24 KASIM, SALI, 2015

Bira Fabrikası'nda Paramparça Dünyamız

Moda Sahnesi'nde sahnelenen “Bira Fabrikası”, tam anlamıyla şirazesinden çıkmış ve paramparça edilmiş dünyamızın tiksinti veren karmaşasını gösteriyor. Fildişi Sahili'nde doğan ve tiyatro çalışmalarına Paris'te devam eden Koffi Kwahulé'nin yazdığı oyun, “Savaş bitti” sözleriyle başlıyor. Ama sahnede savaşın acımasızlığının hiç bitmediğini görüyoruz.

Bira Fabrikası'nda Paramparça Dünyamız

İnsanlık, savaşlarla, katliamlarla, tecavüzlerle çürümüştür. Tıpkı içinde yaşadığımız dünyadaki gibi vahşet tüm şiddetiyle sürer. Savaşın kazananı yoktur. Hazır reçetelere ve söylemlere sığınma gereği duymayan yazar, yaşadığımız kaosun saçmalığını tüm akıl dışı uyumsuzluğuyla grotesk bir biçimde gözler önüne seriyor. Dört kişi arasında geçen oyun, politikacıların yalanlarını, iktidar için kurulan kirli ilişkileri, katliamları, tecavüzleri, işkenceleri, sömürgeciliği, çıkarcılığı, fırsatçılığı, para hırsını ve dilin kirlenmişliğini ifade ederken; bu kadar kana, pisliğe ve vahşete bulanmış bir dünyada hiç kimsenin temiz kalamayacağını gösteriyor.

Bilinmeyen bir üçüncü dünya ülkesinde geçen oyun, insan ilişkilerinin karanlık iç yüzünü sert bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Ezber bozan bir oyun Bira Fabrikası. İyilerle kötülerin arasındaki çatışmayı anlatmıyor. Bu oyunun olumlu kahramanı yok, sahnede gücü gücüne yeten bir çatışma acımasızca sürüyor. Ancak ganimeti paylaşmak için uzlaşabiliyorlar. Bilinmeyen iç savaşın vahşi galipleri Yüzbaşı Ölümü Sallamaz (Necip Memili) ile Onbaşı Asalak (Onur Ünsal), Las Vegas'a gidip çılgınca eğlenmeyi planlarken, para kazanmak için savaşta (nasılsa) hasar görmemiş olan bira fabrikasını işgal etmişlerdir. Tutsak alıp işkence ettikleri işçi Schwanchen (Gürsu Gür) fabrikayı üretime geçirmeyi bilmediği için fabrikanın eski sahibi sekiz aylık hamile Moulin Rouge dansçısı patron Beyazbüyü (Melis Birkan) Paris'ten getirilir.

©Mehmet Çakıcı

Bira Fabrikası'nın sahnelenişi bana Antonin Artaud'un vahşet tiyatrosunu hatırlattı. Artaud, “Tiyatro apseyi hep birlikte patlatmak için yaratılmıştır” demişti. Yaşadığımız bunca vahşetin ve katliamın içinde tiyatronun bize yapmacık bir mutluluk tablosu çizmesini beklememek gerekiyor. Her devirde buhrandan buhrana, krizden krize sürüklenen dünyamızda tiyatronun da yeni anlatım yolları bularak seyirciyi göreceli güvenli konumu hakkında yeniden düşündürmesine gereksinim duyuyoruz. Bira Fabrikası, yarayı deşerek, bunu yapıyor. Kemal Aydoğan’ın sahnelediği oyun, tıkır tıkır işleyen, hiç düşmeyen temposuyla oyunun içindeki gerilimi seyirciye geçiriyor.

Reji, oyunculuk tarzını ve ritmini de belirlemiş. Birbiriyle uyumlu bir ekip oyunculuğu çıkarıyorlar. Necip Memili sahne üzerinde  dinamik ve şekilden şekile doğallıkla girebilen çarpıcı ve güçlü oyunculuğuyla öne çıkıyor. Onur Ünsal, “sahne sempatisi”ni hiç kullanmadan, oyunun gerektirdiği salak ama acımasız ve çıkarcı karakteri ceket gibi üstüne oturtmuş. Melis Birkan, hamile patron revü kızı Beyazbüyü'de dizilerde ve sinema filmlerinde oynadığı iyi  kızlardan çok farklı “cadı” bir karakteri şaşırtıcı bir ustalıkla canlandırabileceğini kanıtlıyor. Gürsu Gür, işçinin edilgenliği içindeki alaycı farkındalığını doğallıkla yansıtıyor. Minimalist ve işlevsel sahne tasarımı, oyunun biçimine uygun kostümler ve ışık tasarımı yerli yerince çalışıyor. Dünyamız kadar karanlık olmasa da yaşadığımız günlerin dehşet verici saçmalığını samimiyetle ve gerçeklikle yansıtan bir kara komedi görmek isteyenler Bira Fabrikası'nı izlesinler.

©Mehmet Çakıcı

KÜNYE

Yazan: Koffi Kwahule

Çeviren: Ezgi Coşkun

Yöneten: Kemal Aydoğan

Sahne Tasarımı: Bengi Günay

Işık Tasarımı: İrfan Varlı

Yönetmen Asistanları: Ferhat Asniya, Ahsen Özercan

Müzik: Dandadadan

Oynayanlar: Onur Ünsal, Necip Memili, Melis Birkan, Gürsu Gür

0
23624
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage