07 TEMMUZ, PERŞEMBE, 2016

Bizi Dönüştüren Mi, Bize Yön Veren Mi?

Dinlediğimiz müzik, izlediğimiz film, baktığımız mimari veya alaca karanlığın rengi. İlham dediğimiz şey bize yön mü veriyor yoksa bizi dönüştürüyor mu? Bu soruları film bazında değerlendiriyoruz, farklı disiplinlerden, Hande Oynar, Muammer Koçak, Nazlı Bozdağ ile…

Bizi Dönüştüren Mi, Bize Yön Veren Mi?

"Mizaç" dediğimiz şeyi yaradılış anlamı ile değerlendirirsek, değiştirilmesi biraz zor, "olduğu gibi kabullenilen" kalıbına çıkan kelime. Peki karakter? İşte ona biz yön verebiliyoruz. Aslına bakarsanız insan "yedisinde neyse 70’inde de o" değil. Bu aynı kalamama durumu bir noktada bizim beslenmemize sebep. Şimdi bu değişimin moda, sinema ve sanat alanındaki genç kuşağı nasıl etkileyebildiğini öğreniyoruz.

Onları pek tanımıyor olabilirsiniz. Çünkü her biri birbirinden mütevazi ve bir noktada yaptıkları işleri sükûnet içinde öne sunmak konusunda kendilerini eğitmişler. Yaptıkları işleri duyunca istemsizce "A, o işi de mi O yapmış" diyebilirsiniz. Çok da uzatmadan tanışalım isterseniz…

Hande Oynar

1981 doğumlu Hande Oynar, Koç Üniversitesi'nde İşletme okuduktan sonra 2008 yılında Columbia Üniversitesi'nde Kültür-Sanat Gazeteciliği yüksek lisansını tamamladı. Lüks yaşam stili dergisi ve şehir rehberi LUXOS İstanbul'un yayın yönetmenliğini sürdürürken çeşitli yerli ve yabancı, basılı ve online platformlarda yazarlık, editörlük yapmaya devam ediyor. Hande'nin yazıları, Time Out İstanbul, The Art Newspaper, Art Unlimited, Canvas Magazine, Artsy, ’74 Report, Vogue, GQ, Conde Nast Traveller gibi yayınlarda yayınlanıyor. İstanbul'un taze kanlarından olan Gaia Gallery'nin yaz sergisi ''Glory Hole'' ile ilk kez bir serginin küratörlüğünü de üstlenen Hande, sonbaharda çıkacak sanat mekanlarına ait bir rehberi yayına hazırlıyor.

Hande Oynar

Hande’nin hayat algısını değiştiren filmlerini istediğimizde aldığımız liste ve onu nasıl dönüştürdüğüne dair açıklamaları ise şöyle:

Eraserhead, David Lynch (1977)

Çünkü izlediğim günden beri David Lynch'in beyin kıvrımları arasında dolanmak istiyorum.

Breathless, Jean-Luc Godard (1960)

Çünkü Godard.

Mr. Lonely, Harmony Korine (2007)

Çünkü sıra dışı olmaya cesaret etmekle ilgili.

The Shock Doctrine, Naomi Klein (2009)

Çünkü politik içerikli belgesel izleyip ağlamak gibi bir huyum var. Dünyanın girdiği çıkmazı en iyi anlatan kitaplardan biri olan Şok Doktrini'nin filmi.

The Royal Tenenbaums, Wes Anderson (2001)

Çünkü hayatı fazla ciddiye almaya başladığımda tersini hatırlatacak birşeyler olmalı.


The Shock Doctrine

Gelelim sinema ve video ile ilgilenen bir yönetmenin, izlediklerinin artçılarını hala hissettiği filmlere.

Muammer Koçak, 1979 doğumlu. Bir süre Fransa’da çalışmalarına devam ettikten sonra İstanbul’a dönme kararı alanlardan. Ama "Her an Fransa’ya dönebilirim" diyerek açık kapı da bırakıyor. Kurucusu olduğu Kafa Film şirketindeki çalışmaları bu sıra biraz yoğunlaşmış vaziyette zira Türk sineması için birçok ilkin yer aldığı, Serdar Gözelekli ile beraber yönettikleri filmi Durak, yakın bir zamanda vizyona girecek.

Şuan için kendisini başka nerede görebiliriz? Geçtiğimiz hafta vizyona giren Muna filminin kurgusu Koçak’ın ellerinden. Kendisinin son zamanlarda heyecanlandığı ve bahsetmeden duramadığı yeni bir projesi daha var, hem de Halil Altındere ile. Bu proje ile Sulukule’de geçirdiği günlerin etkisinden hala kurtulamadığını samimi bir şekilde itiraf ederken, "ghetto" kelimesinin anlamının bize öğretilenden çok daha farklı olduğunu da belirtiyor. Halil Altındere ile yaptığı bu video projesinin tam olarak ne zaman yayınlanacağı şuan için bir sır. Ama kulağımıza gelen haberlerden biri, projenin MoMA’da da sergilenebileceği.

