Ümit Ünal’ın yazdığı ve yönettiği, festivallerden ödüllerle dönen, iki kadının, eski bir aşkın, eski bir büyünün peşinde, tek günlük bir yolculuğa çıktıkları kuir aşk öyküsü Aşk, Büyü vs. filmini inceledik.
Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği son filmi Aşk, Büyü vs. başta 39. İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma bölümünde En İyi Film Ödülü olmak üzere, 56. Altın Portakal Film Festivali (SİYAD) En İyi Film Ödülü'nün sahibi oldu. Bunların yanı sıra Başka Sinema Ayvalık Film Festivali’nde KAV Yılın Yönetmeni, Inside Out Toronto LGBT Film Festivali’nde İzleyici Özel Ödülü’nü ve son olarak geçtiğimiz günlerde Fire!! Barselona LGBT Film Festivali'nde de En İyi Film Ödülü’nü kazandı. Aşk, Büyü vs.
şu sıralar MUBI'de izleyiciyle buluşuyor.
Özellikle kısıtlı mekânları öykülerinde etkin bir şekilde kullanan Ümit Ünal’ın filmografisine baktığımızda, baş karakterlerin bu mekânlarla olan bağını ya da bu mekânlardaki belirli güruha uymayan, karşı çıkan duruşlarını ve bunlardan hareketle kurulan öyküleri görürüz. Ünal’ın filmlerindeki coğrafya ve mekânlar, genelde en az karakterler kadar baskın olur. Aşk, Büyü vs. filminde mekân olarak izlediğimiz Büyükada, neşesiyle hüznüyle, korkusuyla büyüsüyle en az karakterler kadar etkiliyor bizleri.
Film, Eren’in (Ece Dizdar) 20 yıl önce âşık olduğu Reyhan’dan (Selen Uçer) koparak, ailesinin zoruyla Fransa’ya gidip orada eğitimini tamamlamasını ve yıllar sonra tekrar adaya, Reyhan’a dönmesiyle başlıyor. Eren’in Reyhan’a yazdığı özlem dolu bir mektubu ‘voice over’ bir tonda duyarak, duygusal açıdan oldukça yüksek bir açılış yapıyoruz filmde. Ümit Ünal’ın filmlerinde bu kadar yüksek duygu çıkışlarına aşina değiliz aslında. Reyhan’ı ise Eren’in gidişinden sonra çeşitli işlerde tutunmaya çalışmış fakat başaramamış, tekrar adaya dönmüş, küçük dünyasında yaşamaya karar vermiş ve artık Eren’in tanıdığından çok daha başka bir kadın olarak görüyoruz. En azından kendini ona böyle gösterdiğini anlıyoruz.
Film boyunca Eren ile Reyhan arasında neler yaşandığını, ikilinin arasındaki geçmişi tam olarak öğrenemiyoruz. Her ne kadar film, her an bir flashback izleyecekmişiz gibi kurgulansa da tüm geçmişi; yaşananları-yaşanmayanları sadece diyaloglar aracılığıyla veriyor. Bu diyaloglarda daha çok Eren, Reyhan’ı geçmişe götürmeye, bu çağrıya kulak vermesi için ikna etmeye çalışıyor. Tüm arka öykünün diyaloglar aracılığıyla verilmesi başlı başına bir sorunken, bu diyalogların da çok doğrudan cümlelerle yazıldığı kadar, tezat bir şekilde de gündelik dilden de uzak olması, öyküde duygusal bağı hissetmemizi zorlaştırıyor. Filmde genel olarak iyi diyaloglar yazılsa da, her karakterin bu kadar şiirsel konuşmasının filmin genel dünyasına uymadığı kanaatindeyim. Bu dil, sadece Eren ile Reyhan arasında gerçekleşseydi ve diğer karakterlerde, aşina olduğumuz gündelik dili duysaydık, o zaman buradaki çatışma bizi filmin içine daha çok sürükleyebilir, ikisinin arasındaki özel bağı daha net hissettirebilirdi. Zira ikilinin hissettiği, ‘aşk, büyü vesaire’ sadece onlara ait bir dünyanın izdüşümleri. Biz bu şiiri, yalnızca onların diliyle duyup, dış dünyayı onlara göre yorumlamalıydık.
Ünal’ın en büyük başarısı, her köşe bucağı son derece iyi bilinen bir bölge olarak Büyükada’yı aşırılığa kaçmadan, efektlere başvurmadan, karakterlerin dünyasına, hissettiklerine tam uydurarak ‘bakir’ bir atmosfer yaratması. Filmdeki ‘’fazla açıklayıcı’’ diyalogların örselediği tüm hissiyatı, bu atmosfer tekrar yaratıyor ve adeta filmin yara bandı oluyor. Burası, gerçekten de ikili için bir masal diyarı, aralarındaki aşk gibi, sadece onların ayak basabildiği bir ütopya oluyor.
Filmin atmosfer tasarımındaki başarısı büyük oranda sinematografisinden gelmesine rağmen görsellik konusunda göze batan birkaç tarafı da yok değil. Filmde, muhtemelen bütçe kaygılarından, daha kısa sürede, daha küçük bir kamera ekibiyle pratik bir çekim elde edilmek istenmesinden ötürü el kamerası estetiği tercih edilmiş. Bu tercih, atmosferin dinginliğine asla uymuyor, hikâyenin çağrıştırdığı ritimde tempo sorunları yaşıyor ve gerekmediği kadar bizi sahnelerdeki ana aksiyonun içine daldırıyor. Nereden bakarsak bakalım, içerik-biçim uyumuna ters olan, oldukça yanlış bir sinematografik tercih bu.
Filmde, Reyhan ile Eren’in ayrılığının, ada sakinlerinin ve ailelerinin heteronormatif davranışlarından ötürü gerçekleştiğini sansak da, hikâye ilerledikçe bize bu ayrılığın, temelde sınıf farkıyla ilgili olduğu vurgulanıyor. Eren, Reyhan’dan koparılıp Fransa’da yüksek öğrenim gördüğünü, Reyhan’sız geçen yıllarını ‘’gittim, gördüm, geldim; seninleyken olduğum gibi hissedemedim’’ gibi bir söylemle dile getiriyor. Fakat buradaki sınıf ayrımı, ikilinin arasındaki ilişki ve hikâyenin geneli için sadece dikkat dağıtıcı bir unsur oluyor. Her ne kadar yönetmen tam aksini iddia etse de bu filmdeki ayrılık, sınıf farkından değil, baskılanan cinsellikten, heteronormatiflikten doğuyor; sınıf farkı bu ayrılığın şiddetini artıran bir unsur sadece. Film, hikâyenin ruhuna bu çatışmayı o kadar yersiz bir şekilde yerleştiriyor ki iki karakterin arasında doğal olmayan bir gerilimin varlığını hissediyoruz. Bu gerilim de çoğu zaman bir ‘’röntgenci heteronormatif bakış’’ olarak, Reyhan’ın adadaki sevgilisi Gökhan (Uygar Özçelik) aracılığıyla veriliyor. Bu karakterin ikiliyi sürekli takip etmesinin, onların her hareketini sorgulamasının filme yersiz bir gerilim katmaya gayret ettiğini, fakat öykünün dinginliğinin ve karakterlerin ‘vurdumduymazlığının’ yine de bu gerilime fırsat vermediğini düşünüyorum. Özetle Gökhan karakterinin ve yaratılan bu sözümona gerilimin, filmde zaten arka öykülerle desteklenen heteronormatif baskıların yüzeysel bir temsilinden başka bir işlevselliği bulunmuyor.
Tüm eksikliklerine rağmen Aşk, Büyü vs.’nin Türkiye sinemasında uzun yıllar anılacağına eminim. Ancak onun bu değerinin, ne hikâyesinden ne de sinema dilinden geldiği görüşündeyim. Azıcık özgünlüğe, cesarete, yeni bakışa hasret kalan yerli sinema için bir nefes; aşk, büyü ya da adına ne dersek, o olacak bu film.
MUBI Türkiye’nin Artful Living kullanıcılarına özel olarak hazırladığı bir aylık ücretsiz üyelik paketinden faydalanarak MUBI’ye üye olabilir, Aşk, Büyü vs.’yi keşfe çıkabilir ya da yeniden deneyimleyebilirsiniz. MUBI'yi bir ay ücretsiz denemek için buraya tıklayabilirsiniz.