Alman keman sanatçısı Carolin Widmann ile hem İsviçre’nin hem de Avrupa’nın en seçkin oda orkestralarından biri kabul edilen Festival Strings Lucerne eşliğinde İş Sanat sahnesine çıkmadan önce bir araya geldik. Widmann ile albümlerini, kusursuz keman tekniğini ve de 27 Şubat’taki konserinde bizi neler beklediğini konuştuk.
Kusursuz tekniğiyle dikkat çeken, Leipzig Müzik ve Tiyatro Üniversitesi’nde keman profesörü olan Carolin Widmann; 2006 Alman Kayıt Eleştirmenleri Derneği-Eleştirmenlerin Seçimi Ödülü ve 2013 Uluslararası Klasik Müzik Ödülleri-Yılın Müzisyeni Ödülü’nün de sahibi. Konserde Carolin Widmann’a eşlik edecek Festival Strings Lucerne ise, 60 yılı aşan tarihiyle İsviçre’nin en seçkin oda orkestralarından biri. 1956 yılında Wolfgang Schneiderhan ve Rudolf Baumgartner tarafından kurulan topluluk, tarihi boyunca Jean Françaix, Frank Martin, Bohuslav Martinu, Sándor Veress, Iannis Xenakis, Krzysztof Penderecki, Klaus Huber, Peter Ruzicka, Beat Furrer gibi bestecilere ait 100’den fazla eserin galasını gerçekleştirdi. 2012’den bu yana Daniel Dodds’un sanatsal direktörlüğünde olan Festival Strings Lucerne, Barok’tan çağdaş müziğe uzanan repertuvarıyla dikkat çekiyor.
Festival Strings Lucerne, İsviçre'nin 60 yıldır en prestijli oda orkestralarından biri ve birlikte İş Sanat Sahnesi’ni paylaşacaksınız. Konserde nasıl bir deneyim yaşayacağımızdan biraz söz edebilir misiniz?
Evet, Festival Strings Lucerne ile yaptığım ilk iş birliği olacak. Son 13 yılda Lucerne Festivali’nin orkestra solistliğinden, oda müziği sanatçılığı ya da keman resitalistliğine kadar birçok alanında çeşitli görevlerde bulundum. Nihayet dört gözle beklediğim Festival Strings Lucerne müzisyenleriyle de buluşuyorum!
Salieri, Mozart ve Mendelssohn'un eserlerini çalıyorsunuz. Özellikle Schumann'ın Keman Sonatı gerçekten harika. Bu konserde kemanınızla hangi parçaları çalacaksınız?
18. yüzyıl bestelerinin ve ruhunun ondan sonra gelen her şeyi etkilediğini düşünüyorum. Özellikle Mozart ile oldukça genç Mendelssohn'un birleşimi ilgi çekici. Genç Mendelssohn Klasik Çağ’dan Romantizm’e gerçek bir köprü oluşturuyor. Eserlerinde hâlâ küçük cümlelerin hassas ve ince eklemleri hissedilebiliyor, müzikal olarak çizdiği uzun çizgiler bize nefes almak için cesaret veriyor. Bu da zaten açıkça Romantizm'e işaret ediyor.
Herkes ünlü keman tekniğinizden bahsediyor. Keman tekniğinizin püf noktaları neler?
Yeni repertuvarlar öğrenmeye gayret ediyorum. Daha önce yapmış olduğum repertuvarla ilgili yaklaşımlarım da hep benzer; sonuçlara bakıyorum, notaların dilini çözmeye çalışıyorum ve her bestecinin zihnine ve müzik diline girmeye çalışıyorum. Sonuçta bizler notaların tercümanlarıyız. Dolayısıyla enstrümanlarımızla bestecinin düşüncelerini aktaran kişileriz. Bach, Brahms veya Ligeti için de aynı süreçlerden bahsedebiliriz.
Diapason d'Or Ödülü’nün sahibisiniz ve International Classical Music Awards 2013’te yılın müzisyeni seçildiniz. Bu başarılar hayatınızı nasıl değiştirdi?
Çok sayıda ödül almış olmaktan dolayı büyük onur duyuyorum ve minnettarım. Sanatçı olarak gerçekleşmesi ender olan samimi anları hissettirebiliyorsam bu aynı zamanda bir izleyici olmamdan geliyor. Teknik bir problem için bir çözüm bulmam gerektiğinde hayal gücümü kullandığım anda bunu elde edebiliyorum. Oda müziği müzisyenleri veya orkestra şefi ile birlikte çalıştığımız zaman tek bir kişi gibi nefes alıyoruz. Bunlar benim için gerçekten zihin açan ve tatmin edici anlar. Çok nadir anlardır ancak bu onları daha da değerli kılıyor.
Bir de 2012'de Alexander Lonquich ile Schubert'in eserlerinden oluşan ve çok beğenilen bir albüm yaptınız. Bu albüm sürecinden ve sonuçlarından bahseder misiniz?
