09 EKİM, PAZAR, 2016

Bitmeyen Enerji ve Mutluluklarıyla Dağların Gardiyanları

Geçtiğimiz ay gerçekleşen Nilüfer Müzik Festivali'nin en enerjik konukları şüphesiz Belçika'dan Türkiye'ye uzanan çok kültürlü grup La Chiva Gantiva idi. Bir buçuk saate yakın sahnede kalan grubun bitmek bilmeyen enerjisi seyircilere de sirayet edince çok keyifli bir performans ortaya çıktı. Bunca eğlencenin üzerine kuliste henüz terleri dahi kurumamışken La Chiva Gantiva ile buluştuk ve grubun ilk Türkiye konseri üzerine sohbet ettik.

Bitmeyen Enerji ve Mutluluklarıyla Dağların Gardiyanları

Türkiye'de ilk konserinizi verdiniz. Konser öncesinde Türkiye ile ilgili beklentileriniz nelerdi?

Aslında Türkiye’ye gelmeden önce okuduğumuz haberlerden dolayı biraz gerilmiş ve korkmuştuk. Burada neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk fakat gelince her şeyin çok güzel olduğunu gördük. İnsanlar geçirdikleri zorlu sürecin içerisinde mutluluklarını ve sevgilerini paylaşmaya ihtiyaçları olduğunu fark etmişler. Bizler Kolombiyalıyız. Ülkemizden şiddet hiç eksik olmuyor, fakat insanlar mutlu olmanın yolunu buluyorlar. Türkiye’nin durumu da buna benziyor. Burada kendimizi evimizde hissediyoruz bu yüzden. Fakat herkes bilmeli ki barış savaştan çok daha güçlüdür. 

La Chiva Gantiva” ne anlama geliyor?

Kolombiya’da yaşayan Aborjinlerin dilinde “dağların gardiyanları” anlamına geliyor. Bu ismi seviyoruz.

©Derya Ülkar

Bir araya geliş öykünüzden biraz bahsedebilir misiniz? 

Bizim hikayemiz en başta Brüksel’de yaşayan üç Kolombiyalı göçmenin hikayesiydi. Eğer doğduğunuz topraklardan uzakta yaşıyorsanız kendi ülkenizin kültürüne, müziğine ve insanlarına daha fazla ihtiyaç duyuyorsunuz. İlk başlarda Kolombiya müziğine yakın bir müzik yapıyorduk. Sonradan gruba katılan arkadaşlarımızla beraber farklı bir enerji ortaya çıktı ve çerçevemiz genişledi. Şu an grubumuzda üç Kolombiyalı, iki Belçikalı, bir Vietnamlı ve bir de Şilili müzisyen var. 

Birçok farklı müziğin iç içe geçmesiyle oluşan bir ürün sunuyorsunuz ortaya. İcra ettiğiniz müziği nasıl isimlendiriyorsunuz?

Bu soruya cevap vermek oldukça zor. Sizin de dediğiniz gibi birçok farklı türün iç içe geçmesi durumu söz konusu. Rock müziği seviyoruz, cazı seviyoruz, hip hop’ı seviyoruz, klasik müziği seviyoruz... Birbirinden farklı tatları mümkün olduğunca bir araya getiriyoruz. Bir dergide punk ve folklor kelimelerini birleştirerek müziğimizi “punklör müziği”' olarak adlandırmışlardı. Bence bu bizim müziğimizi açıklamak için güzel bir yakıştırma. 

©Derya Ülkar

Yarım saat önce sahneden indiniz. Bir saatten fazla sahnede kalıp bir saniye bile yerinizde durmadınız. Sizinle beraber izleyiciler de aynı durumdaydı. Bu enerjinin sırrı nedir?

Ortada bir sır yok. Tamamen sevgiyle alakalı her şey. Hayatı, müziği sevmek böyle bir şey. Eğer siz sahnedeyken herkes aynı duyguyu hissedebiliyorsa aranızda bir bağlantı var demektir. Bu bağlantının sevgiyle ve aşkla oluştuğuna inanıyoruz. Biz oldukça hareketli bir grubuz. Çıktığımız her sahnede enerjimizi sonuna kadar kullanıyoruz. Fakat seyirci için aynısını söylemek mümkün değil. Gittiğimiz her yerde seyircilerden başka tepkiler alıyoruz. Fakat bugün gördük ki bahsettiğiniz sırrı Türk insanları da biliyormuş.

İlk Türkiye turunuzda aklınızda en çok ne kaldı? Türkiye ile ilgili en çok neyi sevdiniz?

Kesinlikle insanları sevdik. Kolombiyalılara çok benziyorlar. Sürekli gülümsüyorlar. Kimle karşılaştıysak yüzünde hep bir tebessüm gördük. Ülkemize dönerken yanımızda mutluluğunuzu da götüreceğiz. Kendimizi şarj olmuş hissediyoruz. Bu barışçıl ve güzel ülkenin mutlu insanlarını çok sevdik. Şimdiden Türkiye’nin başka şehirlerinde de sahne almayı çok istiyoruz. Bu sadece büyük bir sevginin ilk adımıydı. Türk insanlarıyla büyük ve güzel bir ilişki kurduğumuzu hissediyoruz. 

0
4174
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage