06 EKİM, CUMA, 2017

21. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Göze Çarpan 7 Oyunu

Bu yıl “Tiyatro Bağımsızlık Yapar” sloganıyla 13-26 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek olan 21. İstanbul Tiyatro Festivali’nde yurt dışından 6, Türkiye’den 13 olmak üzere toplam 19 tiyatro, dans ve performans topluluğu yer alıyor. Dünyada sınır tanımayan rejileriyle efsaneleşmiş yönetmenlerin, deneysel yapımların ve yerli sahneden klasik eserlerin modern yorumlarının da olduğu 7 oyunu sizler için mercek altına aldık. 7 Ekim’de satışa çıkacak olan festival biletleri öncesi seçkimize göz atmanızı öneririz.

21. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Göze Çarpan 7 Oyunu

14-15 Kasım

Bir Daha / Theodoros Terzopoulos

20:30 / Moda Sahnesi

İstanbullu tiyatroseverler Terzopoulos’u 1990 yılında, AKM’de iki gün üst üste sahnelenen Evripides yorumu Bakkhalar ile tanıdı. O günden beri yönetmenin İstanbul’a her uğrayışı, Türkiye’deki tiyatro evrenini derinden etkileyerek tiyatro için cesaret kaynağı oldu. İstanbul Tiyatro Festivali de bir ilkini Terzopoulos’la yaşamış, 1999 yılında ilk defa, uluslararası bir yapımın ortak yapımcılığını Herakles Üçlemesi’ne sunduğu destekle gerçekleştirmişti. Yaşarken klasikleşen Terzopoulos, yedi yıl aradan sonra Bir Daha ile yeniden festivalin konuğu. Bir Daha, Terzopoulos’un kurucusu ve yönetmeni olduğu Attis Tiyatrosu’na 30. yıl armağanı; kumpanyanın hiçbir zaman taviz vermediği çizgisinin bir temsili ve Alarme ile başlayıp Amor ile devam eden üçlemenin son halkası. Attis Tiyatrosu’nun iki eşsiz oyuncusu Sophia Hill ve Antonis Myriagkos ellerinde tuttukları ve oyun ilerledikçe doğal uzantıları haline gelen devasa usturalarla, yok oluş haricinde hiçbir şeyin galip gelemeyeceği tükeniş anına kadar birbirlerini yaralamaya çalışıyor. Nefes kesici bir erotizmin sınırlarında dolaşan performans; tutkulu birleşme ve takip eden yıkımla açığa çıkan enerjisiyle, tiyatronun camdan duvarını kırarak seyirciyi tepeden tırnağa kuşatıyor.

17-18 Kasım

III. Richard / Thomas Ostermeier

20:30 / Zorlu PSM Drama Sahnesi

Tiyatro tarihinin gelmiş geçmiş en cani kralı III. Richard’tan bir punk yıldızı ve sivri dilli bir komedyen yaratmak kimin aklına gelirdi? Günümüz tiyatrosunun kışkırtıcı ve sınır tanımayan yönetmeni Thomas Ostermeier; Shakespeare’in ölümsüz karakterinin hiç olmadığı kadar enerji dolu, sıra dışı ve güncel portresiyle, dünya sahnelerini kasıp kavurduktan sonra İstanbul Tiyatro Festivali’ne konuk oluyor. Ostermeier, gösterişli kıyafetleriyle zevk düşkünü York soylularını, Richard’ın başlarına saracağı felaketten bihaber, çürümeye yüz tutmuş sıvadan bir dekor içinde çıkarıyor sahneye. Öte yandan, ünlü Alman oyuncu Lars Eidinger’in ustalıkla canlandırdığı Richard, çarpık bacakları, kambur sırtı, tellerle kaplı dişleriyle içinde bulunduğu toplumun aşağılamalarına karşı büyük bir yıkımın planlarını yapıyor. Kendi ailesi dahil herkesin hayatına mal olacak kurnaz zaferleriyle dinmeyen nefretini, nihayetinde en ezeli düşmanı olan kendisine yöneltiyor. Ostermeier’in “kötülük üzerine bir deneme” olarak nitelendirdiği oyunu, seyirciyi de cinayete ortak etmekten çekinmiyor. Ostermeier’in yönetimindeki ünlü Schaubühne topluluğunun Shakespeare’in Globe Theatre’ını andıran sahne tasarımı, Almanca nesir şiire titizlikle aktararak sadeleştirdikleri metni ve yüksek voltajlı canlı müzikleriyle III. Richard, bu yılki festivalin köşe taşlarından.

