15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin Gökkuşağı bölümündeki tek yerli filmi #direnayol, adından da anlaşılacağı üzere Gezi direnişine LGBT kadrajından bakıyor. İlk uzun metraj yönetmenlik deneyimini yaşayan Rüzgar Buşki ile belgesel türündeki filmin detaylarını konuştuk.
Beş yıldır Berlin’de yaşayan ve Berlin Sanat Üniversitesi’nde Multimedya Bölümü’nde halen öğrenci olan Rüzgar Buşki (29), daha önce İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi almış. 2004 yılında tanıştığı Lambdaistanbul’un kendisi için çok önemli bir siyaset okulu olduğunu söyleyen genç yönetmen, Kreuzberg’teki Südblock adlı mekanda bir nevi mahalle örgütlenmesini sürdüğünü dile getiriyor. #direnayol ile hem kendi bakış açısını yansıtan hem de tarihe o günler önemli kayıtlar bırakan Buşki, filmle ilgili merak ettiklerimiz soruları yanıtladı.
#direnayol’u çekmeye nasıl karar verdiniz? Sizi yönetmenliğe iten neden neydi?
İlk fikrim kankam Şevval Kılıç’ın en fazla 10 dakikalık bir video portresini çekmekti. Çünkü şimdiye kadar lubunyalar üzerine yapılan işlerin dilinden sıkılmış hatta kırılmıştım. Benim şahit olduğum gerçekliğe tekabül etmeyen, bazı kimlikler üzerine (ama sadece bu kimlikler üzerine) tanımlanan, klişeleşmiş mağdur dönme portreleri... Sanki o kimliklerin hayatında dönme olmasından başka bir şey olamazmış gibi. Şevval çok sevdiğim ve filmdeki diğer arkadaşlarım gibi benim hayatta kalma hikayemde önemli rolü olan biri. Onu filme almayı isteyişimin nedeni de tıpkı benim gibi başkalarını da güçlendirebilmesiydi. İçinde “trans, nefret cinayeti, seks isçiliği” kelimelerinin geçmediği, nasıl yaşadıkları sorusuna cevap aramayan, aksine hayatını mutlu ve aydınlık yaşayan bir portrenin filmini çekmeyi hayal etmiştim. Ayrıca şimdiye kadar kaç dönmenin film yapma şansı oldu ki! Başkaları bizim üzerimizden yaptığı işin sonuçları, bizi temsil etmekten uzak haliyle.
Bu fikir Gezi direnişiyle nasıl birleşti?
Berlin'e gittikten sonra İstanbul'daki LGBT hareketine uzaktan bakabilme fırsatım oldu. Mücadele için eylem örgütlemekten başka ifade yöntemlerini üzerine düşünmeye başladım. İstanbul'da örgütlenme için koşuşturmaktan böyle sanatsal işler yapmaya, ne zaman ne de kaynak bulabiliyorduk. Lambda partileri için efsane videolarımız var, onları ayrı tutuyorum tabii.
Başta belgeseli, Onur Haftası için İstanbul’da geldiğimde o sıra çekeriz diye planlamıştım. Hareketin içinden deneyimine, yaratıcılığına güvendiğim kankalarımı topladım ve Kanka Productions ekibi olarak İstanbul'da buluştuk. Ancak Onur Haftası öncesinde Gezi Direnişi başladı. Yani İstanbul'da alışık olduğumdan ve planladığımdan çok başka bir ortam vardı. Benim ruh halim de çok başkaydı elbette. #direnayol’dan bir alıntıyla söylersem, “Belgeselin Onur Haftası’na denk gelmesi bilinçliydi, Gezi’ye denk gelmesi tamamen Allah’tan!”
Hazırlık ve çekimler takriben ne kadar sürdü? Biraz çekim sürecinin atmosferinden bahseder misiniz?
Hazırlıklar ne kadar sürdü tam hatırlamıyorum ama ortalama altı ay öncesinden planlamaya başlamıştık. Toplamda 12 gün çekim yaptık. Ekipte yer alan Gizem Oruç, Ulaş Dutlu ve Senem Donatan, çekimlere başlamadan önce zaten günlerdir direniş içindelerdi. Ben görüntü yönetmenimiz Zara Zandieh ile beraber 18 Haziran’da İstanbul’a geldim. Dolayısıyla Gezi Parkı’nı ve park içindeki LGBT Blok’u hiç görmedim. Çekimler sürerken bir noktada kendimizi çok başka bir belgeselin içinde bulduk. Şimdi düşündüğümde ilk fikrim için çok yanlış bir zamanlamaydı ve doğalında başka bir şeye evrildi film. Orada sıcağı sıcağına belgelenmesi gereken başka bir enerji ve deneyim vardı. Asıl konuyu bir kenara bırakmak benim için duygusal olarak çok zordu ama o kolektif enerjiye ben de karşı koyamadım. LGBT Blok’u görmek beni çok heyecanlandırmıştı. Bir anlamda LGBT hareketi için böyle bir kırılma noktası yaşanırken deneyimlerimizi kendi elimizle belgelemek, hafızamıza sahip çıkma açısından çok önemli geldi o anda. Bir noktada çerçevemizi genişletmek gerek diye düşündük ve “LGBT Blok deneyimi neydi?” bu sorunun cevabını aramaya başladık.
Film nasıl bir duyguyu harekete geçirmeyi hedefliyor? Filmin derdini bir de sizden dinleyelim.
Öncelikle #direnayol’un herhangi bir karesinde olsun ya da olmasın, filmi izleyen tüm LGBT bireylerin kendileriyle gurur duymalarını istiyorum. Böyle bir duygu yaratmayı becerdiysek, ne mutlu bize. #direnayol bir umut anını belgelemeye çalışıyor ve bu umudu yeniden canlandırmanın bir yolu var mı diye tartışabiliriz film çıkışında. Bence umudumuzu ne kadar kaybedersek mücadelelerimizde o kadar yeniliyoruz. O yüzden birbirimize sahip çıkmamız, beraber durmamız, dayanışmayla daha da güçlenmemiz gerekiyor.
#direnayol ayrıca LGBT örgütlenmesini ve pratiklerini görünür kılmayı hedefliyor. Bunun için sevgili Boysan’ın filmdeki sözlerinden bir alıntı yapmak istiyorum: “Biz Gezi Parkı’na komünümüzü taşıdık… Biz oradayken farklı farklı ideolojiden ve kesimden insanlar vardı haliyle ve hepsi ayrı ayrı duruyorlardı… İnsanlar her şeye rağmen bir arada duruşumuzdan inanılmaz bir feyzaldılar ve bir ortak dil oluşturma gayreti içinde LGBT’lerin dili bir parka dağıldı.” Bu deneyim çok önemli. Türkiye’nin içinde sıkışıp kaldığı bu savaş ortamında, örgütlenmeye her şeyden çok daha fazla ihtiyacımız var. Film izleyicinin içindeki umudunu canlandırabilirse, örgütlenme için gaza getirirse, amacımıza ulaşmış olacağız. Film aynı zamanda kaybettiğimiz dostlarımız Ali Arıkan, Boysan Yakar ve Zeliş Deniz’in anısına. Onların mücadelesini, hayatlarını ve bize öğrettiklerini hatırlamak ve kutlamak için bir başka bahane.
Filmdeki röportajlarda altının çizildiği üzere Gezi, LGBT bireylerle toplumun geri kalanı arasında bir yakınlaşma da sağladı. Aradan geçen üç yılda bu yakınlaşma yol kat edebildi mi sizce?
Almanya’da yaşadığım için bu soruyu günlük hayat pratiklerine dayandırarak cevaplamak benim için zor. Elbette Gezi’den sonra çok şey değişti. LGBT hareketi yerelde çok büyüdü. 100 kişi yürüdüğümüz onur yürüyüşleri binlerce kişiyle yol alıyor artık. Belki sadece LGBT bireyler özelinde değil de daha bütünlüklü bakmak lazım. Sokağa çıkma yasakları, abluka, savaş bu noktadayken Gezi’de doğmuş bir empati ya da yakınlaşmadan bahsetmek zor sanırım. Empati yapmaya çalışmak, barış istemek, çocuklar ölmesin demek de artık suç. Yeniden hep beraber bir uyanış yaşamamız, yeni mücadele yolları düşünmemiz gerekiyor.
Sonuncu Onur Yürüyüşü polis engeline takıldı ve hatta çatışmalar yaşandı. Bir aktivist gözüyle Gezi ve sonrasında, özellikle LGBT mücadelesi nasıl bir aşamaya geldi? Mücadelenin toplum algısındaki ilerleyişinde, sokakta artan müdahalenin nasıl bir etkisi olur sizce?
Ben o sabah Berlin’den İstanbul’a gelmiştim yürüyüş için. Şevval’in evinde birkaç arkadaş buluştuk. Zaten evden çıkmadan polis yoğunluğunun haberini almıştık. Saldırıyla birlikte kalabalık Sıraselviler Caddesi’ne yığıldı ve hep bir ağızdan “Susma haykır eşcinseller vardır” diye bağırmaya başladı. Binaların camları titriyordu sesten. Etrafıma baktım, herkes liseli! Genç bir kitle vardı etrafımızda ve çok güvende hissettim kendimi. İstedikleri kadar saldırsınlar, durdurulabilecek bir şey değil artık bu. Sonuçta bir büyük onur yürüyüşü olamadı ama sokak aralarında onlarcası gerçekleşti.
Filmin !f İstanbul’da gösterilmesi de denk mi geldi, yoksa bağımsız bir film festivali özellikle mi tercih ettiniz?
Filmin ilk gösterimini !f İstanbul’da yapacak olmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Burada olmak bizim için bir tercih ve ilk gösterimi İstanbullu seyirciyle yapmak da çok heyecan verici. #direnayol formu ve içeriği açısından bağımsız olduğu kadar, aynı zamanda deneysel bir iş bizim için. Tamamen gönüllülük esasıyla yaptığımız bu filmin samimiyetini !f İstanbul da hissetti diye düşünüyorum. İlk yönetmenlik deneyimim olması nedeniyle festival beni heyecanlandırıyor ve nasıl geri dönüşler geleceğini çok merak ediyorum. !f İstanbul ile ilk defa bu kadar yakın temas kuracağım. Umarım karşılıklı memnun kalırız (gülüyor).
Son olarak filminizi festivalde izleyecek müstakbel seyircilerinize söylemek istedikleriniz var mı?
Olanaklarımız çerçevesinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Umarım izleyicinin beğenisini kazanabiliriz. Tüm görüşler bizim için çok önemli. O yüzden gösterim sonrasında soru sormaktan, yorum yapmaktan kaçınmasınlar lütfen. Gösterim sonrasında denk gelmesek bile, bizi bir yerde gördüklerinde kenara çekip iki kelam ederlerse çok seviniriz.