze Kuş'un göz alıcı sahne ve kostüm tasarımı, Candan Baş'ın koreografisi, Cem Yılmazer'in ışık ve video tasarımı kayda değerdi. Viola/Cesario ve Sebastian'ı aynı anda oynayan Senan Kara Tutumluer'in erkek kılığındaki jestlerini abartmadan, minimal farklarla ayırt etmesi etkileyici ve inandırıcıydı. Olivia'da Bennu Yıldırımlar karakterinin değişimlerini ustalıkla telafi etti. Keşke (yorum icabı) Olivia'nın değişimi o kadar ani olmasaydı. Soytarı Feste'te Özge Özder, farklı ve eğlenceli bir soytarı karakteri çizdi. Şarkıları da güzel söyledi. Malvolio'da Levend Öktem, aşırıya kaçmadan bir ipin üstünde dengeledi rolünü. Erkan Sever, Kubilay Penbeklioğlu, Tolga Yeter, Seda Fettahoğlu, bütün kadro zaman zaman tuluata düşme tehlikesine karşın üstlerine düşeni ustalıkla yerine getirdiler. Serdar Biliş'in yetenekli ve yaratıcı bir yönetmen olduğunu düşünüyorum. 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali'nde (2010) sahnelediği Fırtına'yı zevkle izlemiştim. 12. Gece'de Shakespeare tiyatrosunun ve şiirinin öne çıkmasını bekledim. Belki de, “Klasikleri neden ve nasıl sahnelemeliyiz?” sorusunun farklı yanıtları vardır. Popüler sanatın hegemonyasının yaygınlaşarak tiyatroyu da etkisi altına aldığı günümüzde daha fazla Shakespeare, daha az “kitsch” beklemek, eskimiş bir arzu olabilir mi? Bir şölen kutlar gibi, yeni, farklı, eğlenceli ve şenlikli bir Shakespeare görmek için izleyin 12. Gece'yi.
12. Gece
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Zeynep Avcı
Yöneten: Serdar Biliş
Müzik: Çiğdem Erken
Sahne ve Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Işık ve Video Tasarımı: Cem Yılmazer
Hareket Yönetimi: Candaş Baş
Ses Çalıştırıcı: Susan Main
Efekt: Gökçe Selim / Serkan Yavşan
Oyuncular: Senan Kara Tutumluer, Bennu Yıldırımlar, Erkan Sever, Levend Öktem, Özge Özder, Kubilay Penbeklioğlu, Tolga Yeter, Seda Fettahoğlu, Ersin Umulu
Koro: Mana Alkoy, Pınar Aygün, Berk Samur, Eylül Soğukçay, İsmet Şahin, Doğan Şirin
Süre: 1 saat 40 dk.