Amerikalı oyun yazarı Anna Ziegler tarafından yazılan ve 2016 yılında Londra’daki Whats On Stage ödülünü kazanan Fotoğraf 51, Hira Tekindor çevirisi ve Çağ Çalışkur rejisiyle bu sezon da Craft Tiyatro’nun sahnelenen oyunları arasında yer alıyor.
Londra 1953
Bir grup bilim insanının “Yaşamın Sırrı” dedikleri DNA’nın çift sarmalını keşfetme yarışı, Fransa’dan dönen genç fizikçi Rosalind Franklin’in de dâhil olmasıyla iyice kızışır. Londra’daki King’s Üniversitesi’ne proje lideri olarak çağırıldığını sanan Franklin, gerçekte moleküler biyolog Maurice Wilkins’in x-ışını kristalografisi konusundaki araştırmalarında kendisine yardımcı olmak için orada olduğunu anladığında, Wilkins ile beraber çalışmayı reddeder. DNA'nın yapısının çift sarmal olması gerektiğine dair önemli kanıtlar bulduğunda bile bunu Wilkins ile paylaşmaz.
Baştaki mesafeli davranışının bedelini ağır ödeyen Wilkins ise gün geçtikçe yalnızlaşır. Sonunda bir DNA yarışının ortasında olduğunun farkında olmayacak kadar kendi dünyasına çekilir ve Franklin tarafından bulunan kanıtları rakipleri James Watson ve Francis Crick ile paylaşacak kadar şuursuz davranır. Yaşadıkları yanlış başlangıç, başarılı ve parlak bilim insanları Rosalind Franklin ve Maurice Wilkins’ın uzlaşıp birlikte çalışmalarına engel olurken, kurnaz ve hırslı James Watson ile Francis Crick’in uyumu, onlara sonunda Nobel’i kazandıracak yolu açar.
“Bilim Hâlâ Cinsiyetçi mi?”
2015 yılında Londra West End Tiyatrosu’nda Nicole Kidman tarafından canlandırılan Rosalind Franklin, cesur, aşırı mükemmelliyetçi ve entelektüel bir bilim insanıdır. Diğer yandan sert kabuğunun altında, bastırılmış duygusal özlemleri olan yalnız bir kadındır. Yaşadığı dönem ve bulunduğu çevrede, kadın ve Yahudi olması yüzünden karşılaştığı ayrımcılık nedeniyle Rosalind’in etrafına ördüğü sağlam duvarları, “nezaket bütün kadınlarda işe yarar” mottosuyla türlü yollar deneyen Wilkins’in aşması mümkün olmaz.
Franklin’in yardımcısı doktora öğrencisi Ray Gosling, “Fransızca konuşmak konusunda ısrar eden bir Fransızla kötü kötü Fransızca konuşurken, bir anda o Fransızın İngilizceye geçip ne kadar da Fransızca konuşamadığınızı yüzünüze vurduğu an gibidir” diye tanımlar Rosalind ile ilişki kurma deneyimini.
“Bir Şey, Hiçbir Zaman Sadece O Şey Değildir”
Çalışmalarında, en ufak şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıt arayan Rosalind Franklin, kendisini sakınmadan X- ışınlarıyla doğrudan temas edecek kadar tutkulu, bir o kadar da yalnız çalışırken, Watson-Crick iş birliği, meyvesini verir. Franklin’in yumurtalık kanseri nedeniyle ölümünden yalnızca dört yıl sonra, Watson ve Crick, Nobel fizyoloji ödülünü, Maurice Wilkins ile paylaşır.
Bilim, sahnelenmesi zor bir tema olmasına rağmen, Rosalind Franklin’in sarsıcı hikâyesi, tarihsel bir adaletsizliğin düzeltilmesi ve kadınların bilim dünyasındaki yerinin sorgulanması bağlamında Çağ Çalışkur tarafından, dozunda bir tiyatrallıkla anlatılıyor. 2013 yılında Sessizlik oyunuyla başarılı bir çıkış yakalayan, sonrasında ise ağırlıklı olarak televizyon projelerinde yer alan Funda Eryiğit’in oyunculuğu göz doldururken, Jak Cem Avnayim “beceriksiz ve kırgın” bilim adamı Maurice Wilkins karakterini iyi yakalıyor.
Ancak Rosalind Franklin’in ördüğü duvarın Maurice Wilkins tarafından bir türlü aşılamaması ve büyük ölçüde bu sebepten ötürü yaşanan hüsran konusunda, senaryoda izleyiciyi ikna edecek daha somut bir nedene ihtiyaç duyuluyor. Dekor ve ışık, ayrıca Francis Crick’in ev sahnelerinde kullanılan müzik, 1950’ler Londrasını yansıtmada, başarılı seçimler olarak oyunun ambiyansını pekiştiriyor.