İş hayatının koşuşturmacasına girmiş yetişkinler olarak çocukluk hayallerimizin peşinden gitmeyi unutalı epey zaman geçmiş olabilir. Bazen en çok başarmayı istediğimiz şeyin üzerinden o kadar çok zaman geçmiştir ki, gerçekte neyi hayal ettiğimizi bile unutmuş olabiliriz. Christopher Robin filmi Winnie the Pooh ile birlikte yetişkinliğin günlük karmaşasında durup nefes almamızı sağlayarak bize çocukluk hayallerimizi yeniden hatırlatıyor.
Günümüzde hâlâ en popüler çocuk kitapları arasında gösterilen A.A Milne’in 1926 yılında yazdığı Winnie-the-Pooh kitabının karakterleri Christopher Robin ve Winnie the Pooh, geçtiğimiz günlerde Christopher Robin isimli bir filmle yeniden izleyiciyle buluşarak biz sevenleriyle hasret giderdi.
Christopher Robin, Christopher’ın yatılı okul için evinden ve çok sevdiği arkadaşları Winnie the Pooh, Tigger, Piglet, Eeyore, Kanga, Roo, Tavşan ve Baykuş’un bulunduğu 100 Hektar Ormanı’ndan ayrıldığında onları unutmamaya söz vermesiyle başlıyor. 100 Hektar Ormanı’nda arkadaşlarının ona düzenlediği partide onları asla unutmayacağını söyleyen Christopher’ın yetişkinlik hayatına geçişinden kareler görüyoruz. Christopher artık ailesini kurmuş, savaş sonrası İngiltere’sinde ailesini geçindirmek için çok fazla çalışması gereken yetişkin bir insan olarak karşımıza çıkıyor. Filmin bu kısmında bir süre durup nefes alacak vaktimiz bile kalmıyor. Yetişkinliğin omuzlarımızda yarattığı yükle filmi izlemeye devam ederken bir ağaç kavuğundan karşımıza Winnie the Pooh çıkıyor. İki bölümde ele alabileceğimiz filmin ilk kısmında Christopher Robin’in gerçek hayatla yüzleşmesi ve giderek zorlaşan yaşamında çok sevdiği ailesine bile vakit ayıramayışını izliyoruz. İkinci bölümde ise ailesi ile bir hafta sonu tatiline gitmeye vakti bile olmayan Robin’in, Winnie ile yeniden karşılaşmasıyla başlayan çocukluğuna dönüşü ve mutluluğu yeniden bulmasına şahit oluyoruz. Winnie’nin ısrarla “Bazen hiçbir şey yapmamak en güzel şeye ulaştırır” sözünü ise filmin tamamında duyabiliyoruz.
Christopher, verimlilik müdürü olarak çalıştığı Winslow Valizleri’nde şirketin batmaması için gecesini gündüzüne kattığı günlerde Winnie’yi karşısında görmekten hiç de memnun kalmıyor. Onu 100 Hektar Ormanı’na geri götürmek için uzun zamandır gitmediği eski evlerine gidiyor. Ağaç kovuğundan Winnie’yi ait olduğu yere bıraktıktan sonra, çocukluğunu hatırlamanın verdiği etkiyle kendisini eski arkadaşlarının yanında 100 Hektar Ormanı’nda buluyor. Buradan çıkmaya çalışırken Winnie’ye çok kızsa da aslında Winnie ona iş hayatının koşuşturmacasında nefes alacak bir orman sunuyor.
Kızı Madeline’e sürekli çok çalışmasını öğütleyen ve kendi gibi başarılı olmasını istediği için yatılı okula göndermeyi düşünen Christopher’ı, kızına aslında ne istediğini sormayı unutmuş bir baba olarak görüyoruz. Kendi koşuşturmacasını küçük kızına da yansıtan Christopher’ın bu macerası sanki, küçükken Winnie the Pooh hayranı olanlara, hayat koşuşturmacasında durup nefes almaları gerektiğini hatırlatıyor.
Winnie the Pooh, Tigger, Piglet, Eeyore, Kanga, Roo, Tavşan ve Baykuş’un ilk kez üç boyutlu karakter olarak yer aldıkları Christopher Robin filminin başrolünde Altın Küre Ödüllü Ewan McGregor, Christopher Robin’in ta kendisi olarak karşımıza çıkıyor. Düşler Ülkesi, Uçurtma Avcısı, Quantum of Solace ve Dünya Savaşı Z filmleriyle tanıdığımız İsviçreli yönetmen ve senarist Marc Forster’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin senaryosu ise Oscar adayı Allison Schroeder ve Alex Ross Perry’e emanet edilmiş. McGregor’a filmde Altın Küre adayı Hayley Atwell Christopher’ın eşi Evelyn olarak, Bronte Carmichael ise küçük kızı Madeline olarak eşlik ediyor. Christopher’ın çalıştığı Winslow Valizleri’ndeki günlük işleri denetleyen şirket sahibinin oğlu olan Giles Winslow karakterini ise Sherlock, Game of Thrones ve Doctor Who dizilerinden tanıdığımız Mark Gatiss canlandırıyor.
Yetişkin olmanın yükünü biraz unutmak isteyenler Christopher Robin henüz vizyondayken 100 Hektar Ormanı’na geri dönmeye ne dersiniz?
https://www.youtube.com/watch?v=0URpDxIjZrQ