Dünyanın en çok adından söz ettiren uyuşturucu baronlarından biri olan Pablo Escobar’ın hayatını konu alan, sevgilisi gazeteci Virginia Vallejo’nun kitabından filme uyarlanan Loving Pablo, geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Yüksek ritmiyle ve farklı bakış açısıyla dikkat çeken film Escobar hakkında çıkan biyografiler arasında önemli bir yer edindi.
Aşk ve nefretin birbirinden olabildiğince zıt duygular olmasına karşın sık sık yan yana durduğu bilinir. Aralarındaki ince çizgi öyle hassastır ki sizi bir diğer tarafa kaydırması an meselesidir. Özellikle tutku dozajının yüksek olduğu birlikteliklerde bu gelgit vazgeçilmezdir. Bir insana bazen aşk bazen de nefret duyabilirsiniz. Hatta bazen ikisini birden… Ki bu en tehlikelisidir.
Meşhur uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ın sevgilisi gazeteci Virginia Vallejo’nun, her yönüyle Escobar’ı anlattığı kitabı Loving Pablo, Hating Escobar işte bu ince ve aynı zamanda tehlikeli çizginin güzel örneklerinden biri. Vallejo’un 2007 yılında yazdığı kitapta Escobar’a farklı bir açıdan bakıyoruz. Bir kadın, bir sevgili gözünden. Duygusal yönü de bir hayli güçlü olan bu biyografi 2017 yılında filme aktarıldı. Loving Pablo adıyla karşımıza çıkan ve Türkiye’de 20 Temmuz’da vizyona giren filmin yönetmen koltuğunda Güneşli Pazartesiler ve Mükemmel Bir Gün’den tanıdığımız Fernando León de Aranoa oturuyor. Başrolde ise iki dev isim yer alıyor. Pablo Escobar’a aynı zamanda filmin yapımcılarından da olan Javier Bardem, Virginia Vallejo’ya ise Penélope Cruz hayat veriyor. Şansa bırakılmayan oyunculuk performansları iki usta oyuncunun parmaklarında yoğuruluyor ve özellikle Bardem’i pek alışık olmadığımız bir rolde izlerken bir kez daha oyunculuğu karşısında büyüleniyoruz.
20. yüzyılın son yıllarında suç tarihini değiştirmesiyle ünlü olan Escobar’a duyulan sempati her geçen gün yeni bir tarzla karşımıza çıkıyor. Sloganlar, dövmeler, tişörtler, sokak resimleri… Kitap, dizi ve filmler ardı ardına geliyor, meşhur dizi Narcos belki de bunlardan en bilineni. Escobar’ın Kolombiya’da yer alan memleketi Medellin’in turizm noktasına dönüşmesi de cabası. Loving Pablo, Escobar hakkında çekilen ilk film değil, son da olmayacak. Escobar: Paradise Lost, The True Story of Killing Pablo, Sins of My Father, Pablo Escobar: Angel o Demonio, The Two Escobars bu furyadan sadece birkaçı.
Pablo Escobar, fakir çocukluk ve gençlik yıllarının ardından yaşam şartlarının getirdiği zorluğu hırsa dönüştüren, suç dünyasına atılan ve adeta kendi suç krallığını kuran biri. Hırsız, suçlu, katil, dolandırıcı gibi pek çok sıfatına rağmen pek çok hayranı da olan bir karakter. Forbes’ın dünyanın en zengin isimleri listesinde hatırı sayılır bir yeri var ve hakkında pek çok tartışma hâlâ devam ediyor.
Pablo Escobar’ı, sevgilisi Virginia Vallejo’dan dinlediğimiz Loving Pablo ise klasik bir “güçlü erkeğin yanındaki kadın” hikâyesi değil. Çünkü başta öyle sansak da Vallejo aslında bu öyküdeki esas kadın değil. Ya da belki sadece birkaç yıl boyunca öyleydi, diyebiliriz. Ancak bu yıllarda Escobar için asla ailesinden daha önemli bir konumda olmuyor. Escobar için para, saygı ve aile her zaman üst sıralarda. Vallejo’nun Loving Pablo, Hating Escobar adlı kitabındaki nefret kısmı Escobar’ı tanıdığı dönemdeki yaşadığı değişime referans veriyor.
Özellikle kendisiyle birlikte olduğu dönem ile sonrası arasındaki uç değişime dikkat çekiyor ve hatta kendisinin ardından Escobar’ın bir canavara dönüştüğünü iddia ediyor.
Filmde de sık sık tanık olduğumuz gibi Escobar, sevgilisi Vallejo’dan kendisinin biyografisini yazmasını istiyor. Escobar’ın isteği, her ne kadar ölümünün ardından olsa da, nihayet gerçekleşiyor. Tabii kendisi okusaydı bu biyografiden memnun olur muydu bilinmez zira ilişkinin nefret döneminden sonra yazılmış bir biyografiden bahsediyoruz. El Patrón hakkındaki pek çok biyografi gibi bu da objektifliği tartışılabilecek bir hikâye. Çünkü Vallejo röportajlarında belirttiği gibi Escobar’ın ailesine, karısı ve çocuklarına büyük bir hınç duyuyor.
Genel anlamda güzel bir kurgu içinde izlediğimiz ve rahat akışıyla, yüksek nabzıyla uzun süresine rağmen odağın dağılmadığı film, detaylardan uzaklığıyla dikkat çekiyor. Escobar’ın hayatından uzun bir dönemi ele almak belki bu noktada riskli bir hareketti. 44 yıllık kısa bir hayat olsa da sayısız olay ve aksiyonu kapsaması, genel olarak ele alınmış bir filmde derine inmeyi de engelliyor. Filmle ilgili bir diğer eleştiri noktası ise hatta hayal kırıklığı yarattığını söylemek bile fazla olmaz, dilinin İngilizce olması. Orijinal dilde bir filmin farklı bir tat bırakacağı şüphesizdi. Üstelik iki başrol oyuncusunun da ana dili İspanyolcayken.
Filmle ilgili “1998'den beri Pablo Escobar karakterini bir kişi olarak merak ettim. Son yirmi yıl boyunca, birçok Escobar rolü teklifi aldım, ama onları her zaman reddettim çünkü bir stereotipin ötesinde hiçbir şey hissettirmediler.” şeklinde açıklamada bulunan Bardem belli ki en sonunda kendisi taşın altına elini koymuş. Filmin yapımcıları arasında da yer alan oyuncu, film için aldığı kilolarla da dikkat çekiyor.
Biyografi sevenlerin özellikle izlemesi gereken Loving Pablo, Narcos tutkunları tarafından biraz vasat olarak değerlendirilirken bakalım siz ne düşüneceksiniz?