2017 yılından bu yana hem Bozcaada’yla kurduğu bağ ile hem de sunduğu kültürel ve sanatsal deneyim ile özel bir yere sahip olan Bozcaada Caz Festivali, bu yıl beşinci kez müzikseverleri bir araya getirecek. Festival ile geçen beş yılı, festivalin temasını, programını, etki alanını ve merak ettiklerimizi festival ekibinden Gizem Gezenoğlu ve Çağıl Özdemir ile konuştuk.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) katkılarıyla, Kendine Has, Volkswagen, Jack Lives Here, Paribu ve Metro Türkiye’nin destekleriyle, 3dots ve fermente tarafından düzenlenen, farklı jenerasyonlardan müzisyenleri sahnesinde bir araya getiren Bozcaada Caz Festivali, bu yıl beşinci kez müzikseverlerle buluşuyor. Temasını “ototelik” kavramı çevresinde kurgulayan festival hem müzisyenleri hem festivalcileri hem ada sakinlerini programı ile akış hâlini keşfetmeye davet ediyor. Bu yıl cazın ustaları arasında yer alan İlhan Erşahin, Alp Ersönmez, Sonic Boom, Çağrı Sertel ve Maya Belsitzman & Matan Ephrat gibi isimlerle beraber Büyük Ev Ablukada’nın akustik konseri, festivalin özel projesi Bozcaada Ensemble’ın Kalben & Ceylan Ertem & Seçil Akmirza ile sunacağı müzik deneyimi, Batı Afrika poli-ritimleri ve klasik Hint müziğinden, dub techno ve post-rock'a kadar çeşitli alanlardan esinlenerek müzik üreten genç dörtlü Fazer ve yaratıcı ve doğaçlama caz müzik yapan Sketchbook Quartet gibi genç yetenekler de festival programında yer alıyor.
Zengin müzik içeriğiyle ve disiplinlerarası "KEŞİF" programıyla 20-21-22 Ağustos 2021 tarihleri arasında Bozcaada Ayazma Manastırı’nda gerçekleşecek 5. Bozcaada Caz Festivali’ne dair merak ettiklerimizi festivalin kurucusu ve CEO’su Gizem Gezenoğlu ile kurucusu ve CMO'su Çağıl Özdemir ile konuştuk.
2017 yılında Bozcaada Caz Festivali’nin duyurusunda şöyle bir cümle yer alıyor: “…ilki düzenlenecek ancak bundan sonraki yıllarda gelenekselleşerek uzun soluklu bir festival olma yolunda ilerleyecek yepyeni bir festival…” ve biz bu yıl Bozcaada Caz Festivali’nin beşinci edisyonu için buluşuyoruz. Festivalin geçen beş yılından konuşarak başlayalım mı? Artık “gelenekselleşen” diyebileceğimiz Bozcaada Caz Festivali nasıl başladı, nasıl devam ediyor?
Gizem Gezenoğlu: Ben yaklaşık üç yıl Bozcaada’da yaşadım. Bu tecrübemin en başında, 2016 yılında adaya taşındığımda, festivalin kurucu ortakları ve aynı zamanda çok yakın arkadaşlarım olan 3dots ekibiyle ada gibi biricik bir coğrafyada acaba nasıl ortak bir festival yapabiliriz hayaliyle başladı. Festivalin kurucu ekipleri olarak kültür sanat ve festival alanlarında uzun yıllardır çalışan kişileriz. Daha öncelerde de kendi projelerimizi hayata geçiriyorduk fakat Bozcaada Caz Festivali bir dönüm noktası oldu tabii bizler için. Bahsettiğiniz gibi bir yandan gelenekselleşmeye doğru ilerleyen bir festival olması bizi çok besliyor. Hayalimiz, yaşlarımız da yetişirse, festivalin 50. yılını görebilmek. 5. senede bunu kendimize sıkça söylerken buluyoruz.
Festival başlangıç zamanından bugüne, her geçen gün kendine, programına bir şey daha katmaya çalışarak ve etki alanını genişleterek devam ediyor. Bu sene mesela BCF Keşif programı geçtiğimiz senelerin programlarına göre 5-6 kat artarak, aynı anda adada farklı yerlerde, farklı disiplinlerden etkinliklerle gerçekleşiyor.
Festival geçtiğimiz yıl pandemi sebebiyle iptal edilmişti ancak birçok sanatçının katkısıyla “Bozcaada Caz Festivali 2020 ‘Keşif’” başlıklı bir albüm yayımlanmıştı. Festivalin iptal olması nasıl etkiledi, akabinde yayımlanan albüm süreci nasıl gelişti?
Gizem G.: Bunu daha önce de söylemiştik, sevdiğimiz bir terim oldu, geçtiğimiz sene aslında tabiri caizse “pivot”ladık. Festivali fiziksel yapmama kararını alır almaz hemen dijitalde neler yapabileceğimize dair çalışmaya başladık ve bahsettiğiniz BCF Keşif albümü de dahil, kapsamlı bir dijital program hazırladık. Space Goats iş birliğiyle yayımlanan albüm, geçmiş yıllarda festivalde sahne almış müzisyenleri bir araya getirdi. Alp Ersönmez, Cenk Erdoğan, Çağrı Sertel, Deniz Mahir Kartal, Elif Pıtırlı, Emir Ersoy, Sarp Maden, Seçil Akmirza ve Volkan Öktem’in Bozcaada'dan ilham alarak hazırladıkları özgün bestelerinden oluşan Bozcaada Caz Festivali 2020 ‘Keşif’ albümü şimdi kalıcı bir eser olarak hayatımızda. Kapağında Sedat Girgin’in imzasını taşıyan Bozcaada Caz Festivali 2020 ‘Keşif’ albümü; Seçil Akmirza ve Alp Ersönmez’in “Beşik”, Sarp Maden’in “Cazadabo”, Deniz Mahir Kartal ve Cenk Erdoğan’ın “Polente Feneri”, Volkan Öktem’in “Mira”, Çağrı Sertel’in “Geçer”, Emir Ersoy’un “Lefkofris” ve Elif Pıtırlı’nın “Vahit” adlı şarkılarından oluşuyor.
Albümle birlikte geçen sene aynı zamanda müzikten gastronomiye, kültür sanata dair güncel tartışmalardan, Bozcaada tarihine uzanan içeriklerle 2020 Ağustos ayı boyunca 100’e yakın konuk ve sanatçının ağırlandığı, 20’den fazla çevrim içi panel ve söyleşinin yanı sıra Bozcaada’da kaydedilen konserler ve adalılarla özel söyleşilerin de yer aldığı bir program yayımlandık. Dijitalleşmeyi öğrendiğimiz bu süreç bize çok şey kattı ve bundan sonraki tüm kurgumuzda artık dijitalin yeri çok büyük olacak.
Festivalin teması, kelime anlamı “amacı kendisinde olan kişi veya eylem” olan “ototelik” kavramına değinmek isterim. “Ototelik” temasını festival özelinde sizden dinleyebilir miyiz? Festivalin yapısını bu kavram nasıl belirliyor ya da etkiliyor?
Çağıl Özdemir: Festivalin ilk zamanlarından beri adanın kendi ritminin, bulunduğumuz diğer yerlerden daha farklı olduğunu konuşurduk. Bu ritmin akışı içerisinde özellikle festival esnasında yaptığımız her şeyi yüksek bir dikkatle ve gerçekten ‘o an’ın içinde kaybolarak deneyimlediğimiz çok olmuştur. Bazen zamanı, nerede olduğunu ve hatta kim olduğunu unuturcasına akış içerisine girdiğini pek çok kere gözlemlediğim çekirdek ekip içerisinde, karşılaşılan zorluklarla çok yaratıcı ve çoğu zaman yeni yollar deneyerek ve doğaçlayarak çözümler geliştirildiğini de söylemeliyim. O sıralar ‘’pozitif psikoloji’’ ile ilgili okuduğum Mihály Csíkszentmihályi’nin Akış kitabı tüm bu düşüncelerin bir temel bulmasına sebep oldu. Biz de kitapta bahsedildiği gibi bazı zamanlarda ‘’ototelik’’ özellikler taşıyan bir ekiptik. Bizim bu şekilde hissediyor oluşumuzun festival katılımcısına yansıdığını ve hatta içten içe katılımcının da bizim deneyimlediğimiz gibi adayı, festivali yaşamasını istediğimizi fark ettim. Bu durum bizim için önceden ismini koyamadığımız ama seyircimizle göz göze geldiğimizde, görmekten aşırı mutlu olduğumuz bir ruh hâliydi. İki senelik bir aranın akabinde bu sene festivale gelen katılımcının bulunduğu andan, ortamdan keyif aldığı, farklı deneyimler biriktirdiği ve akış içerisinde olduğu bir festival sunabilmek istiyoruz.
Hazır tema ile başlamışken bu yılki festivalden konuşarak devam edelim. Nasıl bir hazırlık içindesiniz? Pandemi etkisi altında nasıl bir festival düzenlenecek?
Gizem G.: Bozcaada Caz Festivali açık havada, doğanın içinde bir festival olarak pandemi koşullarına göre oldukça avantajlı. Adanın sınırlı kapasitesine ve kapalı devre sistemine pandemiden önce de uyum sağlayan festival yapımız var. Bu senenin farkı; pandemi nedeniyle festival kapasitesinde normalde ağırladığımızdan daha az sayıda seyirci ile buluşacağız. Biz de bunun formülünü daha önce de bahsettiğim Keşif programındaki etkinlikleri bölerek ve sayılarını artırarak bulacağız. Çünkü buluşmayı çok özledik.
Peki ayrıntılarıyla bu yılın programında festival katılımcılarını kimler, neler bekliyor diye sorsam?
Gizem G.: Festivalde bu sene, 5. edisyonunun da heyecanıyla bir müzikal program hazırladık. “Istanbul Sessions” projesiyle İstanbul’un dinamik seslerini Bozcaada’da dinleyenlerle buluşturacak saksafon sanatçısı İlhan Erşahin; “dans kokulu caz” adını verdiği bir müziğin arayışında olduğu “Cereyanlı” projesiyle Alp Ersönmez; vokalde Elif Çağlar, tuşlu çalgılarda Çağrı Sertel, bas gitarda Alp Ersönmez ve davulda Volkan Öktem’in olduğu Sonic Boom; pandemi sürecinde tasarlamaya başladığı, kendine özgü beste dünyasını elektronik sound dünyası ile bir araya getirdiği solo projesi “multiverse” ile Çağrı Sertel ve ona eşlik eden Korhan Futacı ve çello, davul ve sözler eşliğiyle kendi eşsiz parçalarını ortaya çıkaran ikili Maya Belsitzman & Matan Ephrat konserleriyle özlediğimiz festival ruhunu Bozcaada’da canlandırıyor. "Ototelik"* teması etrafında sanatçısı, katılımcısı, ekibi ve ada sakinleriyle birlikte herkesi akış hâlini keşfetmeye davet eden festival bu sene aynı zamanda enerjisi hiç eksilmeyen Büyük Ev Ablukada’nın akustik konseriyle grubun sevilen şarkılarını müzikseverlerle buluşturuyor.
Bozcaada Caz Festivali’nin ikinci senesinde hayata geçirdiği festival özel projesi Bozcaada Ensemble ise festivalin 5. yılında sanatçı konukları Ceylan Ertem & Seçil Akmirza ile eşsiz bir müzik deneyimi sunuyor. Batı Afrika poli ritmleri ve klasik Hint müziğinden, dub techno ve post-rock'a kadar çeşitli alanlardan esinlenerek yarattıkları müzikleriyle tür sınırlarını aşarak kendi yollarında ilerleyen genç dörtlü Fazer ve alışılmadık enstrümanlarla modern, yaratıcı ve doğaçlama caz müzik yapan Sketchbook Quartet gibi yükselmekte olan genç yetenekler de Bozcaada Caz Festivali’nde Ayazma Manastırı’ndaki çınar ağaçlarının gölgesi altında dinlenebilir.
*Kişiyi konfor alanından çıkaran ve gündelik konulardan uzaklaştıran aktivitelerin getirdiği mutluluk ile zamanın hızla akması arasındaki ilişkiyi araştıran kavram.
Aslında yapısı itibariyle güvenli olsa da hâlâ devam eden bir pandemi söz konusu. Programı oluştururken sanatçı davetleri nasıl oldu? Yurt dışından ve yurt içinden nasıl dönüşler aldınız sanatçılardan, çekinceleri neler oldu? Siz bu konuda nasıl bir çözüm haritası sundunuz?
Gizem G.: Festivalin pandemi koşullarına göre nasıl bir kurgusu olacağını çok erkenden çalışmaya başlamıştık ve sürekli kendimizi bu konuda güncelledik. Uzun süredir festival yapan, bu alanda deneyimli bir ekibiz. Bu dönemi de; sektörle, ekip içinde, çözüm ortaklarımızla kafa kafaya verip; dünyada olan biteni de yakından takip ederek örnekler üzerinden bir plan oluşturarak geçirdik. Bu planı da pandeminin seyrine göre sürekli güncelleyerek, festivalde yer alacak sanatçılara, konuklara, partnerlerimize ilk iletişimlerden itibaren anlattık. Öncelikle bu hazırlıklı olma hâlimiz konukları bir nebze olsun rahatlattı. Diğer taraftan da herkesin festivalleri, özellikle sanatçıların sahne almayı çok özlediği bir dönemden hep birlikte geçtik. Bu nedenlerle de katılım için hep olumlu dönüşler aldık. Yurt dışından gelecek sanatçılar ve basın konuklarımız için sadece hâlen ülkeler arası geçişleri kontrol eder bir noktadayız, umuyoruz bir aksaklık olmadan ilerleyecek.
Bozcaada Caz Festivali, ilk günden beri bir festival kültürü yaratma amacı da taşıyor. Festivalin “Keşif” programı da bu kültürde önemli bir paya sahip. Bu yılın “Keşif” programından da biraz bahsedelim mi?
Çağıl Ö.: Bu soruya yanıt verirken yüzümüzde tatlı bir gülümseme var. Bozcaada Caz Festivali yıllar içerisinde biz büyüdükçe gelişen, dönüşen, girdiği kalıbın şeklini alan bir festival. ‘’Keşif’’ de bu isimle olmasa da festivalin ilk yılından beri fikir geliştirdiğimiz, seyirci deneyimini geliştirmek için üzerine çalıştığımız bir modül. Yıllar içerisinde müzik programının tamamlayıcısı olarak farklı disiplinleri kapsayan ve buna bağlı gelişen içerikler olarak ‘’Keşif’’ bu sene hiç olmadığı kadar güçlü. Bu yıl bir değişiklik yapıp festivalin ön açılışını perşembe akşamı ücretsiz gerçekleştireceğimiz minik bir akustik konser ve ardından ‘’Göğe Bakma Durağı’’ ismini verdiğimiz ve hep birlikte gökyüzünü izleyeceğimiz ses manzaraları dinletisi ile yapıyoruz. Cuma ilk kurulunu Bozcaada Caz Festivali sırasında yapacak Türkiye Caz Ağı’nın adada olması vesilesiyle sektörden pek çok profesyonel adada konuğumuz olacak. Yurt dışından gelecek kültür yöneticileri ve uluslararası basın temsilcileri ile birlikte bu kadar insanı yakalamışken, kendi alanımıza dair konuşmaların, tartışmaların olduğu bir gün tasarladık. Bu konuşmalar canlı müzik piyasasının geleceğinden kültürde ekolojik dönüşüme, yaptığımız işlerde bir konu olan toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar farklı konuları ele alıyor. Metro Türkiye ile gerçekleştireceğimiz, adanın yerel şaraplarını Levon Bağış’ın ağzından dinleyeceğimiz leziz tadımlar, Aposto! Duende ile dinleyiciye açık, o esnada festivalde sahne alacak iki sanatçıyla ayrı ayrı kaydedilecek podcast’ler, adanın muhtelif yerlerinde manzaranın tadını çıkararak sürpriz yapacak pop-up konserleri, Sarp Maden ile enstrümanını ve onunla kurduğu ilişkiyi konuşacağımız minik bir masterclass da cuma günü gerçekleşecek diğer etkinlikler.
Cumartesi güne müthiş bir enerjiyle, bedenimizi çalıştırarak başlıyoruz. Kahvaltıda Esmiyor’un yeni podcast bölümlerinden birine püfür püfür esen bir bağ evinde konuk oluyoruz. Öğleden hemen önce yine kültürel politikalara dair yön vericilere yer verdiğimiz bir konuşma serisi yine meraklılarını bekliyor. Yerel ölçekte kültür politikaları ve uygulamalarından yaratıcı endüstrilere yapacağımız konuşmalarda gelecek yıllarda kendimizi ve festivallerimizi geliştirebileceğimiz alanları tartışacağız. Rüstem Aslan ve Haluk Şahin ile Troya sohbetleri yapacağız, Bozcaada Müzesi gezilerimiz olacak. Cumartesi günü de degüstasyonlarla ve heyecanla beklediğimiz gastronomi atölyeleri ile dolu. Ada üzümlerini dinlediğimiz, Kendine Has’ın kendine has tadımlarını deneyimleyeceğimiz, Jack Lives Here’ın viski kokteyllerini tadacağımız, Aposto! Apero ile birlikte adanın endemik bitkilerini kokteyllerin nasıl bir parçası yapacağımızı araştıracağımız, Organics ile Selçuk Aykan bir araya gelirse neler olur diye heyecanlandığımız dolu dolu bir gün! Cumartesi günü enstrümanıyla kurduğu ilişkiyi yarattığı groove dalgalarıyla zenginleştiren sevgili Alp Ersönmez’in masterclass’ına katılacağız.
Pazar günü bir önceki gün bedenine iyi davranmak istemiş ama bu fırsatı değerlendirememiş katılımcımıza yine ağaçlar altında beden odaklı etkinlikler önerdiğimiz bir gün. Adayı yine farklı şekilde deneyimlemek, alışagelmiş şekliyle duyduğu sesleri dikkat kesilerek derinleşmek isteyenler için bir ses yürüyüşümüz olacak. Bugün de tabii ki tadımlarımız mevcut. Levon Bağış ile yapacaklarımıza ek olarak, Maya Bozcaada’da peynir ve ekmek yapımına yıllarını vermiş Selçuk Aykan’dan tüyolar alacağımız bir tadım ve yine Apero ile birlikte adanın kekik kokulu anlarına ışınlandığımız kokteyl atölyesi de pazar gününün keyfi bol etkinliklerinden. Sadece şu anki gündemin değil, genel anlamda insanlığın en üzücü eylemlerinin bir sonucu olarak karşı karşıya kaldığımız orman yangınları daha fazla ses çıkarmamız, daha fazla üretmemiz, daha fazla aksiyon almamız gerektiğini dramatik bir şekilde gösteriyor. Bizim bu seneki savunuculuk alanlarımızdan biri olan ekolojik dönüşüm kapsamında Esmiyor ile Bozcaada’nın karbon sıfır olup olamayacağını tartışacağız. Bozcaada’da yaşayan Alper Oğuş ile yapacağımız kompost atölyesi ile belki birilerinin hayatında yeni bölümler açar, minik çabalarla kendi besinlerini yetiştirebilecekleri konusunda ilham verebiliriz. Biliyoruz, bunlar yeterli değil ve hatta çok daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Biz de bu kapsamda her yıl sadece bireysel olarak değil, festival yapan bir topluluk olarak daha fazla ne yapabiliriz diye kafa yoruyoruz, araştırıyoruz, danışmanlık alıyoruz. Daha fazlasını yapmanın herkesin sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz.
Festivalin hedefleri arasında katılımcıları farklı jenerasyonlardan usta ve genç müzisyenlerle buluşturmanın yanı sıra Bozcaada’nın doğasına zarar vermeden, kalıcı ve sürdürülebilir olmak da var. Yukarıdaki soruda da biraz değindiniz ancak ayrıntıya inelim isterim. Festivalde doğayı korumak, kalıcı olmak ve sürdürülebilir olmak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Bunların yansımaları ne şekilde oluyor?
Gizem G.: Festivalde bu sene belirlediğimiz üç savunuculuk alanımız var: Birincisi ekolojik dönüşüm ve iklim krizi, ikincisi erişilebilirlik ve üçüncüsü toplumsal cinsiyet eşitliği. Bu üç önemli konu aynı ağırlıkta ve sürekli üzerinde durup; programda ve iletişimde gündeme getirdiğimiz başlıklar.
Ekolojik dönüşüm ve iklim krizi konusunda oldukça somut adımlar atıyoruz. Bunun birinci nedeni, ben adada yaşayarak da bizzat deneyimledim. Bir ada olmasında da ötürü, Bozcaada çok kapalı devre sistemi olan bir yer. Festival yaparak adada bu kadar insan bir araya gelirken bu kapalı devre sisteme en az izi bırakıyor olmamız şart. İkinci motivasyonu ise festivalin 50. yılını görme isteğimiz, bahsetmiştim. Eğer bunu istiyorsak çok ciddi somut adımlar atmamız gerekir, yoksa bu hızla giderse 45 yıl sonra festival yapabileceğimiz bir ada, bir doğa, yiyebileceğimiz gıda kalmayacak. Festival olarak yaptığımız uygulamaların detaylarını festivali takip ederek görebilirsiniz.
Kuzey Ege’nin güzel bir adasındaki bir festival olarak yaptığımız uygulamalar elbette iklim krizinin önüne geçmeyecek. Fakat festivalin hatırı sayılır bir etki alanı var, biz de bu etki alanındaki kişilere iklim krizine dair konuları gündeme getirerek ortak bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Ekolojik dönüşüm konusunda dünyada, özellikle kültür sanat alanında bir hareketlenme var, biz de onun içerisinde bir parçası olmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz aylarda, festivalde içerik partnerliği de olduğumuz, Esmiyor Podcast ile yaptığımız kayıtta Derin’in bir sözü hep aklıma geliyor; “Festivali yaparak evet bir oranda karbon ayak izine neden oluyoruz. Fakat festivalden etkilenerek bu konuların insanlarda yaratacağı farkındalıklar kişilerin iklim krizine dair hayat pratiklerini değiştiriyor ve daha uzun dönemde katılımcıların kendi karbon ayak izlerini düşürmelerine neden oluyor olabilir. Bu da büyük ölçekte daha faydalı bir şeye sebep oluyor olabilir.”
Festivalin bir başka yönünden de bahsetmek isterim. Bozcaada Caz Festivali 2019’da caz müziği destekleyen Europe Jazz Network’e üye olurken; 2020 yılında Türkiye Caz Ağı’nın kurucu üyesi oldu. Ayrıca festival, müzik endüstrisinde cinsiyet eşitliğini hedefleyen İngiltere merkezli Keychange programında da yer alıyor. Bu noktada festivalin ideallerinden olan “her konuda erişilebilirlik” ne anlama geliyor?
Çağıl Ö.: Toplulukları bir araya getiren işlerin bazı konularda sorumlulukları olduğunun farkındayız. Her konuda kapsayıcılık hedefi programımızı oluştururken de, festivalin lojistik planlamalarını yaparken de, bir içerik paylaşırken de gündemimizde. 2019 yılında danışmanlık aldığımız Erişilebilir Her Şey sosyal girişimi ile birlikte festivalin fiziksel, içeriksel ve iletişimsel erişilebilirliği üzerine çalıştık. Aslında biraz özen göstererek ulaşabileceğimiz ama gündemimiz olmadığı için öncelik yapmadığımız engellenen bireylere ulaşmak için adım attığımız ve bunun bir sonucu olarak da festivalde farklı engel gruplarından yirmiye yakın katılımcıyı konuk ettiğimiz bir sene oldu. Her zaman daha iyisini yapabileceğimizi bilerek bu konuya daimi olarak kafa yormaya, konuya ilişkin eğitimler almaya devam ediyoruz. Aksiyonlarımız sebebiyle engelleri bizim oluşturduğumuzun bilincinde kendimizi ve çevremizi dönüştürmeye devam edeceğiz.
Savunuculuk alanlarımızdan biri olan toplumsal cinsiyet eşitliği de bu bağlamda konu etmek istediğimiz ve 2021’de bunu ele almak zorunda kaldığımız için üzüldüğümüz bir kapsayıcılık alanı. Bu söylem kendi içinde farklı tartışmalara sebep olsa da, bizim kesişim kümemizde cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımı yapmaksızın adaletsizliğe uğrayan kadınların daha görünür olması var. Burada LGBTQI+’tan da bahsedebiliriz. Müzik programını oluştururken kadın - erkek müzisyen dengesi ile ilgili yaşanılan problemlerden sık sık bahsedilir.