18 Kasım

Fresk / Angelin Preljocaj

20:30 / Zorlu PSM Ana Tiyatro

İstanbul Tiyatro Festivali, senelik seyrine geri dönüşünü, kural tanımayan koreografileriyle dünya çapında ses getiren Fransız Angelin Preljocaj’ın son yapıtı Fresk’i ağırlayarak taçlandırıyor. Hem klasik bale hem de çağdaş dans eğitimi almış ender koreograflardan biri olan Preljocaj, bu kez koreografisini bir Çin masalının üzerine inşa ediyor. Fresk, yorgun düşmüş iki seyyahın, yolda karşılaştıkları bir keşişin onları kadınlarla süslü bir duvar resmini görmeye davet etmesi üzerine çıktıkları serüveni, kabına sığmayan bir yorumla aktarıyor. Evvel zamanda Çin’de bir resme doğru yapılan bu sembolik yolculuk, günümüz dünyasında sanatın gücünü yücelten bir başyapıta hayat veriyor. Teknolojinin büyüsüne kapılıp giden bir dünyada resim sanatına adanmış güncel bir bale ancak koreograf Preljocaj’ın ellerinden çıkabilirdi. Elektronik müzik ikilisi Air’in bir yarısı Nicolas Godin’in besteleri ve ünlü moda tasarımcısı Azzedine Alaïa’nın imzasını taşıyan kostümleriyle müzikten bir heykele dönüşen Fresk; masalsı, baş döndürücü ve meditatif bir hareket deneyi. Aynı zamanda sert, cesur, çağdaş ve sorgulayıcı bir dans gösterisi... Baleye ve modern dansa ilgi duymadığınızı düşünüyorsanız Fresk’le birlikte fikirleriniz baştan aşağı değişecek.

22-23 Kasım

Önce / Pedro Penim

20:30 / Moda Sahnesi

İstanbul ve Lizbon’da benzer anlamlar taşıyan iki sözcük çalınır kulaklara: Melankoli duygusuna, acı veren şimdiki anın inkârına, pek çok kültürde rastlanan yitip gitmiş bir mutluluğa duyulan özleme işaret eden ve de çoğunlukla bir tespit olarak dile getirilen “hüzün” ve “saudade”. Buenos Aires’de bu his “mufa”, Moskova’da “toska”, Memphis’de “blues”, Wales’de “hiareth”, Torino’da “mestizia” adını alır, ancak başka hiçbir yerde Portekiz ve Türkiye’de olduğu kadar yaygın bir tesiri yoktur bu sözcüklerin. Portekizli yönetmen Pedro Penim, iki yıl önce İstanbul’a taşındığında şehirdeki bu duygu durumunun etkisi altında kaldı. Onu İstanbul’dayken evinde hissettiren bu sözcükler, yönetmene bu iki duygu durumu arasındaki benzerlik hakkında yazmak için esin kaynağı oldu. Lizbon ve İstanbul’a hâkim olan bu duygu, İskenderiye’nin iç sıkıntısından Prag’ın ürpertisine, Glasgow’un kasvetinden Boston’ın umursamazlığına, ihtişamlı bir geçmişe özlem duyulan, şimdiki zamanın gerilimlerine tarihin dehlizlerinde yanıt aranan pek çok başka yerde de kendini gösterir. Önce, seyirciyi 2017’den başlayarak bir melankoli atlasının kılavuzluğunda zamanda yolculuğa davet eden bir performans.

24-25 Kasım

Yalnız / Wajdi Mouawad

20:30 / Zorlu PSM Drama Sahnesi

Tez savunma aşamasındaki Montrealli bir öğrenci olan Harwan, bir dizi sıradan olayın ertesinde, gece St. Petersburg’daki Hermitage Müzesi’nin bir odasında kilitli kalır. İki bin yıldan uzun sürecek bu gece Harwan’ın içinde var olan onlarca şeyin derin katmanları arasında unutulup gitmiş ana dilinin başucunda son bulacaktır. Wajdi Mouawad her şeyin yabancı bir dilde işlediği hallerde ana dilin akıbetine dair merak uyandıran bir soru atıyor ortaya. Senin eskiden olduğun kişiye dönüşen bir başkası varsa nasıl bir yol izlersin? Bu yol bedenle, sesle ve varlıkla çok yakından bağlantılıdır; sadece yazar-yönetmen solo bir performansla meselenin özüne inebilir. Wajdi Mouawad’ın çocukluğu Lübnan’da, ilk gençliği Fransa’da ve yetişkinliğinin ilk yılları Québec’te geçti; şu anda ise Fransa’da yaşıyor. Çağdaş oyunların ve klasiklerin yanı sıra kendi metinlerinin de uyarlama ve sahnelemelerini gerçekleştirdi. 2009 yılında sanatçısı olduğu Avignon Festivali için Littoral, Incendies, Forêtsve Ciels oyunlarından Le Sang des Promesses’i yarattı. 2011’de Temps’in ardından 2015 yılına kadar kendini Sofokles’in yedi trajedisini ele almaya adadı. 2008’de Yalnız ve 2014’te Soeurs’u yarattıktan sonra şimdi de Domestic başlıklı oyun serisinin sonraki bölümleri üzerinde çalışıyor. Nisan 2016’da Paris’teki La Colline Ulusal Tiyatrosu’nun direktörlüğüne getirildi.

13-14-15 Kasım

Martı / Serdar Biliş

20:30 / Zorlu PSM Studio

Hayata, aşka, sanata ve bizzat kendilerine dair bir arayışın içinde durmaksızın debeleniyor “Çehov insanları”. Bir Çehov klasiği ve tiyatro sahnelerinin ölümsüz metni Martı, Serdar Biliş’in güncel yorumuyla karşımızda. Oyun karakterleri, aradan geçen 120 yılı aşkın tarihe rağmen, günümüzün “arada kalmış, bir türlü harekete geçemeyen” insanıyla aynı dili konuşuyorlar. Serdar Biliş’in yönetiminde yapıtın absürt tadını da es geçmeyen Martı, deneysel bir yorum olarak festivalde yer alıyor. İnsan ruhunu en derinlerine kadar görmekte mahir olan Çehov’a da bugünden bir selam niteliğindeki oyunun kadrosunda Boran Kuzum, Ecem Uzun, Fırat Tanış, Gonca Vuslateri, Kayhan Açıkgöz, Serdar Orçin, Sevil Akı, Şerif Erol, Tilbe Saran, Yasin Bardakçı ve Cem Cücenoğlu yer alıyor.

14-25 Kasım

Yuva / Sami Berat Marçalı

20:30 / ENKA İbrahim Betil Oditoryumu

Dilde ve geçmişte olmasa da, yuva arayışı ve hayal kurma konusunda ortaklaşan dört göçmenin yolu New York’un göbeğinde kesişir. Tazim, Chicho, Seda ve Barış’ın tek bir gecede yaşadıklarını izleyeceğimiz Yuva; göçmenlik, iletişim ve birbirimizi anlama üzerine bir oyun. Yönettiği son iki oyun Kabileler ve İstila!’da öteki olmak, iletişim ve göçmenlik meselelerine kafa yoran Sami Berat Marçalı; Yuva’da aidiyet ve varoluş kavramlarına dair arayışını dinamik ve güncel bir dille sahneye taşıyor. Oyunun oyuncu kadrosunda ise Bora Akkaş, Erol Ozan Ayhan, Özlem Zeynep Dinsel ve Saim Karakale yer alıyor.

21. İstanbul Tiyatro Festivali’nin tanıtım videosuna aşağıdan göz atabilirsiniz

https://www.youtube.com/watch?v=37Nn3_vC2e8

0
23017
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage