BluTV’nin yeni projesi Bozkır; Yiğit Özşener ve Ekin Koç’tan yeni bir “usta-çırak” ikilisi yaratmış. Dizi, isminin hakkını veren bir Anadolu polisiyesi…
Dijital platformlardan durmaksızın üretmeye devam eden (işlerini sevin sevmeyin, bu seri üretimi takdir etmek lazım) BluTV’nin yeni projesi Bozkır’ın henüz iki bölümü yayımlandı ancak bu iki bölüme bakarak çıtanın oldukça yüksek seyrettiğini; bizlerin de bir saatte hikâye anlatabilmeyi başarabildiğimizi söylemek mümkün. Ayrıca yer aldıkları projeleri özenle seçen Yiğit Özşener ile Ekin Koç da ekranın uyumlu ikililerinden olmuşlar. Özellikle Ekin Koç; yeniyetme ama azimli polis memuru Nuri Pamir de çok başarılı. Peki iyi oyunculuk dışında bu usta-çırağın ve de Bozkır’ın hikâyesini takip edilir kılan şeyler ne?
Güney Anadolu’da olduğu hissedilen ve tahmin edilen, 88 plakalı bir şehirde gelişen olaylara şahit olduğumuz Bozkır’da; şehrin hayal ürünü olduğu iddia edilebilirse de seyreden olayların pek de hayal ürünü olmadığı aşikar. Her şehirde olduğu gibi 88 plakalı bu şehirde de çocuklar ve insanlar öldürülüyor ve cinayetler birbirinin ardından geliyor. Yine hafızalarımızda yer etmiş pek çok polisiyede olduğu gibi Bozkır’da da sakin ve cool bir amir (Yiğit Özşener) ve heyecanlı yeni yetme ama potansiyeli yüksek bir memur (Ekin Koç) var. Ve elbette işin ucu daha güçlüye dokunduğunda, bu ikilinin sürdükleri izleri baltalayan bir üst yönetim ve onların üstleri de…
Bir Nevi “Gotham”
Karakterler ve olay örgüsü diğer polisiyelerle benzeşiyor gibi gözükse de bu kendine has şehirde geçen olaylar son derece özgün bir üslupla aktarılıyor. Bozkır’ın renkleri, dokusu ve atmosferi bizi olayların gerçekten de bilinmeyen ama tanıdık bir şehirde geçtiğine ikna etmeyi başarıyor. Gotham’ın var olduğuna nasıl inandıysak; 88 plaka bu şehrin varlığına da inanıyoruz.
İlk bölüm Seyfi Amir’in bir çocuğun ölüm haberini telefonda almasıyla başlıyor. Zaten cinayet bürosunda çalışan ikilinin telefonları genellikle hayırlı şeyler için çalmıyor. Bir süredir kayıp olan Tayfun isimli bir çocuğun cesedinin bulunduğunu haber alan Seyfi ve de Nuri Pamir için belli ki zincirleme bir cinayet dosyası da açılmış oluyor.
İpuçları ve Ters Köşeler…
Bugüne dek iki bölümü yayımlanan dizide ipuçları ve ters köşeler de başarıyla yerleştirilmiş gibi duruyor. Hikâyenin itinayla kurgulandığını bölüm sonuna ne zaman gelindiğini fark etmememizden anlamak mümkün. Şimdilik bir iki süreklilik hatası ve de bazı figürasyon seçimleri dışında Bozkır’ın büyük bir defosu bulunmuyor. Üstelik de derin meselelere girmekten çekinmeyen ve bu meselelere girerken taraf tutmayan bir iş var karşımızda. Halkın cinayetlerden dolayı şehre en son geleni (Suriyeliler) suçlu ilan etmesi, Seyfi Amir ile Nuri Pamir’e baskı yapması ve buna rağmen onların galeyana gelmemesi son derece anlaşılır.
Adaletini Kendi Eliyle Sağlamak İsteyen Bozkır Halkı
Halkın polise olan güvensizliğini, öldürülen Tayfun’un babası Sabahattin: “Maaş ve kıdeme mahkum olmuş polis dediğin; kanunu değil, kendini kolluyor” sözleriyle perçinliyor. Hatta öyle bir öfke ki bu polisin bir gece kendilerinin de bulunduğu bir mekâna gelip içki içmesi dahi katlanabildikleri bir şey değil. Davalarında hükmü veren de onlar olmak istiyor. Adaleti kendi eliyle sağlamaya çalışan halka ve de kendilerinden gerektiğinde dosya kapatmalarını isteyecek olan üst yönetime uzun vadede alacakları tavrı merakla beklediğimiz Seyfi Amir ve Nuri Pamir unutulmaz ikililer arasına girebilir mi? Şimdilik o potansiyel fazlasıyla var gibi ama bekleyip göreceğiz…
Nuri Pamir’in meslek aşkı, Seyfi Amir’in ise pişmanlığı onları Bozkır’a sürüklemiş olsa da ikisinin de kaçmak gibi bir niyeti yok. Birinin karısı, ötekinin ilgi duyduğu kadın için 88 plaka bu şehir katlanılmaz bir yer olsa da onlar kalıp işlerini yapmaya devam edecekler. Biz de onların maceralarını takip etmeye devam edeceğiz. Bozkır’ı BluTV’den izleyebilirsiniz.