Alexander Lonquich ile birlikte ECM etiketiyle kaydettiğim, Franz Schubert'in eserlerinden oluşan keman ve piyano çalışmamızdan bahsediyorsak eğer, her bakımdan bu ortaklık benim için idealdi. Alexander, sevdiğim ve derinlemesine hayran olduğum bir müzisyen ve kişidir. Çok doğal bir ifadesi ve ses rengi duyusu var. Schubert'in C major Phantasy eseri piyano için en zorlu eserlerden biri olmasına rağmen, Lonquich çaldığında doğal ve hafif geliyor kulağa. Bu anlamda büyük bir ilham kaynağı oldu. Ben de Schubert'i kaydetmek için doğru zamanı hissettim. Hayatımda belki birkaç yıllık bir tecrübem vardı ama fiziksel olarak bu hassas çalışmanın ayrıntılarına girmek için kendimi her bakımdan çok dengeli hissettim. Çalışmayı kaydettiğimizde, çevremizdeki mikrofonların baskısını hissetmedik, sadece oda müziği yapmanın heyecanını paylaştık.
Hazır söz albümden açılmışken diğer albümleriniz hakkında da konuşmak istiyorum. Elbette, tüm albümleriniz çok değerli ancak benim favorim Phantasy Of Spring albümü. Kayıt süreçleriniz genelde nasıl ilerliyor?
Phantasy of Spring; Schönberg, Xenakis, Zimmermann ve Feldman'ın yaptığı dört çağdaş klasik koleksiyonundan oluşuyor. Bu eserler çok güçlü ifadeler ve bu çalışmada her birinin birbirini tamamlaması için bir diğerine ihtiyacı var. Phantasy of Spring’te piyanistim Simon Lepper’dı. Lepper’la Londra’da yaşadığım dönemlerde tanışmıştık. Eserlerdeki oldukça karmaşık ritimleri ya da on iki farklı tonda olan dizileri bile basitleştirip, kolaylaşıncaya kadar çalıştık. Tabii saf bir tutkumuz da vardı. Aslında birlikte çalışmaya başladığımızda bu parçaları kaydedeceğimizi düşünmemiştik. Eserleri yazıldığı şekilde ve o zorluğuyla çalmak istedik çünkü bu mücadele hoşumuza gidiyordu. Ve birkaç yıl sonra sayısız provayla bu parçaları kaydettiğimiz zaman artık konserlerde de çalmaya başlamıştık. Sanırım bu albümde söz konusu olanın; bu dört parçanın da artık tamamen bize ait parçalara dönüşmüş olması diyebiliriz.
Carolin Widmann'ın on ritüeli nedir? Sizi siz yapan ve motive eden şeyler nelerdir?
İnsan hayatının kendisinde meydana gelen mucizeden büyüleniyorum. Ve elbette kültür tarafından; edebiyat, resim, mimari, müzik, felsefe gibi tüm insanlık ifadelerinden… Bu bizim en değerli hazinemiz. İnsanlar diğer insanlara işkence yapıp ardından İlahi Komedya’yı veya nükleer bomba atıp ardından St. Matthew Passion’u yazabiliyor. Peongchang'da bir Olimpiyat madalyası için insanlar yarışıyor, birbirlerine zarar veriyor veya birbirlerine sarılıyorlar. Ancak müzik çalmak, müzik yazmak, müzik dinlemek, bizi gerçek bir kollektif olarak bir araya getiriyor. Bu muazzam güce inanıyorum ve kişisel olarak dünyada yanlış olan çok şey için müziği bir çare olarak görüyorum.
Müzisyen bakış açınız dışında ayrıca Leipzig Üniversitesi'nde profesör olduğunuzu da biliyorum. Öğrencilerinize veya henüz müzik sahnesine adım atmak üzere olan genç müzisyen adaylarına tavsiyeleriniz ne olurdu?
Sanırım söylemek istediğimiz şeyin, onu nasıl söylemek istediğimizin ve kim olduğumuzun farkına varabilmek için bakış açısına sahip olmamız gerekli. Her şeyden önce ne yapıyorsanız onu sevmelisiniz. Hem de çok fazla. Çünkü çok işiniz olacak. Sonra kendinize sadık kalın, her zaman meraklı ve açık olun, idealinizi her zaman aklınızda tutun.
Gelecek projelerinizden de bahsedebilir misiniz?
Kardeşimin yeni keman konçertosu bu yıl Tokyo, Paris, Stockholm ve Frankfurt'ta prömiyer yapacak ve bunun için çok heyecanlıyım. Ayrıca Berlin'deki Radio Symphony Orchestra, Luxemburg'taki Solist Européens ve Manchester'daki BBC Filarmoni Orkestrası ile birlikte en sevdiğim keman konçertolarım olan Mendelssohn ve Schumann'ı çalacağım. Ve elbette, önümüzdeki hafta Festival Strings Lucerne ile en sevdiğim şehirlerden olan İstanbul'da konser vereceğimiz için heyecanlıyım.