Bu olmama durumunun, kadınlara sunulan koşulların erkeklere sunulan koşullardan daha kısır olması ya da toplumsal algı, kültür sebebiyle olduğunu düşünüyoruz. Biz bunun çözümü olmayan bir şey olduğuna inanmıyoruz, bilakis sorunun bir parçası ve yeniden üreticisi olduğumuzun farkındayız. Bu nedenle önümüzdeki dönemde kendi yetilerimizle bu sorunun çözümüne nasıl katkıda bulunabiliriz, ağzımıza pelesenk olan bu söylemi nasıl değiştiririz düşüncesiyle planlamalar yapıyoruz. Keychange de müzik sektöründe 2022 yılına kadar tüm festival çalışanlarının, sanatçılarının, katılımcılarının minimum %50’sini kadınlardan oluşturacağımıza söz verdiğimiz ve bu alandaki niyetimizin bir sözü olarak imzaladığımız bir dilekçe. Çok mutluyuz ki bu sözümüzü yerine getirdiğimiz güzel adımlar attık, atmaya da devam ediyoruz.
Buradan üyesi olduğumuz Europe Jazz Network (EJN) ve Türkiye Caz Ağı (TCA) üyeliklerine konuyu bağlamak isterim. Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde kültür endüstrisinin bel kemiğini oluşturduğunu düşündüğümüz bizim gibi bağımsız girişimlerin birlik olmaya, sesini duyurmaya, birbirinden öğrenmeye çok ihtiyacı var. Kültürün oluşabilmesinin en büyük itici gücü öğrendiklerimizi, deneyimlediklerimizi başkalarına, bizden sonrakilere aktarabilme yetisi. Dolayısıyla denemenin, paylaşmanın, beraber büyümenin bize hep fayda sağlayacağına, güzellikler getireceğine inandık. Bu tip güzel oluşumlardan yarar sağlarken başkalarına nasıl yardımcı olabiliriz, önündeki taşları nasıl temizleyebiliriz diye kafa yoruyoruz. Benzer motivasyonlarla, güzel bir gelecek hayaliyle EJN’de ve TCA’da kurduğumuz bu ilişkiler umuyorum bu alanda aktif olmak isteyen farklı girişimlerin kendilerine aldığı örneklerden biri olur. Dünya bir araya gelmek ve beraber üretmek için harika bir yer.
Program oldukça zengin, ciddi bir hazırlık söz konusu ancak bunun yanında çokça tartışılan bir mesele var ki o da bilet fiyatları. Oldukça yüksek bulundu açıklandığında. Değinmeden geçmeyelim sizin de bu konudaki görüşlerinizi, açıklamalarınızı paylaşalım isterim.
Gizem G.: Böyle bir konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkür ederiz, biz de fırsat buldukça açıklıyoruz nedenlerini. Ekonomik olarak 2019 ve 2021 arasındaki farklar herkesin çok derinden yaşadığı bir konu, bunun detaylarını çok anlatmaya gerek olmayacaktır. Bağımsız bir ekip olarak bu denli zorlu bir ekonomik zeminde festivali hayata geçirmeye çalışmak samimi olmak gerekirse oldukça zor. Bu sene pandemi nedeniyle sınırlı kapasitenin de hayatlarımıza girdiğini göz önünde bulundurarak, normalde ağırlayabildiğimiz seyirci sayısından çok daha az bir seyirci sayısı ile festivali gerçekleştiriyoruz. Geçtiğimiz senelerde festival biletlerini 6-7 ay öncesinde satışa açabiliyor ve erken dönem satışlarını uzun süreler satışta tutabiliyorduk. Bu sene kısa süre kala biletleri satışa açtığımız için bir yandan son dönem fiyatlandırması yapılmış oldu. Bir yandan geçtiğimiz sene bilet alan ve 2021’de kullanmak üzere iade etmeyen sadık seyircilerimize de 2019’da aldıkları fiyattan biletlerinin kullanımına devam etmeleri yönünde bir uygulama yaptık.
Festivalin herkes için erişilebilir olması, fiyat politikasından içeriğine kadar çok dikkat ettiğimiz bir konu. Bozcaada’da bu tip bir festivali, belli standartları koruyarak yapmanın maliyetleri, genel fiyatlar düzeyindeki son senelerde yaşanan artış sebebiyle daha yüksek. Biz de aynı zamanda festival katılımcılarıyız; bunu çok iyi biliyor ve anlıyoruz. Seyircimizin bu konuda bizi anlayacağına inanıyoruz ve Bozcaada Caz Festivali’ni deneyimlemek için 5. senemizde bizle olacak herkesle buluşmak için sabırsızlanıyoruz.
Açıklamanız için çok teşekkür ederim. Sponsorluklar konusu da böylesi bir festival için hayati bir konu olmalı. Bozcaada Caz Festivali’nin beşinci kez hayata geçmesinde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) katkıları; Kendine Has, Volkswagen, Jack Lives Here, Paribu ve Metro Türkiye’nin desteklerinin payı büyük şüphesiz. Sponsor bulma süreçleri nasıl gerçekleşiyor? Bu desteklerin festivale yansımaları bizim görmediğimiz açılardan nasıl oluyor?
Gizem G.: Evet bahsettiğimiz gibi çok önemli bir konu ve sadece maddi anlamda değil bu önem. Festivalde iş birliği yaptığımız kurumların çoğu ile 5. senemiz ve artık aramızda kuvvetli bir bağ var. Markaların ve festivalin kimyaları birbirine çok uyuyor ve bu durum iki taraflı bir beslenmeye neden oluyor. Süreçler ise, iş birlikçilerimiz ile yıllık planlarımızı yapıyor olduğumuz için erkenden ve uzun dönemli stratejiler yaparak oluyor bizim tarafta.
Son olarak sayılı günler kalan festivalin katılımcılarıyla paylaşmak istediğiniz bir iletiniz var mı?
Gizem G.: Hepimiz ilginç, zorlu ve öğretici bir sene geçirdik. Ayrı ayrı, hayatlarımızda ve serüvenimizde bir toparlanma, dönüşüm ve gelişim dönemindeyiz. Festivalleri, paylaşımları, bir araya gelmeleri çok seviyoruz. Motivasyonu düşürmeden çalışmalarımızı devam ettirdik ve yine birlikteyiz.
Genç ve deneyimli, büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan bir festival ekibiyiz. Her sene büyümeye devam ediyoruz. Amacımız devamlılığı olan, öğrenen, araştıran, tartışan ve inandığı sanatsal üretimleri sizle buluşturan bir deneyim festivali yaratmak. Siz Bozcaada’ya gelin, açık havada Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden yeni müzik üretimlerine şahit olun, Keşif etkinliklerinde yeni fikirler ekleyin, harika insanlarla tanışın, güzelce vakit geçirin ve bu deneyim sizin için mümkün olan en yüksek seviyede güzel geçsin istiyoruz.
İnatla, sevgiyle ve inançla 5. sene hazırlıklarının son aşamalarındayken öncelikle siz BCF’lilere sonrasında da bizi en başından beri yanımızda olan sponsorlarımıza, iş ortaklarımıza, sanatçılarımıza, konuklarımıza ve ekibimize sonsuz teşekkürler. Bozcaada Caz Festivali ve benzeri buluşmalar Türkiye’nin her yerinde düzenlensin, bu festivaller onlarca senesini görsün istiyoruz. Ağustos’un üçüncü haftasında görüşmek üzere! Bizi bulun, fikirlerinizi, notlarınızı iletin. Hepsi çok değerli. Sağlıcakla!
Bozcaada Caz Festivali Konser Programı
20 Ağustos Cuma
Sonic Boom (Elif Çağlar, Çağrı Sertel, Alp Ersönmez, Volkan Öktem)
Bozcaada Ensemble ft. Kalben & Ceylan Ertem & Seçil Akmirza (Kalben, Ceylan Ertem, Seçil Akmirza, Esra Kayıkçı, Çağla Karaali, Bilge Günaydın, Yaren Eren Budak)
Fazer (DE)
Partapart / Aydın Dorsay & Murat Sezgi
21 Ağustos Cumartesi
İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions (İlhan Erşahin, Alp Ersönmez, Turgut Alp Bekoğlu, İzzet Kızıl)
Çağrı Sertel ‘Multiverse’ ft. Korhan Futacı
Maya Belsitzman & Matan Ephrat
Partapart / Deniz Kuzuoğlu
22 Ağustos Pazar
Büyük Ev Ablukada Akustik (Canavar Banavar, Galvaniz Gelbiraz, Afordisman Salihins)
Alp Ersönmez 'Cereyanlı' (Alp Ersönmez, Ediz Hafızoğlu, Engin Recepoğulları, Çağrı Sertel, Barış Doğukan Yazıcı)
Sketchbook Quartet (AU)
Partapart / Osman Erden & Esra A. Aysun