Muammer Koçak

Muammer Koçak ismine rastlayabileceğiniz diğer filmler ise Barda, Mavi Gözlü Dev, Sözün Bittiği Yer, Angels’ Shepherd. Ayrıca Bedük, It’s Riot video klibi ile Radical Democracy Video Challenge Europe 2014’te mansiyon ödülü ve yine Bedük ile çalıştığı 2013 yılına ait video klip Beat Freak ile En İyi Video Klip ödülünü Boğaziçi Üniversitesi’nden aldı.

Minik bir not: Muammer Koçak, çoğu zaman -gece eğlenmeye çıksa bile- elinden fotoğraf makinesini bırakmadığına şahit olabileceğiniz biri.

Ve Muammer Koçak’ın listesi:

The Dreamers, Bernardo Bertolucci (2003)

Bazı filmleri izlerken kendimi filmin tam ortasında bulurum. The Dreamers'ı izlerken de o büyük evdeki odalardan birindeydim hep. Beni görmediniz ama oradaydım.

Trainspotting
, Danny Boyle (1996)

Bu filmi izlemem gereken en doğru yaşta izledim sanırım, belki de o yüzden çok etkilenmiştim. Söyleyecek çok şeyim var ama uzatmak istemiyorum. Just a Perfect Day başladığında sen de perdeye biraz daha yaklaşıp o halının içine girmedin mi?

Howl's Moving Castle
, Hayao Miyazaki (2004)

Şatonun kalbi vardı ve yürüyordu. Howl ve Sophie arasındaki saygı mı yoksa aşk mı bilemediğimden dolayı çok etkilemişti beni. Kendinizi gerçek olmayan bir dünyaya bu kadar kolay teslim etmek (galiba) sadece Miyazaki'nin başarabileceği bir iş.

Memento,
Christopher Nolan (2000)

Memento'nun çok etkilendiğim iki yönü var. Birisi Lenny'nin birşeyleri hatırlayabilmek için kullandığı yöntem diğeri ise filmin sondan başa doğru ilerlemesi (o zaman kurgu hakkında hiçbir şey bilmiyordum).
Yakın zamanda filmi tekrar izledim ve bütün akışını baştan sona doğru kurgulayarak tüm insanlığı büyük bir problemden kurtarmayı planlıyorum.

A Clockwork Orange
, Stanley Kubrick (1971)

Hepimizin gözlerini o metal kancalarla açık tutup birşeyleri izlemek zorunda bırakıldığımıza eminim. 

A Clockwork Orange

Nazlı Bozdağ

Deri üzerine çalışan bir moda tasarımcısı, Nazlı Bozdağ. Eğitimi ile ürettikleri, bayağı kabarık bir dosyaya sahip. Yeditepe Üniveritesi Tekstil ve Moda Tasarımı bölümünü bitirip hemen akabinde Central Saint Martins ve Royal College of Fashion eğitim programlarına katılmış. Beymen ile çalıştıktan sonra kendi yolunu kendi çizmeye karar veren Nazlı, Nazlı Bozdağ markasını kuruyor ve koleksiyonlarını İstanbul Fashion Week ve Berlin Fashion Week’te görücüye çıkartıyor. Şuan yeni çıkarttığı (çanta, boyunluk, bileklik, kemer ve eldivenlerden oluşan) aksesuar koleksiyonunun yanı sıra 2016/17 Sonbahar/Kış koleksiyonuna yoğunlaşmış durumda. Tasarımlarını nerede bulabileceğinizi merak ediyorsanız, adres Çukurcuma’da yer alan Bravoistanbul. 

1983 doğumlu Nazlı’nın film arşivini karıştırıp onu farklı yönleriyle etkileyen filmleri öğreniyoruz. Listesinde "hafif" bir Fransız etkisi görürseniz şaşırmayın zira kendisi bir Saint Joseph'li.

Nazlı Bozdağ

Cléo from 5 to 7, Agnès Varda (1962)

Hayatın anlamını ve "birey" kavramını sorgulayan varoluşçuluk felsefesinin (sıklıkla ele aldığı motiflerinin) çok güzel işlendiği filmlerden biri.

Crash
, David Cronenberg (1996)

Metal ile ölümcül tehlike arasında bağlantıyı, cinsel tatmine ulaşma çabasını harika bir estetikle birleştiren kült.

The Graduate,
Mike Nichols (1967)

Kapana kısılmış, ne yapacağını bilemeyen adam imgesinin, "genç erkek-olgun kadın" ilişkisi üzerinden irdelendiği en sevimli filmlerden.

The Graduate

Pierrot Le Fou, Jean-Luc Godard (1965)

Godard'ın izleme ve görme alışkanlıklarını yok eden kadrajı...Ve tabii ki Jean-Paul Belmondo ve Anna Karina!

Gummo,
 Harmony Korine (1997)

Geçmişi sorgulamaktan çok sonuçlarını gözler önüne seren bu filmin absürt estetiğine bayılıyorum.


Listeleri incelerken fark edebilirsiniz ki kült olan, fenomenlikte sınır tanımayan filmlerin yanı sıra "Sinema gerçekten 8. sanat mı değil mi?" sorusuna da yer var. Onun kararı için sizleri ekranlarınızın başına alalım. İyi seyirler!

0
12196
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage